Mekteb-i Derviş | İslam
Hisse Alınacak - Ders Çıkarılacak

KISSALAR-HİKAYELER

    HZ.EYÜP'ÜN KISSASI

    Eyüp (a.s.) Suriye topraklarında yaşardı. Bağları, malı ve mülküyle cömert bir yaşam sürüyordu. Malı gün geçtikçe çoğalıyor, o da gün geçtikçe daha çok hayırsever biri oluyordu. Malın mülkün Allah vergisi olduğunu, onların bir gün hesabını vereceğini aklından çıkarmaz, dilinden şükrünü, malından sadakasını eksik etmezdi.

    Hz. Eyüp’ün tıkır tıkır giden işleri ilk kez hayvanlarının peş peşe hastalanmaya başlamasıyla bozuldu. Kısa süre içinde koca sürüden bir tek sıska inek, bir tek kara keçi kalmadı; hepsi telef oldu. İnsanlar Eyüp’ün bu duruma ne diyeceğini merak ediyor; ağzını yoklayarak:

    “–Nedir bu başına gelenler…!” diyor ah vah ediyorlardı. Eyüp (a.s.) yüksek ahlakından ödün vermeksizin:

    “-Allah verdi; Allah aldı; her şey O’nun değil mi?” diyordu.

    Belalar geldiğinde aile ve akrabalarıyla gelirmiş...! Eyüp Peygamber bir gün dışarıda işleriyle meşgul iken acı bir haber aldı. Ani bir sarsıntıyla evleri yıkılmış, tüm çocukları göçük altında kalmıştı. Yıkıntıdan sağ kurtulan yalnızca karısıydı. Hz. Eyüp’ün gözleri evlat acısından kanlı yaşlarla doldu; ama ‘sabır’ dedi.

    Eyüp (a.s.) çocuklarını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.

    Belalar henüz bitmemişti. Hz. Eyüp’ün vücudunda yaralar çıkmaya başladı. Küçük küçük çıbanlar, gün geçtikçe büyüdü; bütün vücuduna yayıldı.

    Eyüp (a.s.)’ın yaraları çok fenalaştı. Hastalığının bulaşıcı olması ihtimaline karşı kimse onun yanına yaklaşmak istemiyordu. Eyüp (a.s.) yapayalnız kalmıştı. Acı ve ıstıraplar içindeydi… Allah’a dua etmeye ve O’ndan sabır istemeye devam etti. Bir insanın başına gelebilecek her türlü felaket ve müsibet, onun başına gelmişti ve o, tıpkı sağlıklı ve varlıklı günlerinde olduğu gibi Allah’tan uzaklaşmamış, O’na olan bağlılığını ve güvenini kaybetmemişti. Hz. Eyüp imtihanını başarıyla geçmiş ve insanlara örnek bir kul olmuştu.

    Hastalığının şiddetlendiği bir anda:

    “Ey Rabbim!” diye dua etti. Halim sana malumdur. Adını anamayacak kadar hastayım! Ey Şifa Veren! Şifana muhtacım…”

    Yüce Allah, kulundan hoşnuttu. Eyüp Peygamberin makamını, katında daha da yüceltti. Ona:

        “–Ayağını yere vur” diye vahyetti. Eyüp Peygamber güçlükle ayağını kaldırıp indirdi. Ayağını indirdiği yerden berrak bir su kaynamaya başladı. Eyüp Peygamber o suyla yaralarını temizledi. Yaraları kısa sürede kuruyup kayboldu; sudan doyasıya içti, içindeki dertler şifa buldu. Eyüp (a.s.), hastalanmadan önceki sağlığına tez zamanda kavuştu. Sağlığını kazanan Hz. Eyüp, servetini de yeniden kazandı. Böylece o, refah ve sağlık içindeyken Allah’ı unutmadığı gibi, yoksul ve hastalıktayken de O’na küsmedi, isyan etmedi. Böylece Eyüp (a.s.), Allah’ın sadık ve sabırlı bir kulu olarak tarihe geçti.

TÜM HİKAYE VE KISSALAR

Etiketler: Hz. Eyüp'ün Kıssası, Kıssalar, Hikayeler, dini hikayeler, dini masallar, Kuran'dan hikayeler, islami hikayeler | Mekteb-i Derviş

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular