Mekteb-i Derviş | İslam

    İTİKAF NEDİR? KAÇA AYRILIR, ŞARTLARI NELERDİR?

   شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪يٓ اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿185﴾

    “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” (Bakara suresi, 185)

    Aziz Kardeşlerim!

    Kelime anlamı "Bir kenara çekilme, ortalıkta görünmeme"lûgat deyiminde bir şeye devam etmek manasındadır. Bir şeye devam eden kimseye de mutekif (itikâf yapan) denir. Şeriatta ise itikâf: Bir mescidde veya o hükümdeki bir yerde itikâf niyeti ile durmaktan ibarettir.

    Ramazan ayının son on gününde, gece gündüz bir camide kapanıp ibadet etmeye, itikâf denir. Ramazan-ı şerifte itikâf, müekked sünnettir. Ancak itikâf, sünnet-i kifâye olduğu için bir mahallede birkaç kişi itikâfa girerse, diğerlerinin bu sünneti yapması gerekmez. İmkânı olanlar itikâfa girmeli. İtikâf eden, camide yiyip içer, yatar. Abdest için dışarı çıkabilir.

    İtikâf, Kur'an ve sünnetle sabittir. Kur'an'da Ramazan ayının gecelerinden söz edilirken; "... Camilerde itikâfta iken de hanımlarınıza yaklaşmayın..."Buyurulur. (Bakara Suresi,187)Başka bir ayette itikâf ibadetinin daha önceki ümmetlerde de yapıldığına işaret edilir.(Bakara Suresi,125)

    Peygamber Efendimizin(s.a.v)'in özellikle Ramazan içinde ve Ramazanın son on gününde itikâf yaptığını bildiren çeşitli hadis-i şerifler vardır. Hz. Âîşe'nin şöyle dediği nakledilmiştir:"Resulullah (s.a.v) Ramazan'ın son on gününde itikâf yaparlardı. Bu durum vefat zamanına kadar bu şekilde devam etmiştir. Daha sonra Hz. Peygamber'in zevceleri itikâfı sürdürmüşlerdir" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129; bk. Buhârî, İ'tikâf, 1-18; Ezân, 12, 135; Hayz 10; Müslim, İ'tikâf, 1-6; Ebû Dâvud, Ramazân, 3; Savm, 77).

    Başka rivayetlerde de Efendimiz(s.a.v):“İtikâfta olan, günahlardan uzaklaşır, her iyiliği işlemiş gibi sevaba kavuşur.” (İbniMace)

    “Bir devenin iki sağımı kadar itikâf eden, bir köle azat etmiş gibi sevab kazanır.” (Tenvir)

    “Ramazanda on gün itikâf eden, iki defa [nafile] hac yapmış gibi sevab kazanır.” (Beyhekî)

    “Allah rızası için bir gün itikâf, insanı Cehennemden çok uzaklaştırır.” (Taberanî)

    Sünnet iki türlüdür: Sünnet-i hüda ve sünnet-i zevaid. Camide itikâf etmek, ezan okumak, ikamet getirmek ve cemaatle namaz kılmak sünnet-i hüdadır. Bunlar, İslam dininin şiarıdır. Bu ümmete mahsustur. (Hadikat-ün-nediyye)

    Resulullah Efendimiz(s.a.v):”Mirac gecesi, beşinci gökte, Osman’ın suretini gördüm. Bu mertebeye neyle eriştin, dedim. Mescitte itikâf etmekle diye cevap verdi.” Buyurdu. (M. Çihâr Yâr-i Güzin)

    Ebu Hanife(r.a)'ye göre içinde beş vakit namaz kılman her mescidde itikâfta bulunmak caizdir. Ebu Hanife ve İmam Mâlik(r.aleyh)'e göre itikâfın nâfile olarak en azı bir gündür. Ebû Yusuf(r.a) en az süreyi, bir günün yarıdan çoğu olarak belirlerken İmam Muhammed itikâf için bir saati de yeterli bulur.

    Mesciddeki itikâf erkeklere mahsustur. Kadınlar evde mescit edindikleri bir yerde itikâfta bulunabilir.(ez-Zebîdî, Tecrîd-i"Sarîh, Terc. Kamil Miras, Ankara 1984, VI, 323-326).

