İMAM-I MÜSLİM BÜYÜK HADİS ALİMİ
MÜSLİM B. HACCAC KİMDİR? HAYATI, VEFATI VE ESERLERİ
(D.M.821-H.206. Nişabur-V.M. 875-H.261.Nişabur)
9. yüzyılda Abbasi Devleti zamanında, yaşamış, İslam literatüründeki altı meşhur hadis kitabından ikincisi olan Camiu’s Sahih veya bilinen adıyla Sahih-i Müslim’in müellifi, büyük İslam hadis âlimi, Veli...
İsmi, Müslim bin Haccâc bin Müslim el-Kuşeyri en-Nişaburi, künyesi Ebul-Hüseyin’dir. Emevi Devleti Nişabur’u alınca buraya yerleşen Araplar’ın Beni Kuşeyr kabilesine mensuptur.
DOĞDUĞU YER
Abbasi Devleti zamanında,821 (H.206) senesinde Nişabur’da doğdu. Babası Haccâc da hadîs rivayet eden büyük âlimlerdendi. Kendisinin, bezzâz olduğu yani bugünün tâbiriyle manifaturacılık yaptığı kaynaklarda belirtilir.
EĞİTİMİ VE HOCALARI
İlk eğitimini, Bir eğitimci olan babasından almış,çevredeki diğer âlimlerden faydalanmış, on iki yaşında hadis öğrenmeye başlamıştır. İmam Müslim, İmam Buhârî’nin talebesidir. Zamanının büyük hadis âlimlerinden hadis-i şerif dinlemek ve öğrenmek için, Hicâz, Irak, Şam ve Mısır’ı dolaşmış, Yahyâ bin Yahyâ en-Nişaburi, Ahmed bin Hanbel, Kuteybe bin Sa’id, Ebu Bekr bin Ebi Şeybe, Osman bin Ebi Şeybe, imam-ı Şafii hazretlerinin talebelerinden Harmele bin Yahyâ gibi büyük âlimlerden hadis-i şerif dinleyip, rivayette bulunmuştur. Ondan da; Ebu İsâ et-Tirmizi, Yahya bin Said, Muhammed bin Mahled, Mekki bin Abdan ve daha başka âlimler, hadis-i şerif bildirmişlerdir. Bağdat’a birkaç defa gelen imam-ı Müslim hazretlerinden Bağdat âlimleri de hadis-i şerif dinleyip rivayette bulunmuşlardır. En son 872 senesinde Bağdat’a gelmiştir.
Eğitiminde Önce Nîşâbur’da el-Muvaṭṭaʾın râvilerinden Yahyâ b. Yahyâ el-Minkarî ile İshak b. Râhûye gibi muhaddislerden istifade etmiştir. İki yıl sonra haccetmek üzere Hicaz’a gitti. Medine’de İsmâil b. Ebû Üveys, Mekke’de Ka‘nebî, Saîd b. Mansûr ve diğer bazı âlimlerden faydalandı. 230 (845) yılından önce hadis tahsili için seyahate çıktı. Arkadaşı ve talebesi Ahmed b. Seleme ile Basra’ya giderek Ali b. Nasr el-Cehdamî’den, oradan Belh’e geçerek Kuteybe b. Saîd’den rivayette bulundu. Ardından Bağdat’a gidip Ahmed b. Hanbel ve Ahmed b. Menî‘ gibi âlimlerden faydalandı. Daha sonra da defalarca Bağdat’a gitti. Kûfe’de Ahmed b. Yûnus’tan hadis öğrendi; birkaç defa gittiği Rey’de el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ini baştan sona kendisine okuyarak tenkitlerini aldığı Ebû Zür‘a er-Râzî ve İbn Vâre ile hadis müzâkere edip onlardan rivayette bulundu. 250’den (864) önce Mısır’a geçti ve Harmele b. Yahyâ’dan hadis rivayet etti.
Gezdiği yerlerde kendilerinden faydalandığı diğer hocaları arasında İbn Nümeyr, Ebû Bekir İbn Ebû Şeybe, Ebü’l-Hasan İbn Ebû Şeybe, Ebû Sevr, Ebû Hayseme Züheyr b. Harb, Abd b. Humeyd, İbnü’l-Müsennâ, Bündâr lakabıyla tanınan Muhammed b. Beşşâr, Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî de vardır. On beş yılda kaleme aldığı el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’te sadece 220 hocasından rivayette bulunmuştur.
Hatîbu’l-Bağdâdî: “İmam Müslim, Buhârî’nin yolundan gitti. Onun ilmine hasr-ı nazar etti ve onu örnek aldı” der.
ÖĞRENCİLERİ
Müslim’in önde gelen talebeleri arasında Ebû Îsâ et-Tirmizî, İbn Huzeyme, Ebû Avâne el-İsferâyînî, İbn Sâid el-Hâşimî, Degūlî, İbn Ebû Hâtim, İbn Mahled el-Attâr gibi muhaddisler bulunmaktadır. İbn Halfûn, el-Muʿlim bi-esmâʾi şüyûḫi’l-Buḫârî ve Müslim adlı eserinde Buhârî ve Müslim’in hocalarından 506 zatın rivayetleri hakkında bilgi vermiştir.
ÖZELLİĞİ
Müslim, râviler hakkındaki tenkit ve değerlendirmelerine güvenilen cerh ve ta‘dîl âlimlerinden biridir. Onun sika bir hadis hâfızı olduğunu söyleyen İbn Ebû Hâtim babasının Müslim hakkında “sadûk” dediğini belirtmiş, İbnü’l-Ahrem de Nîşâbur’dan üç önemli kişiye yetiştiğini, bunların Muhammed b. Yahyâ ez-Zühlî, Müslim b. Haccâc ve İbrâhim b. Ebû Tâlib olduğunu ifade etmiştir. Elbise veya kumaş ticareti yaptığı için “bezzâz” diye anılan ve dükkânında talebelerine hadis rivayet eden Müslim servet sahibiydi. Yardım etmeyi sevdiğinden “Nîşâbur’un cömerdi” diye anılır; onu yakından tanıyanlar hayatında kimseyi çekiştirmediğini ve incitmediğini söylerlerdi.
Hocalarına karşı son derece saygılı idi. Buhârî Nîşâbur’a gelince onun derin bilgisine hayran kalmış ve kendisinden hiç ayrılmamıştır. Kur’an’ın mahlûk olduğunu kabul etmeyen Buhârî’ye karşı bazı devlet adamları ve âlimler cephe alınca Müslim onu savunmuştur. Hatta konuya yönelik tartışmalardan hiç hoşlanmayan ve Kur’an’ı telaffuz etmenin ve yazmanın bile mahlûk olmadığı görüşünde olan hocası Zühlî’nin, bir derste Buhari’nin, “Kur’an’ı benim telaffuzum mahlûktur” sözünü tekrar edip “Kim bu görüşte ise meclisimizde bulunmasın” (Zehebî, XII, 460) sözleriyle Buhârî’ye cephe aldığını gören Müslim oradan ayrılmış, Zühlî’den yazdığı bütün hadisleri onun evine göndermiş ve bir daha kendisiyle görüşmemiştir. (Hatîb, XIII, 103)
Hem Zühlî’den hem Buhârî’den çok faydalanan Müslim, hocaları arasındaki anlaşmazlıkta Buhârî’nin tarafını tutmakla beraber el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde her iki hocasından da rivayette bulunmamıştır.