    İTİKAF ÜÇE AYRILIR

    a. Vacip olan itikâf: Adak olan itikâf vaciptir. Bu, en az bir gün olur ve gündüz oruçla geçirilir. Hz. Ömer(r.a), Resulullah (s.a.v)'den, "Cahiliyye devrinde Mescid-i Haram'da bir gece itikâfta bulunmayı adamıştım; ne yapayım" diye sormuş Resulullah (s.a.v); "Adağını yerine getir." Buyurmuştur. (Buhârı, i'tikâf, 16; Ahmed b. Hanbel, ll, 10)

    b- Sünnet olan itikâf: Ramazan'ın son on gününde itikâfa girmek sünnettir. Hz. Âîşe(r.anha)'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) orucun farz kılınmasından ömrünün sonuna kadar Ramazan aylarının son on gününde itikâfa girmiştir. (Ahmedb. Hanbel, Müsned, II, 67, 129)

    Bir yerleşim merkezinde bulunan Müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri üzerinden bu görev düşer. Bu duruma göre, her yerleşim birimi için itikâf sünnet-i kifâye hükmündedir. Bir kişinin bunu yapması o beldedeki diğer Müslümanları sorumluluktan kurtardığı gibi Cenâb-ı Hakk'ın, itikâf yapanın ecrini diğer belde Müslümanlarına da vereceği umulur.

    c- Müstehab (mendub) olan itikâf: Vacip ve sünnet olan itikâfların dışında itikâfa girmek müstehabdır. Bunun belirli bir vakti yoktur. Hatta mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikâfa niyet ederse orada kaldığı sürece itikâfta sayılır. Bu itikâfda oruç şart değildir. Bazı müctehidlerin, itikâf süresinin bir saat bile olabileceği görüsünde bulunduklarını yukarıda zikretmiştik.

    İTİKAFIN ŞARTLARI

    Bir itikâfın sıhhati şu şartların bulunmasına bağlıdır:

    1) İtikâf yapan, Müslüman, akıllı ve temiz bulunmalıdır. Onun için Müslüman olmayanın, delinin, cünubun, hayız ile nifastan temiz bulunmayanın itikâfı olmaz.

Gayr-i Müslim ibadete, mecnun da niyete ehil değildir. Temiz olmayanların da mescitlere girmesi yasaktır.

    2) İtikâfa niyet edilmiş olmalıdır. Buna göre niyetsiz olarak yapılan bir İtikâf geçerli değildir. Çünkü bunun bir ibadet olabilmesi niyete bağlıdır.

    3) İtikâf, mescitte veya o hükümdeki bir yerde yapılmalıdır. Şöyle ki: İçinde cemaatle namaz kılınan herhangi bir mescitte İtikâf yapılabilir. Büyük camilerde yapılması daha faziletlidir. Kadınlar da kendi evlerinde mescit edinilen veya mescit olarak ayıracakları bir odada itikâfta bulunurlar. Buraları onların hakkında birer mescit sayılır. Kadınların dışarıdaki mescitlerde itikâf etmeleri caiz ise de, kerahetten kurtulamaz. Kadınların kendi evlerinde namaz kılmaları, mescitlerde namaz kılmalarında daha faziletli olduğu gibi evlerinde itikafları da her türlü fitne ve fesat düşüncesinden beri olacağı cihetle mescitlerde itikâfta bulunmalarından daha faziletlidir.(İmam Şafiî'ye göre, itikâf tazime lâyık bir yerde yapılabilir ki, o da mescitlerdir. Evlerde mescit edinilen yerler, bu tazime lâyık değildir.)

    4) Vacib olan bir itikâfta, itikâf yapan oruçlu bulunmalıdır. Bu halde orucun yanılarak bozulması itikâfa zarar vermez. Diğer itikâflar için oruç şart değildir. Çünkü onlar için bir müddet yoktur. Öyle ki camiden bir iki saat içinde çıkıncaya kadar itikâfa niyet edilmesi de sahihtir. (Şafiî'lere göre, vacib bir itikâfda da oruç şart değildir.)

    İtikâf için büluğ, erkeklik, hürriyet şart değildir. Buna göre akıllı olan çocuğun, kadının, kölenin itikâfları sahihdir. Şu kadar var ki, kadının itikâfı kocasının ve kölenin itikâfı da efendisinin iznine bağlıdır. İsterse bunlar itikâfı nezretmiş olsunlar, hüküm aynıdır. İzin bulunmayınca kadın, nezretmiş olduğu itikâfı kocasından ayrıldıktan sonra, köle de azad edildikten sonra kaza eder.

    Bir kimse, itikâf için zevcesine izin verse bundan dönemez, artık engellenmesi doğru olmaz. Efendi ise, kölesine verdiği izinden dönebilir.

    Mükâteb (sözleşmeli) bir köle ise, efendisinin izni olmasa da, itikâfda bulunabilir. Çünkü kısmen hürriyetine sahibdir. (İtikâfın en az müddeti, Malikî'lerce tercih edilen görüşe göre bir gündüz kadar, bir gecedir. Şafiîlere göre de, "Sübhanellah" denilmesinden bir an kadar fazla olan pek az bir zamandır.)