Müslim’in Zühlî ile anlaşmazlığa düşmesinin ilim çevrelerinde pek uygun karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim hadis hâfızı Ebû Kureyş, Ebû Zür‘a’ya Müslim’i kastederek, “Bu zat 4000 sahih hadisi bir araya getirdi” dediğinde Ebû Zür‘a, “Geri kalan sahihleri niye toplamamış?” diyerek tepki göstermiş, Müslim’i hocası Zühlî’ye ters düştüğü için eleştirmiştir. (Zehebî, XII, 570-571)
Müslim’in diğer ehl-i hadîs gibi Selef akîdesini benimsediği, İmam Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in görüşlerine meyli bulunmakla beraber fıkıh mezheplerinden hiçbirine mensup olmadığı bilinmektedir. Onun daha çok Şâfiî olarak tanınması, muhtemelen el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in bab başlıklarını tertip ederken Nevevî’nin kendi mezhebinin bazı görüşlerini yansıtmış olması sebebiyledir.
İmam-ı Buhari ile Nişabur’da görüşmüş, onun ilim meclisine devam etmiştir. İmam-ı Müslim, imam-ı Buhari ile bir hadis-i şerifin müzakeresini yaparken; İmam-ı Buhari, hadis-i şerifin senedinde, onun bilmediği bir illeti gösterince, imam-ı Müslim ayağa kalkarak Buhari’nin alnından öpmüş ve methte bulunmuştur. İmam-ı Buhari hazretleri için; “Sana buğzedenler, ancak hasedinden buğzeder. Dünyada bir benzerin olmadığına şehadet ederim” demiştir.
Hadis-i şerif öğrenmek ve öğretmek için pek çok seyahat yapan İmam-ı Müslim hazretleri, ömrünün son yıllarını Nişabur’da geçirmiş, orada hadis-i şerif dersi vermiş ve ticaretle meşgul olmuştur.
İmamı Müslim Sahihinde hadisleri fıkhın ilgili kısımları ile sıkı bir bağ oluşturup sıralamıştır. Muhtelif hadisler ayrı başlıklar altında toplanmıştır. Hadisleri rivayet edenlerin her birini sırasıyla ve isimleri anılarak Peygamber Efendimizden nakledilen hadislerinin nakilcilerinin gösterilmesi olarak bilinen isnatlara çok dikkat etmiştir. Böylece hadis nakli ve kendilerine dayandırılan isimler üzerinde titizlikle durmuş ve büyük önem vermiştir.
Hadis ilmine bir çeşit giriş mahiyetini teşkil eden kısım ekleyen İmam Müslim’in Sahihi elli iki kitaptan müteşekkil olup, hadisin mutat konuları yer almıştır. İslam’ın beş şartı, nikâh, kölelik, alış-veriş, veraset kuralları, kurban, örf ve adetler, peygamberler, sahabe, kader ve kelam vs.
İMAM-I MÜSLİMİN FAZİLETİ
İmam Müslim yaşadığı devrin en başta gelen hadîs âlimlerinden biridir. Şüphesiz bunda Buhârî, Ahmed İbnu Hanbel, İshâk İbnu Râhuye gibi meşhur muhaddîslere talebelik yapmış olmasının büyük payı vardı. İbnu’l-Ahram: “Şu şehrimiz (Nisâbur) üç büyük muhaddîs yetiştirmiştir: Muhammed İbnu Yahya (ez-Zühlî), İbrahim İbnu Ebî Tâlib ve Müslim” der. Bündâr da: “Hâfızlar dörttür: Ebu Zür’a, Muhammed İbnu İsmail el-Buhârî, ed-Dârimî ve Müslim” demiştir. Şeyhlerinden Muhammed İbnu Abdilvehhâb el-Ferrâ’nın da: “Müslim, halkın âlimlerinden ve ilim dağarcıklarından biridir. Onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum” dediği belirtilir.
Onun tebarüz ettiği ilim dalları şunlardır:
1. Hadis ilmi: Bu ilimle kastedilen, hadislerin siyak ve sibakları, senedleri, metinleri, naslarının ezberi, ihtilaf ve ziyâdelerinin bilinmesi, sahihinin çürüğünden ayrılması, merfû, mevkuf ve maktu olanlarının layıkıyla bilinmesidir.
2. Rical (Râviler) İlmi: Hadisçinin senedleri tanıma ve ayrıştırma sürecinde başvurduğu temel ilimdir. İmam Müslim bu ilmi iyi bilirdi. Hemen bütün râvilerin isim, künye, lakap, nisbe, biyografi ve ölüm tarihlerine tahkik sahibine yakışır seviyede vâkıftı. Bu alanda pek güzel telifleri de vardır.
3. Cerh ve Ta'dîl İlmi: Râvilerin durumlarının tesbit ve tenkidini konu alan ilimdir. Sahihi çürükten, güçlüyü zayıftan ayırmak isteyen her hadisçi bu ilmi çok iyi düzeyde bilmelidir. İmam Müslim bu ilim dalının en iyileri arasındaydı. Râviler hakkında kana atler belirtmiş, kiminin adaletine hükmederken kimini de cerh etmiştir. Sahîh adlı şaheserinin giriş bölümünde bununla ilgih bazı hususlara yer vermiştir. Mekkî b. Abadan ve diğerleri, cerh ve ta'dile dair tespitlerini dinleyip nakletmişlerdir.
4. Hadis illetleri (İlel): Hadis ilimlerinin belki en zor ve çetrefil olanıdır. Bu ilim dalında söz sahibi olabilmek çok güçlü bilgiye ve keskin bir tefekkür gücüne ihtiyaç duyar. İmam Müslim, erken dönem uleması arasında bu ilmin sayılı simalarından biridir. Hadislerin illetleri üzerinde tespit ve değerlendirmelerde bulunmuş çok faydalı eserler kaleme almıştır.
Tefsir İlmindeki Mevkii: İmam Müslim, Ilm-i tefsire bihakkın vâkıf, müfessirlerden ma’dûddur. Vâkıâ tefsire dâir müstakil bir eser vücûde getirmiş olduğunu bilmiyoruz. Fakat hadîs’e âid yazdığı muhalled kitabları, rivayet tarikiyle yazılan tefsirlerin pek kıymetli menba’larından bulunmaktadır. Bu kitablarda tefsiri tenvir edecek birçok âhâdîs-i şerife mündericdir. Maahâzâ (El-Cârniu’s-Sahîh) unvanlı eserinde (Kitâbü’t-Tefsîr) nâmiyle bir kısm-ı mahsûs da vardır.Tefsîr’e âid bir rivayetini teberrüken kaydediyoruz :
İmam Müslim, Alî b. Hucr es-Sa’diyy’den, o da iki vâsıta ile Enes b. Mâlik’den şöyle rivayet ediyor: Hz.Enes(r.a) dedi ki; Bir gün Resûlû’llah salla’llahu aleyhi ve sellem Mescid’de aramızda bulunurken hafif bir uykuya dalar gibi oldu, müteakiben mütebessim olarak mübarek başını kaldırdı,“Yâ Resûlâ’llah! Gülümsemene sebeb ne oldu?” diye sorduk.“Az evvel bana bir sûre nazil oldu.” diyerek (Sûre-i Kevser) i tilâvet etti, sonra da :“Bilir misiniz (Kevser) nedir?” diye sordu.“Allah ve Resulü bilir” dedik.
Buyurdu ki : “O, bir ırmakdır; Rabbim Teâlâ onu bana va’d etti. Onda çok hayır vardır. O, bir havuzdur; Kıyamet günü ümmetim anın üzerine gelir -toplanırlar. Bardakları yıldızlar sayısıncadır. Derken onlardan birer takımları -gelmekten- men’ edilir. Yâ Rabbî! Onlar benim ümmetîmdendir, derim. Hemen Hıtâb-i İzzet vârıd olur ki : Sen bilmezsin, onlar senden sonra neler ihdas ettiler neler!..”
Muhaddisler Arasındaki Mevkii:
İmâm-ı Müslim, hadîs ilminde müteferrid bir üstâzdır. Hafızasını binlerce ahâdîs-i şerîfe ile tezyin etmişti. (Câmiu’s-Sahîh), (Sahîhü’l-Müslim) veya (El-Müsnedü’s-Sahîh) denilen meşhur kitabını üç yüz bin hadis arasından intihâb ettiği sahîh, müsned hadislerle vücûde getirmiştir. Bu kitabda mükerrerler hesaba katılmazsa, geriye dört bin hadîs-i şerif kalmaktadır.
(Es-Sahîhayn) denildi mi, bununla Sahîh-i Buhârî ile Sahîh-i Müslim kasdedilir. Bâzı zevat, Sahîh-i Müslim’i, Sahîh-i Buhârî üzerine tercih etmektedir, İbn-i Ukayde’den : İmâm-ı Buhârî mi, yoksa İmam Müslim mi daha hafızdır? diye sorulmuş, o da: Muhammed Buhârî de âlimdir, Müslim de âlimdir, diye cevab vermiş, fakat tekrar tekrar sorulunca demiş ki : “İmâm-ı Buhârî ehl-i Şâm hakkında bâzan galata ma’rûz kalır. Çünkü onların kitablarını alıp mütâlâa etmiş, çok kerre bir râvînin bir yerde ismi, diğer bir yerde de künyesi yazılmış olduğundan İmâm-ı Buhârî bunları başka başka zât zanneylemiştir. İmam Müslim ise, onun ilel hususunda galata ma’rûz kalması pek azdır. Zîrâ o, yalnız müsned olan hadisleri yazmış, makatı’ ve merâsil denilen hadîsleri yazmamıştır.”
Fakat ekseriyyetin kanâatine göre Sahîh-i Müslim, tertîb ve hadislerin tarîklerini ziyâde ve noksansız olarak telhis ve râvîlerin lâfızlarındaki ihtilâflara tenbîh i’tibâriyle pek muntazam, bî-nazîr ise de Sahîh-i Buhârî kıdem, esânîdin yüksekliği ve şâir muhaddislere bir rehberlik vazifesi görmüş bulunması i’tibâriyle bütün hadis kitablarına râcihdir.
Hattâ İmâm-ı Nevevî, Sahîh-i Müslim Şerhi mukaddimesinde diyor ki: “Ulemâ ittifak etmiştir ki, Kur’ân-ı Kerîm’den sonra kitabların en sahihi, Sahîhü’l-Buhârî ile Sahîh-i Müslimdir.” Ümmet bunları telâkki bi’1-kabûlde bulunmuştur. Bu iki kitabın en sahihi, zahir ve ğâmız maârif ve kavâid i’tibâriyle en kesîri ise Sahîh-i Buhârî’dir. Müslim’in Buhârî’den müstefîd olduğu ve hadîs ilminde onun nazîri bulunmadığını i’tirâf eylediği sabittir. Bunlar, Buhârî’nin müreccah olduğunu gösterir; mezheb-i muhtar da budur. Her ne kadar Ebû Alî el-Hüseyn en-Nîsâbûrî ile Mağrib şüyûhundan bâzıları kitâb-ı Müslim’in esahhiyyetine kail olmuşlar ise de, Îmâmü’l-Eimme Muhammed b. İshâk İbn-i Huzeyme derdi ki : “Ben gök kubbesi altında Resûl-i Ekrem salla’lahu aleyhi ve sellem Hazretlerinin hadislerine Muhammed b. Ismâîl-i Buhârî’den daha âlim bir zât görmedim.” İmâm-ı Buhârî’nin bu ulüvv-i kadrini kendisinin üstâzları bile böyle bir lisân-ı tebcil ile i’tirâf ederlerdi.
İMAM-I MÜSLİM'İN VEFATI
Ömrünün son yıllarında Nişabur’a döndü. Müslim b. Haccâc 25 Receb 261’de (5 Mayıs 875) Nîşâbur’da 57 yaşında vefat etmiştir. Vefat sebebiyle ilgili olarak şu vak’a anlatılır: Bir gün kendisi için akdedilen bir müzakere meclisinde İmam Müslim ‘e bir hadîs sorulur, fakat bilemez. Aramak üzere evine çekilir. Kitaplarını karıştırmaya başlar. Bu sırada eve bir sepet hurma gelir. İmam Müslim, hem arar hem hurmadan ağzına arada bir atar. Bu hâl üzere sabahı eder, hurma biter, hadîs de bulunur. Bazı terâcim yazarları Müslim’in bu sebeple öldüğünü söylemiştir.
Şehrin dışındaki Nasrâbâd Kabristanı’na defnedildi. Bugünde Kabrinin ziyaretgâh olduğu belirtilmektedir.
Hocası Bündâr o devirde dört büyük hadis hâfızı bulunduğunu söylemiş, bunların Rey’de Ebû Zür‘a er-Râzî, Nîşâbur’da Müslim, Semerkant’ta Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî ve Buhara’da Buhârî olduğunu belirtmiştir.
İMAM-I MÜSLİM'İN ESERLERİ
1) Sahih-i Müslim: Kütüb-i Sitte’nin ikincisi olup, Buhari’nin Sahih’inden sonra gelir. Hadis ilminde Müslim (M) harfi ile gösterilir. Bu hadis kitabını yazması 15 yıl sürmüştür. Yaklaşık 300.000 hadis içerisinden seçerek oluşturduğu eserini 864 yılında tamamlamıştır. Onun eseri hocası İmam Buhârî’nin eseriyle birlikte Kur’an-ı Kerim’den sonra en güvenilir kaynak kabul edilmiştir. el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ. Ṣaḥîḥ-i Müslim diye de bilinen eser sahih hadislerden tekrarlarıyla birlikte 12.000 (farklı sayımlara göre 7275 veya 7582), tekrarsız 4000 (veya 3033) hadisi ihtiva etmektedir. En belirgin özelliği, bir hadisin güvenilir rivayetlerinin tamamını çeşitli senetlerle bir araya getirmesidir. Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en güvenilir iki kaynak kabul edilmiş ve bu iki kaynak Ṣaḥîḥayn diye anılmıştır. Üzerinde pek çok çalışma yapılmış olan eser birçok defa basılmıştır. (Kalküta 1265; Bulak 1290; nşr. Mehmed Zihni Efendi, I-VIII, İstanbul 1329-1332; nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkī, I-V, Kahire 1955-1956).
İmam-ı Müslim’in bu eseri üzerine çok şerhler yazılmıştır. Abdül Gafur ibni İsmâil el-Fârisi’nin yaptığı El-Mefhum fi Şerhi Garibi Müslim adlı şerhi, Ebul-Kâsım İsmâil bin Muhammed’in Şerhu Müslim adıyla yaptığı şerh ve Muhyiddin Ebu Zekeriyya Yahya en-Nevevi’nin El-Minhâc fi Şerhi Sahih-i Müslim adıyla yaptığı şerh gibi daha birçok şerhi vardır.
2. Kitâbü’t-Temyîz. Muhaddislerin hadis tenkidindeki metotlarını ele alan eserin bir kısmı kaybolmuş, geri kalan kısmını Muhammed Mustafa el-A‘zamî geniş bir mukaddimeyle birlikte yayımlamıştır (Riyad 1395/1976, 1402/1982, 1410).
3. eṭ-Ṭabaḳāt (Ṭabaḳātü’t-tâbiʿîn, Ṭabaḳātü’r-ruvât, Esmâʾü’r-ricâl). Sahâbe ve tâbiîn râvilerinden 2246 kişinin Medineliler, Mekkeliler, Kûfeliler, Basralılar, Şamlılar (Suriyeliler) ve Mısırlılar sıralamasına göre dizildiği eser Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan b. Mahmûd b. Selmân tarafından neşredilmiştir (Riyad 1411/1991).
4. Kitâbü’l-Künâ ve’l-esmâʾ (el-Esâmî ve’l-künâ, el-Esmâʾ ve’l-künâ, el-Künâ). Rivayet zincirinde isimleriyle tanınan râvilerin bazı senedlerde künyeleriyle anılması veya künyeleriyle bilindiği halde isimleriyle zikredilmesi yüzünden ortaya çıkan karışıklığı gidermek amacıyla yazılan eserin Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunan nüshasını Mutâ‘ et-Tarâbîşî geniş bir mukaddimeyle birlikte tıpkıbasım olarak yayımlamış (Dımaşk 1404/1984), Abdürrahîm Muhammed el-Kâşgarî bunun üzerinde yüksek lisans çalışması yaptıktan sonra (1400, el-Câmiatü’l-İslâmiyye ed-dirâsâtü’l-ulyâ) eseri neşretmiştir (I-II, Medine 1404/1984).
5. el-Münferidât ve’l-vuḥdân (el-Efrâd). Kendilerinden sadece bir râvinin rivayette bulunduğu bazı sahâbe veya tâbiîn râvileriyle ilgili olan bu küçük çaplı eser Buhârî’nin eḍ-Ḍuʿafâʾü’ṣ-ṣaġīr ve Nesâî’nin eḍ-Ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkûn’ü ile birlikte yayımlanmış (Agra 1323; Haydarâbâd 1325), eser üzerinde Hüseyin Ali Hasan Battî yüksek lisans çalışması yapmış (1404, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye külliyyetü usûli’d-dîn), Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî ve Saîd b. Besyûnî Zağlûl tarafından da neşredilmiştir (Beyrut 1988). Müslim’in el-Evḥâd, el-Vuḥdân ve Men leyse lehû illâ râvin vâḥid adlarıyla anılan eserleri de muhtemelen bu kitaptır.
6. Ricâlü ʿUrve b. ez-Zübeyr ve cemâʿatün mine’t-tâbiʿîn ve ġayrihim. Eserin Hatîb el-Bağdâdî’nin hattıyla olan Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki nüshasını (Mecmua, nr. 55, vr. 140-147) Sekîne eş-Şihâbî tıpkıbasım olarak yayımlamıştır (MMLADm., LIV/1 [1399/1979], s. 107-145).
7. el-Müsnedü’l-kebîr ʿale’r-ricâl (ʿalâ esmâʾi’r-ricâl, ʿale’ṣ-ṣaḥâbe). Günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen eseri Ebû Avâne el-İsferâyînî’nin ihtisar ettiği belirtilmekte (Kays Âl-i Kays, II/1, s. 235), Muḫtaṣaru Ebî ʿAvâne adlı çalışmanın (DİA, X, 100) bu eser olduğu anlaşılmaktadır.
8. İntiḫâbü Müslim ʿalâ Ebî Aḥmed el-Ferrâʾ. Müslim’in, hocası Ahmed el-Ferrâ’nın rivayetlerinden seçip derlediği bu çalışmayı İbn Hacer el-Askalânî kendi hocalarından okumuş ve eserin rivayeti hakkında bilgi vermiştir. (el-Muʿcemü’l-müfehres, s. 333).
Müslim’in günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen diğer eserleri de şunlardır: el-Aḳrân, el-Câmiʿu’l-kebîr ʿale’l-ebvâb (el-Câmiʿ ʿale’l-ebvâb), Efrâdü’ş-Şâmiyyîne mine’l-ḥadîs̱ ʿan Resûlillâh, el-Evḥâd, Evhâmü’l-muḥaddis̱în, Evlâdü’ṣ-ṣaḥâbe ve men baʿdehüm mine’l-muḥaddis̱în, el-İḫve ve’l-eḫavât, el-ʿİlel (ʿİlelü’l-ḥadîs̱), el-İntifâʿ bi-ühübi (cülûdi)’s-sibâʿ, Kitâbü (Kitâbü ḥadîs̱i) ʿAmr b. Şuʿayb, Ma‘mer b. Râşid’in bazı rivayetlerini tenkit ettiği Kitâbü’l-Maʿmer, Maʿrifetü ruvâti’l-aḫbâr (Kitâbü’l-Maʿrife), Meşâyiḫu Mâlik (Müsnedü ḥadîs̱i Mâlik), Meşâyiḫu’s̱-S̱evrî, Meşâyiḫu Şuʿbe (son üç eser Maʿrifetü [Tesmiyetü] şüyûḫi Mâlik ve Süfyân ve Şuʿbe adıyla da anılmaktadır.), el-Muḫadramûn, el-Müfred, cerh ve ta‘dîle dair Ruvâtü’l-iʿtibâr, Suʾâlâtühû Aḥmed b. Ḥanbel (es-Suʾâlât ʿan Aḥmed b. Ḥanbel), et-Târîḫ, Tafżîlü’s-sünen (Tafżîlü’l-ḥadîs̱ ʿan Resûlillâh ṣallallāhu ʿaleyhi ve sellem), et-Târîḫ, Ẕikru evlâdi’l-Ḥüseyn.
Müslim b. Haccâc’ın hayatı ve el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in metodu üzerinde müstakil çalışmalar yapılmıştır. Mahmûd Fâhûrî’nin el-İmâm Müslim b. Ḥaccâc (Beyrut-Halep 1399/1979, 1405), Meşhûr Hasan Mahmûd Selmân’ın el-İmâm Müslim b. Ḥaccâc ṣâḥibü’l-Müsnedi’ṣ-ṣaḥîḥ ve muḥaddis̱ü’l-İslâmi’l-kebîr (Dımaşk 1414/1994) ve el-İmâm Müslim b. Ḥaccâc ve menhecühû fi’ṣ-Ṣaḥîḥ ve es̱eruhû fî ʿilmi’l-ḥadîs̱ (I-II, Riyad 1417/1996), Hamza Abdullah el-Milibârî’nin ʿAbḳariyyetü’l-İmâm Müslim fî tertîbi eḥâdîs̱i Müsnedihi’ṣ-ṣaḥîḥ (1418/1997), Muhammed Abdurrahman Tavâlibe’nin el-İmâm Müslim ve Menhecühû fî Ṣaḥîḥihî (Amman 1421/2000) bunlardan bazılarıdır. İbn Hacer el-Askalânî ʿAvâlî Müslim: Erbaʿûne ḥadîs̱ münteḳāt min Ṣaḥîḥi Müslim (el-Erbaʿûne’l-ʿâliye li-Müslim ʿale’l-Buḫârî fî Ṣaḥîḥayhimâ) adlı eserinde Ṣaḥîḥayn’da bulunmakla beraber Müslim’in Buhârî’ye göre bir râvi ile âlî olarak rivayet ettiği kırk hadisi derlemiş ve bunları âlî oluş nevilerine göre sıralamıştır (nşr. Muhammed el-Meczûb, Tunus 1393/1973; nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, Beyrut 1405/1985). Rebî‘ b. Hâdî Umeyr el-Medhalî de Dârekutnî’nin Kitâbü’t-Tetebbuʿ adlı eserinde Ṣaḥîḥ-i Müslim’deki doksan beş hadise yönelttiği tenkitleri ve Kādî İyâz, Nevevî ve İbn Hacer el-Askalânî gibi muhaddislerin bu tenkitlere verdikleri cevapları Beyne’l-imâmeyn Müslim ve’d-Dâreḳutnî adlı yüksek lisans tezinde incelemiş (1396/1976, Câmiatü Ümmi’l-kurâ ed-dirâsâtü’l-ulyâ), daha sonra bu çalışmasını yayımlamıştır (Riyad 1420/2000).
Kütüb-i Sitte içerisinde yalnızca Müslim'de bulunan mukaddimede Müellif Sahih'inde izlediği metodunu açıklamıştır.Müslim, Sahih'inin mukaddimesinde, hadisleri üç grupta tasnif ettiğini açıklamıştır:
1. Bellediğini sağlam belleyen hâfızların rivayet ettiği hadisler;
2. Halleri kapalı, belleyiş ve sağlamlıkta orta derecede bulunanların rivayet ettiği hadisler;
3. Zayıf ve metruk kimselerin rivâyet ettiği hadisler.
Müslim, kitabının ana kısmını birinci grubun teşkil ettiğini ifade eder. İkinci grub birinci gruba destek olarak alınır. Üçüncü, tamamen merdûdtur.
Müslim, bir hadisin bütün tariklerini (isnadlarını) müteaddid isnadlarla ve muhtelif lafızları ile hep bir araya topladığı ve kendince o hadîs, fıkhın hangi bâbına ait ise, toptan oraya dahil ettiği gibi; bu toplama esnasında ilk önce güvenilir olan hafızların rivâyetlerini dercedip mestur, hıfz ve güvenirlikte orta halli olan râvilerin naklini sonraya, zayıflar ve metruklerin tabi olarak ve şahit göstermek yolu ile rivayetlerini de daha sonraya bırakır ki; aranan hadis hem daha kolay bulunur, hem de gerek senedler ve gerek metinler hep birden gözönünde tutulup istinbat edilecek hüküm kolayca istinbât edilir. (Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, "Mukaddime ", s. 219).
Müslim'in üstünlüğü hakkında Hâkim'in şeyhi Ebu Ali en-Nisâburî:"Gök kubbenin altında Müslim'in kitabından daha sahih hiç bir kitap yoktur" demiştir. Onun bu sözünün gerekçesi, ondaki merfu hadislere hiç bir kimsenin sözünün karışmamış olmasıdır.
"Müslim kitabını ikâmet ettiği yerde, kaynaklarının yanı başında ve şeyhlerinin hayatta bulunduğu bir sırada meydana getirmiştir. Hadîslerinin arasında başka söz serdinden kaçınmıştır. Kitabın uslûbuna, siyâkına gayret gösteriyor; Buhârî gibi, muhtelif bablarda hadisleri parçalamağa mecbur kalacak şekilde ahkâm istinbâtına çalışmıyor; muhtelif hadis zincirlerini bir yerde toplayabiliyor; mevkuf hadislere ehemmiyet vermeyip sadece müsnedlerle ilgileniyordu." (Fuat Sezgin, Buhârî'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar, İstanbul 1956, s. 198-199).
Müslim'in, bazı hadisleri birden fazla yerde topladığı da olmuştur. Sahih-i Müslim'de tekrarlanan hadislerin sayısı 137'dir. Mükerrer isnadla gelen tek metin için senedlerin değiştiği noktalara bir (Ha) harfi koymak suretiyle bu durumu belirtir.
Bir hadisin metninin benzeri, yukarıdaki sıralamaya göre daha aşağı derecedeki ravilerden oluşan senedlerle gelmişse, o senedleri verdikten sonra, metin yerine "mislehu" veya "nahvehu" demekle iktifa eder. "Bu meseleyi bilmek Sahih-i Müslim ile meşgul olacaklara pek lâzımdır. Bu kitapta metnin makamına hâkim olmak üzere "mislehu" ile "nahvehu" lafızlarına pek çok tesâdüf edilir." (Ahmed Naim, a.g.e., s. 473).
İmam Müslim, rivayet edilen lafzı aynen edâya büyük itina gösterir. Ravilerin bir harfte de olsa ihtilaflarını kaydeder. Halbuki Buhârî, mana ile rivayeti tecviz ettiği için, buna o kadar riayet etmez.
Müslim'de talik yolu ile, yani, müellifin kendi hocasından başlamak üzere senedden bir veya daha fazla râviyi ya da bütün senedi atlayarak hadisi en yukarıdaki raviden, cezm siğalarından biriyle zikretmek suretiyle sadece 17 hadis rivayet olunmuştur. Bu tür hadislere muallak denilmektedir. Buhârî'de bulunan ta'liklerin sayısı ise 1341'dir.
Sahih-i Müslim, Şeyh Veliyyullah ed-Dihlevî'nin taksimine göre, hadis kitaplarının birinci tabakasına dâhildir. Bu tabaka, hadis kitaplarından Buhari, Müslim ve Muvatta'ya münhasırdır. Bu üç kitap Mütevatir,Sahih ve Hasen hadisleri ihtivâ etmektedir.( Dihlevî,Hüccetullahil-Bâliğa;Kahire(t.y),I,s. 133)
Tertip Tarzı:
Hadisleri, İmam Müslim, prensip olarak konularına göre tanzîm etmiştir. Ancak, bu işi yaparken, bir hadîsin bütün farklı senet ve metinlerini bir arada toplamayı ön plana almıştır. Bu tarzdan üç mühim netice hâsıl olmuştur:
1- Bir hadisi tam olarak ihata ve kavrama imkânı: Hadîsleri anlamada bu husus ehemmiyetli bir noktadır. Bir rivayet tek başına alınınca mübhem noktalar taşıdığı gibi, o konuya giren müfredâtın tamamına da şamil olmaz. O mübhemliğin giderilmesi, konuya giren diğer ferdlerin yakalanmasında en sâlim yol hadise, daha doğrusu o konuya giren başka hadîslere müracaattır. İşte İmam Müslim, konuyla ilgili, kendi şartlarını taşıyan hadîsleri bir arada kaydeder. Bir misal vermek gerekirse, Müslim’in Kitâbu’l-Kader bölümünde, insanın ana karnında yaratılışını anlatan hadîste, kırkıncı gün rahme inen melek, Rabbi’nin emriyle, çocuğun kaderiyle ilgili olarak, Abdullah İbnu Mes’ud’un rivâyetinde çocuğun rızkını, ecelini, amelini cennetlik veya cehennemlik olacağını yazar. Huzeyfe İbnu Esîd rivâyetinde bunlardan başka “kız veya erkek olacağı” “eseri” de yazılır. Bir başka vecihte, rahime inen meleğin göz, kulak, deri, et ve kemikleri yaratıp şekillendirdiği de belirtilir. Bir başka vecihte, çocuğun sağlam veya sakat olacağının, ahlâk durumunun da o zaman yazıldığı belirtilir.
Aynı baba giren müteakip hadîslerde “Kaderimiz anne karnında yazıldı ise niye çalışıyoruz. kadere tevekkül etmemiz gerekmez mi?” gibi sorular, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tarafından verilen cevapları buluruz:Bu kolaylık Buhârî’de mevcut değildir.
2- Tekrarların asgariye düşmesi: Hadîslerde, çoğunluk itibariyle, birden fazla meseleye temas edildiği için, fıkhî konulara göre tanzîm edilen kitaplarda tekrar kaçınılması zor bir durumdur. Nitekim Buhâri, fıkhî espiriyi ön planda tuttuğu için çok sayıda hadîsi tekrar etmek zorunda kalmıştır. Tekrar, fıkıh nazarıyla kaçınılmaz ve faydalı ise de, hadîs tekniği açısından bir kusurdur. Bir kısım mahzurlar getirir.İşte İmam Müslim, bu meselede oldukça başarılı olmuş ve Buhârî ile mukayesede lehine kaydedilen bir fazîlet elde etmiştir.
Bu meseleye temas eden bazılarının “Müslim’de tekrar yok” gibi mübalağalı ifâdeye yer verdiği görülür. Ancak bu ifâde hakikati aksettirmez. Gerçi İmam Müslim, kitabının Mukaddime kısmında tekrarlardan imkân nisbetinde kaçtığını belirtir. Ancak “Hiç tekrara yer vermedim” demez. Nitekim Muhammed Fuat Abdülbaki merhum, Müslim’e yaptığı tahkîkli neşirde tekrarları tesbîte ayrı bir itina sarfeder ve onları teker teker göstermeye ehemmiyet verir. Şu halde onun açıklamasına göre, Müslim’de 137 hadîs mükerrerdir. Bunlardan bir kısmı aynı bölümler (kitap) içinde tekrar edilirken, 71 adedi farklı kitaplarda tekrar edilmektedir. Mezkûr baskıda, zaman zaman hadîslerdeki müsteselsil rakamların sırayı birden kaybettiği görülür. Sıraya uymayan o rakam, hadîsin ilk geçtiği yerde aldığı numaraya delalet eder ve bu hâl o hadîsin mükerrer olduğunu gösterir.
3- Hadîslerin taktî’e (bölünmeye) uğramadan tam olarak verilmesi: Buhârî, bir hadîsi ikinci sefer tekrar ederken, hadîsin bu yeni babı ilgilendiren kısmı alır, bâbı ilgilendirmeyen kısmı terkeder. Kitabın hacmini artırmaktan (tatvîl) kaçınmak için başvurulan bu ameliyeye hadîsçiler taktî’ (bölme, kesme) derler. Bu, çoğunluk tarafından her ne kadar câiz görülmüşse de câiz görmeyenler de mevcuttur ve bunu Buhârî hakkında bir kusur bilirken, buna yer vermeyen Müslim’i de tafdîl etmişlerdir.
İmam müslim Hadîs Sevkinde Titizliği:
İmam Müslim, turûk’un bir araya getirilmesindeki imtiyazından başka, hadîsleri sevkde gösterdiği hassâsiyetle de temâyüz eder. Hadîsleri, nasıl işitti ise onu aynen muhâfazayı esâs alır. Aynı hadîsi birkaç şeyhten farklı şekillerde dinledi ise, aradaki fark tek bir harf bile olsa onu korur ve belirtir. Öncelikle kaydettiği metin kime aitse “ve’l-Lafzu li-fülânin” diyerek o zâtın ismini kaydeder. Sonra da benzer kısımları bertaraf ederek, her bir râviye ait farklılıkları teker teker açıklar.
Asla bağlılık Müslim’i -yukarıda açıkladığımız üzere- taktî’e yer vermemeye sevkettiği gibi, hadîsleri mâna ile rivâyet etmekten de uzak tutmuştur. Âlimler ekseriyet itibâriyle rivâyet-i bi’l-mânâ’yı câiz görür ise de, câiz görmeyen de vardır ve teâruz durumunda lafzen rivâyet, mânen rivâyete tercih edilir. Dolayısıyla, lafzen rivâyeti prensip edinmesi de Müslim’e imtiyaz kazandıran bir husus olmuştur.Bu mümtaz yönleriyle Müslim’i tâkib edenler olmuşsa da, İbnu Hacer’in belirttiğine göre onun derecesine ulaşamamışlardır.
Muhtevada Seçkinlik:
İmam Müslim, Mukaddime kısmından sonra kitaba hadîsten başka bir söz koymamaya da gayret etmiştir. Öyle ki, bir babtan diğerine geçerken bu yeni babta işlenecek konuyu hatırlatan bab başlığı (tercüme) şöyle dursun “bâbun” kelimesini bile koymaktan kaçınmıştır. Bunu, bilerek, kasıtla yaptığını kendisi açıklar.
İslâm âlimleri, Ebu Ali en-Neysâbûrî’nin: “Gök kubbesi altında Müslim’inkinden daha sahîh kitap görmedim” sözü ile emsâli ifadeleri, belirtmeye çalıştığımız tertip güzelliği ve muhtevadaki seçkinlikle te’vîl ederek kabul ederler.
Rical’de Titizliği:
Müslim’in mua’an’an rivâyeti bazı şartlarla muttasıl kabul etmekle birlikte, ricâl hususunda titiz davrandığı belirtilir. Zehebî ve İbni Hacer’in müştereken kaydettiklerine göre İbnu Ukde, Buhârî’nin Şamlılarla ilgili rivâyetlerde zaman zaman galat yaptığını, çünkü Buhârî’nin Şamlılarla ilgili rivâyeti kitaptan yaparak, bir şahsı, bir yerde künyesiyle zikrederken, ikinci bir yerde -ayrı bir şahıs zannederek- ismiyle zikrettiğini, halbuki Müslim’in, rivâyeti, kişinin kendisinden yazdığını, ilel hususunda da nâdiren galatına rastlandığını çünkü, müsned rivâyetleri yazıp munkati ve mürselleri almadığını dile getirerek, bu açıdan Müslim’in efdaliyetini tebârüz ettirmiştir.
İmam Müslim Üzerine Yapılan Çalışmalar:
Sahîh-i Müslim’in muhtelif neşirleri mevcuttur. En mükemmel neşrini son devir Mısır muhaddislerinden merhum Muhammed Fuad Abdülbaki yapmıştır. Bu tahkikli bir neşir olup, hadîsler, bablar ayrı ayrı numaralanmıştır. Numaralamada, kısaca Concordence diye bilinen Mu’cemu’l-Müfehres li-Elfâzi’l-Hadîs’in-Nebevî adlı fihriste, Müslim’le ilgili numaralamayı esas alır. Hadîsleri baştan sona kadar müteselsilen numaraladığı gibi, bir de her bölümün (kitâb) hadîslerini kendi içinde müstakillen numaralar. Hadîsin önündeki iri rakamlarla yazılan ilk numara bölüm içindeki numarasıdır, bunu takiben daha küçük puntolarla parantez içerisindeki numaralar, baştan itibaren verilen müteselsil numaradır. Birinci rakam Concordence ile uyuşan rakamdır. Bu baskının mühim bir hususiyeti, hadîs metninde geçen garîb kelimelerin, bazı tabirlerin, mefhumların dipnotta açıklanmış olmasıdır. Bu açıklamalar Nevevî şerhinden alındığı için, bu şerhin özetlenmesi mahiyetini arzeder ve Müslim’den istifâdeyi fevkalâde kolaylaştırır.
Yine bu neşrin diğer mühim bir tarafı fihristler cildidir. Beşinci cilt muhtelif fihristleri ihtiva eder.
1- Kitaplar ve bablara göre mevzu fihristi.
2- Hadîslerin müselsel rakamlara göre fihristi: Hangi numaralı hadis, hangi kitapta yer alır, râvisi kimdir belirtilir.
3- Mükerrer hadîsler fihristi: Hangi hadîsler, nerelerde tekerrür ediyor, gösterilir.
4- Sahâbe râvilerin alfabetik sırayla tanzim edildiği ve rivâyetlerinin nerelerde geçtiği gösterilir. Ayrıca o hadis Buhârî’de var mı, varsa numarası belirtilir.
5- Kavlî hadislerin alfabetik sırayla tanzim edilerek hangi sayfada geçtiğini gösteren fihrist. Hadîsin yerini bulmada fevkalâde kolaylık sağlayan bir fihrist. Ancak zaman zaman bazı atlamalar mevcuttur.
6- Bazı garîb kelimelerin yerlerini gösteren fihrist.
7- Dipnotlarda açıklanan bazı tabîr ve mefhumlar ve bunların yerini gösteren fihrist.
8- Sahîh’te geçen 54 kitabın alfabetik fihristi.
9- Müslim’in hayatı ve Sahîh’in tanıtılması.
Bu fihrist cildi 608 sayfadır ve büyük bir emeğin mahsulüdür. Bu hizmeti sunan Muhammed Fuad Abdülbâkî’ye Allah’tan rahmetini bol kılmasını dileriz.
Müslim’in Şerhleri:
İmam Müslim üzerine birçok şerh yapılmıştır. Keşfu’z-Zünun’da 15 kadarı zikredilir. Fuat Sezgin’in Târihu’t-Türas’ında 30’a yakın şerhin ismi verilir. Bunlardan bazıları mühimdir.
1- El-İkmâl fî Şerhi Müslim: El-Kâdı İyâz el-Yahsubî (544/1149) tarafından yapılan bir şerhtir. Kadı İyaz bu şerhle, Muhammed İbnu Ali el-Mâzerî’nin (v. 536/1141) el-Mu’lim bi-Fevaidi Kitab-ı Müslim adındaki şerhini ikmal etmiştir.
2- El-Müfhim li-mâ Eşkele min Telhîs-i Kitabi Müslim: Ebu’l-Abbâs Ahmed İbnu Ömerel-Kurtubî’nin (v 656/1258) şerhidir. İmam Müslim önce telhis edilmiş sonra da şerhedilmiştir.
3- İkmâlu İkmâli’l-Mu’lim: Ebu Abdillah Muhammed İbnu Halîfe el-Mâlikî (v. 827/ 1423) bu şerhte Mâzirî, Kadı İyaz, Kurtubî ve Nevevî’nin şerhlerini yeni ilavelerle birleştirmiştir.
4- el-Minhâc fi Şerhi Sahîh-i Müslim İbni’l-Haccâc: Bu şerh, kısaca Nevevî diye bilinen Ebu Zekeriya Yahya İbnu Şeref en-Nevevî (v. 676/1277) tarafından yapılmıştır. Bugün ençok mütedâvil olan Müslim Şerhî budur.
İmam Müslim dilimize merhum Mehmet Sofuoğlu tarafından tercüme edilmiş, merhum Ahmed Davudoğlu tarafından da hem tercüme hem de şerhedilmiştir (rahmetullahi aleyhima).
Sahîheyn’in Mukâyesesi:
Sahîheyn bazı noktalarda birbirine benzerse de bazı noktalarda ayrılırlar, bunları kısaca belirtelim:
1- Sıhhat Nokta-i Nazarından: Bu açıdan Buhârî’nin üstünlüğü kabul edilmiştir.
* Buhârî, bir hadisin mevsul olması için Lika’yı şart koştuğu halde, İmam Müslim muâsara’yı yeterli bulur. Müslim’le Buhârî arasındaki en mühim farkı teşkîl eden bu meseleyi daha önce açıkladık, burada hatırlatmakla iktifa ediyoruz.
Ancak, sıhhat meselesinde, Buhârî’nin üstünlüğünü te’yid eden birkaç hususu daha belirtmede fayda var:
* Sahiheyn’in ricâlinden toplam 210 kişi cerhe mâruz kalmıştır. Zayıf oldukları ileri sürülen bu ravilerden 32’si hem Buhârî ve hem de İmam Müslim ‘in ricâli arasında yer alırken 78’inde Buhârî, 100’ünde de İmam Müslim teferrüd eder. Yâni İmam Müslim ‘in cerhedilen râvisi daha çok. İbnu Hacer: “Cerh, isnadı yaralayıcı çeşitten olmasa bile, cerh edilmeyenlerden almak, cerh edilenlerden almaktan daha iyidir” der.
* Şu da bilinmeli ki, Buhârî’nin, teferrüd ettiği zayıfların çoğu, Buhârî’nin bizzat tanıdığı şeyhleridir. Yani bazıları onları zayıf addetmiş olsa bile Buhârî, şahsen tanıdığı, ahvâlini yakından bildiği için bu çeşit cerhin ehemmiyeti kalmamaktadır. Halbuki İmam Müslim ‘in cerhedilen râvileri çoğunluk itibariyle Müslim’in temâs ettiği kimseler değil, daha önceki tabakalara mensup kimselerdir. Müslim’in onları şahsen tanıması mümkün değildir, dolayısıyla bunlar hakkındaki cerh muteberlik kazanmaktadır.
* Buhârî’nin, Müslim’e nisbetle teferrüd ettiği râvilerin sayısı 430, İmam Müslim ‘in Buhâri’ye nisbetle teferrüd ettiği râvilerin sayısı 620’dir. Burada görülen fark da Buhârî lehine bir durumdur.
* Buhârî, Hâzimî’nin taksiminde ikinci tabakaya mensup râvilerden mutâbaat niyetiyle hadîs alırken, İmam Müslim bu tabakadan usûl hadîsi almaktadır.
2- Tertîb nokta-i nazarından: Bu açıdan İmam Müslim ‘in üstünlüğü kabul edilir. Buhârî, hadîsleri, hadîste mevcut olan fıkıh adedince kitabında, taktî ederek (bölerek) tekrâr ederken, İmam Müslim kitabının en uygun yerinde kaydeder, nâdiren tekrara yer verir. İmam Müslim ‘in esâs gâyesi, fıkıh yapmak değil, hadîslerin senedlerini bir araya getirmektir. Bir hadîsin muhtelif turûk ve metinleri hakkında bilgi edinmek Buhârî’de pek çok müşkilâtla ancak imkân dâhiline girerken, bu, Müslim’de pek kolaydır. Çünkü bir hadisin ne kadar tarîk ve farklı metni var ise hepsini bir arada kaydeder.
3- Fıkıh Nokta-i Nazarından: Bu hususta Buhârî üstündür. Buhârî, daha önce belirttiğimiz üzere bâbları fıkhî mülâhaza ile tanzim etmiş, terâcim denen bâb başlıklarında bilhassa fıkıh beyanına gayret göstermiş, bablar arasında mantıkî bir irtibat da gözetmiştir. İmam Müslim ‘de fıkıh mülahazası olmamıştır. Buhârî’de fıkıh öylesine galebe çalar ki, bâzı âlimler onun müstakil bir müctehid olduğuna hükmeder.
İmam Müslim, kitâbını tertibde fıkhî mülâhazadan o kadar uzak durmuştur ki, bablara başlık bile koymamıştır. Elimizdeki hal-i hâzır matbu İmam Müslim nüshalarındaki bab başlıkları bilâhare, Nevevî tarafından konmuştur. İmam Müslim ‘in bu davranışı, kitâbına, “Mukaddime’den sonra hadîs’ten başka bir şey koymamak” arzu ve prensibinden ileri gelir. Bazı kaynaklarda gelen ve Müslim’i diğer bütün hadîs kitaplarına tafdîl edici sözleri, bazı Mağrîb ulemâsının, Müslim’in Sahîh’indeki bu durumu nazar-ı itibara alarak sarfedilmiş olduğunu, İbnu Hacer tahkîke dayanarak ortaya koyar.(Hadis Tarihi, Abdulvahid Metin)
İMAM-I MÜSLİ’İN (rahmetullahi aleyh), Sahîh-i Müslim’de bildirdiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:
“Cehennem, nefsin arzu ettiği, Cennet ise, nefsin sevmediği şeylerle kuşatılmıştır.”
“Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiç bir iyiliği hor görme.”
“Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden; insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için sadaka olur.”
“Allahü teâlâ, kulunun yemek yedikten sonra yahut bir şey içtikten sonra kendisine hamdetmesinden razı olur.”
“Mü’minler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücût gibidir. Vücûdun herhangi bir uzvu rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden humma ve uykusuzluğa tutulurlar.”
“İnsanlara merhamet etmeyen kimseye, Allahü teâlâ merhamet etmez!”
“Ana ve babasının ihtiyarlık zamanlarında, bunlardan birine veya her ikisine yetişip de (bunlara lâyık oldukları hürmet ve saygıda bulunmadıklarından dolayı) Cennet’e giremeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün” diye üç defa tekrarlamışlardır.
“Kuşkusuz sadaka, Rabbin hoşnutsuzluğunu giderir (Allah’ın kişiye huzurlu bir hayat bağışlamasına vesile olur, işlenen kötülüklere mukabil başa gelebilecek kötülüklere de kefaret olur) ve kötü bir şekilde ölmeyi (Allah’ın izniyle) önler.”
“Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez.”
“Kim, Cuma günü abdest alırsa; ne güzel yapmıştır. Kim de guslederse, daha değerli bir iş işlemiş olur.
“Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır”
“Ben (Cabir bin Semure), Rasulullah (Sav) ile her iki bayram namazını ezansız ve kametsiz olarak sadece bir kere veya iki kere kılmadım birçok defa kıldım.”
“Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sadece misliyle yazılır. Bu hal, Allah’a kavuşuncaya kadar böyle devam eder.”
“Hayatım yed'inde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır. O, salibi (haçı) kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. (O zaman) mal o kadar çoğalıp taşacak ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır.”
BİBLİYOGRAFYA
Müslim b. Haccâc, eṭ-Ṭabaḳāt (nşr. Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan b. Mahmûd b. Selmân), Riyad 1411/1991, neşredenin girişi, s. 93-136. Kitâbü’t-Temyîz (nşr. Muhammed Mustafa el-A‘zamî), Riyad 1402/1982, neşredenin girişi, s. 151-158.Hatîb, Târîḫu Baġdâd, II, 29; XIII, 100-104.İbn Halfûn, el-Muʿlim bi-esmâʾi şüyûḫi’l-Buḫârî ve Müslim (nşr. Ebû Abdurrahman Âdil b. Sa‘d), Beyrut 1421/2000.Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XII, 460, 557-580.Terâcimü’l-eʾimmeti’l-kibâr aṣḥâbi’s-sünen ve’l-âs̱âr (nşr. Fehmî Sa‘d), Beyrut 1413/1993, s. 137-147.İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, X, 126-128.el-Muʿcemü’l-müfehres (nşr. M. Şekkûr el-Meyâdînî), Beyrut 1418/1998, s. 159-160, 174, 333.Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 175, 202, 485, 555; II, 1099, 1159, 1160, 1387, 1399, 1405, 1453, 1464, 1469.Brockelmann, GAL, I, 166-168; Suppl., I, 265-266.Sezgin, GAS (Ar.), I/1, s. 263-277.Mahmûd Fâhûrî, el-İmâm Müslim b. Ḥaccâc, Beyrut-Halep 1399/1979.Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, II/1, s. 218-237.Cezzâr, Medâḫilü’l-müʾellifîn, I, 104.Sâlihiyye, el-Muʿcemü’ş-şâmil, V, 97-100.Meşhûr Hasan Mahmûd Selmân, el-İmâm Müslim b. el-Ḥaccâc, Dımaşk 1414/1994.Muhammed Abdurrahman Tavâlibe, el-İmâm Müslim ve Menhecühû fî Ṣaḥîḥih, Amman 1421/2000, s. 5-99.Abdünnebî Fâzıl, “et-Taʿrîf bi’l-imâm Müslim ve bi’l-ḳaḍâye’l-kelâmiyye fî Ṣaḥîḥih”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb ve’l-ʿulûmi’l-insâniyye bi-Fâs, sy. 7 (aded hâs bi’d-dirâsâti’l-İslâmiyye), Dârülbeyzâ 1412/1991, s. 257-285.İdrîs Hammâdî, “Mevḳıfü’l-imâm Müslim mine’l-ḫuṣûme beyne’l-muḥaddis̱în ve ehli’r-reʾy”, a.e., s. 287-337.A. J. Wensinck, “Müslim”, İA, VIII, 821-822.G. H. A. Juynboll, “Muslim b. Ḥad̲j̲d̲j̲ād̲j̲”, EI2 (Fr.), VII, 691-693.Mücteba Uğur, “Ebû Avâne el-İsferâyînî”, DİA, X, 100.
Etiketler: İmam-ı Müslim Büyük Hadis Alimi, Müslim b. Haccac Kimdir? Hayatı, Vefatı ve Eserleri | Mekteb-i Derviş