    İtikâfın meşru olmasındaki hikmet ve yarara gelince, bu pek önemlidir. Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicretinden sonra ahirete göçüşlerine kadar her Ramazanın son on gününü itikâf ile geçirirlerdi.

    İhlâs ile olan bir itikâf, amellerin pek şereflisi sayılmaktadır. Bu sayede kalpler bir müddet olsun, dünya işlerinden uzak kalır ve Hakka yönelir, birer Beytullah olan mescidlerden birine şu şekilde devam eden bir mü'min çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, kerim olan mabudunun feyiz ve yardım kapısına sığınmış olur.

    İslâm büyüklerinden ünlü Ata demiştir ki: "İtikâf yapan, ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup dilediğini elde etmedikçe buradan ayrılıp gitmem, diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allah'ın bir mabedine sokulmuş, beni bağışlamadıkça buradan ayrılıp gitmem demektir."

    Bir mü ‘minin her gün azalmakta olan hayat günlerinden faydalanarak böyle kutsal bir yerde bir zaman ebedi ve ezelî yaratıcısına olanca varlığı ile yönelip saf bir kalp ve temiz bir dil ile ibadette bulunması, manevî bir zevke dalması ne büyük bir nimettir.

    İtikâf yapan bir kimse, bütün vakitlerini ibadete, namaza ayırmış demektir. Çünkü fiilî olarak namaz kılmadığı vakitlerde de mescit içinde namaza hazır bir haldedir. Bu bekleyiş ise, namaz hükmündedir.

    İtikâf sayesinde insanın maneviyatı yükselir, kalbi nurlanır, simasında kulluk nişanları parlar, ilâhi feyizlere kavuşur. Ne mübarek, ne güzel bir hayat anı!..

    İTİKAFIN ŞU EDEPLERİ VARDIR

    1) İtikâf, Ramazan ayının son on gününde ve mescitlerin en faziletlisinde yapılmalıdır.

    2) İtikâf esnasında hayırdan başka bir şey söylenmemelidir. Günah gerektirmeyen şeyleri konuşmakta bir sakınca yoktur. Bir ibadet inancı ile susmak ise mekruhtur. Günah sayılan şeylerden dili tutmak ise, ibadetlerin büyüklerinden biridir.

    3) İtikâf esnasından Kur’an-ı Kerîm okumaya, hadîs-i şerîf, Peygamberlerin yüksek siyerlerine, dinî meseleleri öğretmeye devam etmelidir.

    4) İtikâf yapan kimse, temiz elbiselerini giymeli, güzel kokular sürünmelidir. Başını da yağlayabilir.

    5) Nefsine itikâfı vacip kılacak kimse, buna yalnız kalben niyetle yetinmemeli, dili ile de söylemelidir.

    İTİKAFI BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER

    İtikâf halinde olan bir kimsenin dinî ve tabiî ihtiyaçları için zaruri olarak mescidden dışarı çıkması, itikâfı bozmaz.

    Örnek: İtikâfta bulunanın (mutekifin) cuma namazını kılmak için mescitten çıkması, din bakımından bir özür olduğundan itikâfına engel değildir. Zaten cuma namazının süresi bilinmiş olduğundan, adağın dışında kalmış olur.

    Yine, abdest ihtiyaçlarını gidermek ve gusletmek için çıkması da tabiî bir özür olduğundan itikâfa zarar vermez. Yine, bulunduğu mescidin yıkılmaya yüz tutması veya oradan zorla çıkarılması da zarurî bir özür olduğundan itikâfa zarar vermez. (Şafiî'lere göre, cuma namazı için başka bir camiye çıkılıp gidilmesi itikâfı bozar. İtikâf bir hafta devam edecekse, cuma namazı kılınan bir mescidde itikâfa girmelidir.)

    Cuma namazını kılmak veya ihtiyacı gidermek için en yakın olan yere gidilir, arkasından mescide dönülür. Bir özürden dolayı mescitten çıkılınca, başka bir mescitte o itikâf tamamlanır.

    Bir özür olmaksızın mescitten çıkmak itikâfı bozar. Onun için itikâf yapan bir kimse, geceleyin veya gündüzün özür bulunmaksızın bir müddet kasten veya sehven mescitten çıkarsa itikâfı bozulur. Bu müddet, iki İmama göre, bir günün yarısından ziyade bir zamandır. Bir görüşe göre de, günün belirsiz bir saatinden ibarettir. Kadın da itikâf ettiği odadan özürsüz evinin içine çıksa, itikâfı bozulur.

    Şu işleri yapmak için mescitten dışarıya çıkmak da itikâfa engel olur: Hasta ziyaretinde bulunmak, cenaze hizmetinde bulunmak, cenaze namazı kılmak, şahidlik etmek, bir hastalık sebebiyle bir saat kadar dışarı çıkmak da itikâfı bozar. Ancak itikâf adağı yapılırken, hastaları ziyaret ve cenaze namazında bulunmak şart kılınmışsa, bunlar için çıkılması itikâfı bozmaz.

    Pek az rastlanan bir özürden dolayı da dışarı çıkmak itikâfı bozar. Boğulmakta olan veya yangına düşmüşü kurtarmak için dışarı çıkmak itikâfı bozduğu gibi, cemaatin dağılmasıyla dışarıya çıkmak da bozar.

    İtikâfda bulunan bir kimseye, bu ibadeti esnasında birkaç gün baygınlık veya cinnet gelse, itikâfı bozulur. İyileşip kendine gelince yeniden itikâfa başlar. Öyle ki, bu durum devam ederek birkaç sene sonra üzerinden kalksa, yine itikâfı kaza etmesi gerekir.

    Yukarıda anlatılan meseleler, vacib olan itikâflar içindir. Nafile olan itikâflarda, bir özür bulunsun veya bulunmasın, dışarı çıkmakla veya hastayı ziyaret etmekle itikâf bozulmaz.

    Vacib olan bir itikâf bozulunca, onun kazası gerekir. Meselâ: Belli bir ay için yapılan itikâf esnasında bir gün oruç bozulsa veya dışarıya çıkılsa, yalnız bir günlük itikâf için kaza gerekir. Fakat belirsiz olarak fasılasız bir ay için nezredilmiş bir itikâf esnasında, böyle bir gün oruç bozulacak veya dışarıya çıkılacak olsa, yeniden bir aylık itikâfa başlamak gerekir. İtikâf yapan kimse ister kendi iradesi ile oruç yesin ve dışarı çıksın, ister iradesi dışında olarak cinnet ve bayılma durumuna düşsün, eşittir.

    Başladıktan sonra bırakılan nafile bir itikâfın, tercih edilen görüşe göre, kazası gerekmez.

    İtikâf eden kimse için, zevcesi ile cinsel ilişki kurmak veya buna sebeb olacak öpme ve okşama gibi herhangi bir hareket, gerek gündüz ve gerek geceleyin olsun, haramdır. Cinsel ilişki ister kasden, ister unutarak olsun, itikâfı bozar. İnzal olması şart değildir. Diğer hareketler ise, inzal olmadıkça itikâfı bozmaz. Bakmak ve düşünmek sonunda meydana gelecek inzal ve ihtilâm da itikâfı bozmaz.

    İtikâf halinde olan kimse, muhtaç olduğu şeyleri mescidde bulundurmaksızın mescidde satın alabilir. Mescide zarar vermeyecek şeyleri mescide getirebilir. Mescid içinde yer-içer. Mescid içinde hazırlanmış uygun bir yer varsa orada abdest alıp gusledebilir. Böyle bir yer yoksa, dışarıya çıkar ve en yakın yerde abdestini alır ve yıkanır, beklemeksizin hemen mescidine döner.

    İtikâfda olan kimse, ezan okumak için minareye çıkabilir. Minarenin kapısı mescidin dışında olsa bile zarar vermez.

"Allahım, bizi kendini senin kulluğuna adamış, emirlerine ve yasaklarına titizlikle uyan kullarından eyle. Âmin. Ve övgü, âlemleri terbiye eden Allah'a mahsustur. (B.İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen)

(İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul 1984, II, 440 vd.; ez-Zebîdî, a.g.e., VI, 323 vd.; Mehmed Zihnî, Ni'met-i İslâm, İstanbul 1328, s. 98 vd.).

    Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun ki, bizleri bu mübarek gün ve gecelere eriştirmiş. Habibi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya ümmet eylemiştir. Bu ne büyük bir nimettir. Ramazan ayı, orucu, iftarı, sahuru, okunan, dinlenen mukabeleleriyle, dolan camileri, dinlenen vaaz ve nasihatlarıyla, yapılan hayır ve hasenatlar la bir rahmet ve bereket ayıdır.

    Onun için asrı saadette olduğu gibi bu günde yarında Müslümanlar olarak, Oruca, iftara, sahura, teravihe, geceleri ihya etmeye, mukabeleye, yoksulları gözetmeye devam etmeliyiz.Unutturulmak istenen İtikafı da yerine getirmeye çalışmalıyız. Bu güzelliklerimizi gelecek nesillere de aktarmalıyız.


Etiketler: İtikaf Nedir Kaça Ayrılır Şartları Nelerdir?, itikafın şartları, itikaf kaç gün, itikaf nerede yapılır, İtikafın önemi, itikaf hadis ve kuran, İslami Sorular Cevaplar, İtikaf nedir, kaça ayrılır, şartları nelerdir?, tasavvuf, Hz.Muhammed, Mekteb-i Derviş

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular