Mekteb-i Derviş | İslam

   ALEMLERE RAHMET HZ.MUHAMMED(S.A.V.)
   (H.571-632)

    PEYGAMBERİMİZ'İN AİLESİ

    Peygamber (s.a.v) Efendimiz: “Ben atam İbrahim (a.s)’ın duası, Kardeşim İsa (a.s)’ın müjdesi, Annem Âmine Hatunun (r.anha)da rüyasıyım.” buyuruyor.
    Doğumu: Miladi, 571, 12 Rebiul-evvel-Mekke, Pazartesi.
    Vefatı: M. 632. 12 Rebiül-evvel, Medine-i Münevvere, Pazartesi.
    Babası: Hz. Abdullah (r.a)
    Annesi: Hz. Amine (r.anha)
    Dedesi: Hz. Abdulmuttalib (r.a)
    Dedesi: Vehb (r.a)
    Baba Tarafından Dedeleri
    1-Abdulmuttalib, 2-Haşim, 3-Abdi Menaf, 4-Kusay, 5-Kilab, 6-Mürre, 7-Kaab, 8-Lüey, 9-Galib, 10-Fihr, 11-Malik, 12-Nadir, 13-Kinane, 14-Huzeyme, 15-Müdrike, 16-İlyas, 17-Mudar, 18-Mead, 19-Adnan, 20-Hz. İsmail (a.s) 21-Hz. İbrahim (a.s)
    Anne Tarafından Dedeleri
    1-Vehb, 2-Abdi Menaf, 3-Zühre, 4-Kilab.
    Diğer dedeleri de aynı soyda Hz. İbrahim (a.s)’a ulaşır.
    Resûlullah Efendimizin (s.a.v) baba annesi Fâtıma'dır.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Babası Tarafından Soy Silsilesi
    1- Abdü'l Muttalib (adı Şeybe'dir. Annesinin adı, Selmâ binti Amr'dır).
    2- Hâşim (adı Amr'dır. Annesinin adı, Âtike binti Mürre'dir).
    3- Abd-i Menâf (adı Muğire'dir. Annesinin adı Hubbi binti Hulil'dir).
    4- Kusay (adı Zeyd'tir. Annesinin adı, Fâtıma binti Sa'd'dır).
    5- Kilâp, (annesinin adı, Hindi binti Süreyr'dir).
    6- Mürre, (annesinin adı, Mahşiyye binti Seyhan'dır).
    7- Ka'b, (annesinin adrı, Mâviyye binti Ka'b'dır).
    8- Lüey, (annesinin adı, Âtike binti Yahlüd'dür).
    9- Galip, (annesinin adı, Leylâ binti Yahlüd'dür).
    10- Fihr, (annesinin adı, Cendele binti Âmir'dir).
    11- Mâlik, (annesinin adı, İkrişe binti Advân'dır).
    12- Nadr, (annesinin adı, Berre binti Mür'dür).
    13- Kinâne, (annesinin adı, Avâne (hind) binti Sa'd'dır).
    14- Huzeyme (annesinin adı, Selmâ binti Eslem'dir.)
    15- Müdrike (adı Amir'dir. Annesinin adı, Leylâ (Hındif) binti Halvân'dır.)
    16- İlyâs, (annesinin adı, Rebâb binti Hayde'dir).
    17- Mudar, (annesinin adı, Sevde binti Ak'dir).
    18- Nizâr, (annesinin adı, Muâne binti Cevşem'dir).
    19- Maad, (annesinin adı, Mehded binti Allâhümme'dir).
    20- Adnan. . (Mustafa Asım Koksal: Hazreti Muhammed ve İslâmiyet, Mekke Devri s. 20).
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Babası Abdullah Tarafından Babaanneleri (Neneleri) 
    Abdullah(r.a)'ın annesi.
    1- Fâtıma (binti Amr); bunun annesi,
    2- Sahre (binti Abd bin İmrân); bunun annesi,
    3- Tahmür (binti Abdillâh), bunun annesi,
    4- Âtike (binti Abdillâh), bunun annesi,
    5- Ümeyye (binti Mâlik); bunun annesi,
    6- Fâtıma (binti Muâviye); bunun annesi,
    7- Fâtıma (binti Nasr); bunun annesi,
    8- Âtike (binti Kâhil); bunun annesi,
    9- Selmâ (binti Tâbiha); bunun annesi,
    10- Âtike (binti Esed): (Tabakat-ı İbni Sa'd, c. 1, s. 62-63).

    Peygamber Efendimiz (sav)'in Anne Tarafından Anneannelerini (Neneleri)
    Hz. Âmine(r.anha)'nin annesi,
    1- Berre (binti Abdi'l-Uzzâ); bunun annesi,
    2- Ümmü Habib (binti Esed); bunun annesi,
    3- Berre (binti Avf); bunun annesi,
    4- Kılâbe (binti Haris); bunun annesi,
    5- Ümeyye (binti Mâlik); bunun annesi,
    6- Düb (binti Salebe); bunun annesi,
    7- Âtike (binti Ğâdira); bunun annesi,
    8- Selmâ (binti Lüeyy); bunun annesi,
    9- Mâviyye (binti Ka'b), (Tabakat- İbni Sa'd, c. 1, s. 56-60).

    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Peder ve Validelerinin Kabirleri
    Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v.) in babası Abdullah'ın kabri, Medine-i Münevvere'nin içinde; annesinin kabri ise Ebvâ köyündedir. Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in peder ve valideleri, "Hunefâ"dan olup, Hz. İbrahim'in tevhid inancı ve iman üzere bulunuyorlardı. Peygamber Efendimiz(sav)'in annesi de, babası da bu âlemden iman ehli olarak göçmüş bulunmaktadırlar. İmam Süyûtî'nin bu hususta müstakil bir risalesi vardır. İbrahim aleyhisselâmın babası, Âzer ise, küfr üzere göçmüştür.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v) Tevrat'da geçen ismi: "Münhammennâ" dır.
    Resûl-i Ekrem (s.a.v) in İncil'de geçen ismi:"Baraklit,Faraklit"dir.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Devesinin Adı
    "Adbâ" Bundan başka "Kasvâ" (Kusva olduğunu söyleyenler de vardır) "Cedâ" isminde başka bir devesi vardır. (Tabakat-i İbni Sa'd, c. 1, s. 402)
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Binekleri
    Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in atlarının sayısının yedi olduğu ifade edilmektedir. Atlarının birkaçının ismi;el-Lahif, ez-Zarib, el-Lezâz, el-Mürteciz, es-Sekb, katırın ismi Düldül; merkebinin adı Ya'fûr'dur.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in kılıcının adı:Zülfıkâr'dır.
    Zırhının ismi:Efendimizin (s.a.v) harbte giydiği zırhın adı "Zâlü'l füdûl"dir.
    Harbesinin adı:Neb'â idi.
    Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v)'in kullandıkları kalkanın adı:"Ez-Zekan"dır.
    Efendimiz(s.a.v)'in aynasının adı:
    Yüce Peygamberimiz (s.a.v)'in mübarek yüzüne bakmakta kullandığı aynanın adı "el-Müdille" idi.
    Efendimiz(s.a.v)'in makasının adı:"el-Câmi" idi.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in sürmesi neden mâmûl idi?"İsmid" adı verilen maddeden yapılmıştır.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in İlk Minberi Ne Zaman Yapıldı, Ondan Önce Nerede Hutbe İrâd Ediyordu?
    Mescid-i Nebevî yapıldığında henüz bir minber yoktu. Cuma günü olduğunda, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, mescidin içinde direk vazifesi gören hurma ağacından bir sütunun yanında, ona dayanarak hutbe irâd ederdi. Cemaat kalabalıklaşmış, Müslümanların sayısı artmış bulunuyordu. Halk, Efendimiz'in sesini duyabilmek için, Şam'da gördüklerine benzer bir minber yapılmasını tavsiye ettiler. Yapılan müzâkerenin neticesinde minberin yapılmasına karar verildi. Minberi kimin yaptığına dair değişik beyanlar varsa da üzerinde birleşilen nokta şöyle olmaktadır: Ağacı Ğabe semtinin ılgın ağacından biçilmiş ve üç basamaklı bir minber yapılmıştı.
    Minber yapılıp yerine konulduğunda, ilk Cuma günü, daha evvel kendisine dayanarak hutbe irâd ettiği hurma direğinden bir inilti, ağlamayı andıran bir ses işitildi. Efendimiz (s.a.v) indi ve onu kucakladı, elleriyle sıvazladı da sesi dindi. "Şayet onu bağrıma basmasaydım elbette kıyamete kadar ağlardı" buyurdu. Buna Üstüvâne-i Hanhâne adı verildi.
    Peygamber Efendimiz (sav) sarık sardığı zaman bir ucunu salarak taylasan bırakırdı.
    Sarığın ucunun sarkıtılması sünnettir. Bunun uzunluk miktarı, sünnetin teferruatlarındandır. Bir kısım ilim adamları bu miktarı "Bir karış" ile ifade ederken bazı âlimler de belin ortasına kadar olacağını söylemektedirler. Bu uzunluğun oturak mahalline kadar olacağını rivayet edenler de vardır.

    Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in arkaya bıraktığı mal ne idi?
    Beyaz bir katır, silah ve sadaka hâline getirdiği arazi idi.
    Peygamber (s.a.v.) sarığının altına fes giyer miydi ve fesinin rengi nasıldı?
    Beyhâkî'nin Abdullah bin Ömer'den rivayet ettiği hadisten öğreniyoruz ki, Peygamber (s.a.v.) beyaz fes giyer ve sarığını onun üzerine sarardı.
    Ebesi
    1-Şifa hatun.(Abdurrahman b.Avf(r.a)ın annesi.
    2-Fatma Hatun.(Osman b.Ebil As’(r.a)ın annesi.
    3-Safiye binti Abdulmuttalib (r.anha) Halası.
    Süt Annesi
    1-Süveybe, Amcası Ebu Leheb’in cariyesi, Hayber’in fethinden önce vefat etmiştir.
    2-Hz.Halime (r.anha)
    3-Ümmü Eymen (r.anha)
    Süt Kardeşleri
    1-Hz.Hamza (r.a) Süveybe’den süt emmiş.
    2-Ebu Seleme b.Abdil Esed el Mahzumi (r.a)Süveybe’den süt emmiş. Sonradan Müslüman oldu.
    3-Mesruh. Süveybe’nin oğlu. Hayber’in fethinden önce vefat etti.
    4-Ebu Süfyan b.Haris ibn. Muttalib.(Peygamber Efendimizin amcasının oğlu, yeğeni. Süveybe’den süt emmiş.
    5-Abdullah b. Cahş (r.a) Süveybe’den süt emmiş.
    6-Abdullah b. Haris (r.a) Hz.Halime(r.anhanın oğlu)
    7-Üneyse binti Haris (r.anha).Hz.Halime (r.anhanın kızı).
    8-Şeyma binti Haris (r.anha).Hz.Halime (r.anhanın kızı)
    Halaları
    1-Beyza.2-Berra.3-Atike.4-Safiyye.5-Erva.6-Ümeyme.(Hz. Atike, Hz. Safiyye, Hz. Erva (r.anhüma) Müslüman olmuşlardır.
    Teyzeleri
    1-Ferida,2-Fahita. Bunlar Peygamber Efendimizin nübüvvetinden önce vefat etmiştir.
    Amcaları
    1-Haris,2-Zübeyir,3-Ebu Talib,4-Ebu Leheb,5-Kusem,6-Dırar,7-Mukavvim,8-Hacl,9-Hz.Hamza (r.a),10-Hz.Abbas (r.a)
    Hanımları
    1-Hz. Hatice (r.anha) ilk eşi,25 sene evli kaldı.Vefatından sonra, Allah’ın emri üzerine, siyasi, ahlaki, ekonomik, sosyal nedenlerden dolayı,kiminin eşi müşrik,kiminin vefat etmiş,kimi esir,dul hanımlarla evlenmiş,bunların bir kısmı,Peygamber Efendimizden önce,bir kısmıda daha sonra vefat etmişlerdir. Kız olarak Hz.Ebubekir (r.a)’ın kızı Hz.Aişe (r.anha)ile izdivaç etmiş,vefatı da onun evinde olmuş, oraya defnedilmiştir. Müminlerin anneleri,  iffet, ahlak, şeceat, cömertlik, sadakat, vefa, liyakat, ilim, hikmette herkese örnek olmuş, Efendimiz (s.a.v)’in can yoldaşlarıydı.
    2-Sevde binti Zema(r.anha)
    3-Hz.Aişe binti Ebubekir (r.anha),
    4-Hz.Hafsa binti Ömer (r.anha),
    5-Zeyneb binti Huzeyme (r.anha)
    6-Ümmü Seleme (r.anha),
    7-Ümmü Habibe binti Ebi Süfyan (r.anha),
    8-Cüveyriye binti Haris (r.anha),
    9-Safiye binti Huyey (r.anha)
    10-Mariyyetül Kıbtiyye (r.anha) İbrahim’in annesi.
    11-Meymune binti Haris (r.anha)
    12-Zeyneb binti Cahş (r.anha) Halasının kızı.
    Çocukları
    1-Kasım, 2-Abdullah, 3-İbrahim.
    4-Ümmü Gülsüm, 5-Zeyneb, 6-Rukiye, 7-Fatma (r.anhüma)
(Tabakat ibn Sad c.1 Sh.108-110-224.El Havi li Fetavi.c.2 Sh.389)
    Peygamber (s.a.v) Efendimizin Şairleri
    Hassân b. Sâbit (r.a), Kâ’b b. Züheyr (r.a) ve Abdullah bin Revâha (r.a).
    Peygamberimizin Sancak ve Bayrakları
    Allah Resulü’nün Ordu Ve Seriyye (müfreze) Kumandanlarına Râyeler Bağlaması,  (bayrak vermesi) İslâm'da İlk Olarak Bağladığı Râye Ve Kimin İçin Bağladığı
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) hicretin ikinci yılında Ubeyde b. Haris b. Abdülmuttalib b. Abdümenâf’ı bir seriyye’nin başında gönderdi ve kendisine bir râye bağladı. (çektirdi, verdi), Yine ikinci yılda Hamza b. Abdülmuttalib'i(r.a) başka bir tarafa gönderdi. (Tabakat,ibn İshak)
    Râye’nin (Bayrak) Ebadı
    İshak b. İbrahim er-Remlî Şâm bâdıyesı hadislerinden ola¬rak Haram b. Abdurrahman el-Has'amî yoluyla Ebû Zur'a el-Fezaî es-Sümâlî den şu tahricde bulunur: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ona râye olarak bir arşına (zira=90 cm) bir arşın ebadında beyaz bir kumaş parçası verdi." Hz. Peygamber ona râye'yi verdikten sonra "Ey Ebû Zur'a, kav¬mine gît ve içlerinde kim Ebû Zur'a'nın râyesi altına girerse emniyettedir' diye ilanda bulun" buyurdu. Ebû Zur'a, ben de öyle yaptım, der.
    Râyelerde (Bayrak) Hilâl Şekli
İbn Hacer el-İsâbe’de Sa'd b. Mâlik el-Ezdî'nin tercümeihâlini vererek İbn Yunus'tan şu bilgiyi nakleder: Sa'd b. Mâlik, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve sellem) elçi olarak geldi, Rasülullah ona kavmi için siyah bir râye verdi. Râye' de beyaz bir hilal vardı. Sa'd b. Mâlik Mısır fethine katılmış olup orada soyundan kimseler bulunmaktadır. İslâmî râye’deki hilal şekli¬nin menşei de böylece anlaşılmış olmaktadır. 
    Allah Resulümün Liva (sancak) Ve Râyelerinîn Renkleri, Râye'sînîn Adı Ve Beyaz Liva’sına Yazılan Yazı
    Beyaz: İbn İshak şöyle der: Hz. Peygamber (s.a.v) Büyük Bedir Gazvesinde livâ yı Musab b.Umeyr(r.a)’e verdi. İbn Hişâm, bu liva' nın beyaz olduğunu söyler. Nesâi ve Ebû Davud'un Sünenlerinde Cibir’den şu rivayet nakledilir "Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke'ye girdiği günkü livası beyazdı."
    Sarı: Ebû Davud'un Sünen'inde, Simâk b. Harb'den, onun kendi kavminden bir adamdan, onun da bir başkasından yaptığı şu rivayet zikredilir: "Hz. Peygamberin (Sallallahu aleyhi ve sellem) râye’sini sarı gördüm"
    Toz Rengi: İbn Cemea Muhtasara's-siyer'de Resulullah'ın (s.a.v) silâhı babında şöyle der: Onun toz rengi bir livâsı vardı.
    Siyah: İbn İshak Bedir Gazvesi'yle ilgili ha¬berde şöyle der: Resulullah'ın (s.a.v) önünde iki siyah râye vardı; biri Ali b. Ebî Tâlib(r.a)'de, diğeri de Ensârdan birindeydi. Abdullah b. Hayyân el-Isfahânî Ahlâku'n-Nebî'de Hasan'dan şu rivayeti nakleder: Allah Resulü'nün (s.a.v) râye’si siyah olup adı ‘Ukâb’ idi. Buhâri'nin Târîh'inde Haris b. Hassân'dan şu rivayet nakledilir, “Mescide girdim, Hz. Pey¬gamberi (s.a.v) minberde ayakta hutbe okurken gördüm. Fa¬lan da kılıç kuşanmış olarak ayaktaydı, orada siyah râye’ler sallanıyordu. "Nedir bu?" dedim, Amr b. Âs'm Zâtü's-selâsil ordusundan döndüğünü söylediler.”
    Yün Râye
    Kudâi el-Inbâ'da şöyle der: Resulullah'ın  (s.a.v) ‘e1-Ukâb’ adlı, siyah yünden bir râye’si vardı.
Siyah-Beyaz Çizgili Kumaştan (Nemire) Râye
Nemire, yünden çizgili kumaş demektir. Bu kumaş¬ta "hilâl" desenleri olduğu da söylenir. el-Muhkem'de şu bilgi verilir: Nemire, hangi renkten olursa olsun nokta (be¬nek) demektir. el-Enmer, içinde siyah ve beyaz nokta olan şeydir. Nemire ise siyah ve beyaz çizgileri bulunan ku¬maş demektir. îbn Cemâa Muhtasaru's-siyer'de şöyle der: Resulullah'ın (s.a.v) el-Ukâb denilen, çizgili (benekli, noktalı) kadifeden siyah renkli dörtgen bir râye’si vardı.
    Livâ’da(Sancakta) Ne Yazılı Olduğu
Abdullah b. Muhammed b. Hayyân el-Isfahâni ‘Ahlâku'n-Nebî’ adlı kitabında Büreyde'den şu rivayeti nakleder: "Allah Resulü’nün (Sallallahu aleyhi ve sellem) râye'si (bayrağı) siyah, liva’sı (sancağı) ise beyazdı."Liva’sının üstünde "Lâ ilahe illellâh Muhammedün rasûlullâh" yazılı idi. İbn Abbas'tan nakledilen rivayette şu ilave vardır:
    Allah Resulü’nün Bayrağı, Râye'sinin Adı
    Kasım b. Sabit es-Serakustî, ‘ed-Delail’de şöyle der: "Allah Resulü'nün (Sallallahü aleyhi ve sellem) râyesinin adı el-Ukâb idi." Ayrıca Fethu'I-Bârî'de şu bilgi verilir: Denildiğine göre Hz. Peygamber'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) el-Ukâb adlı dörtgen siyah bir râye’si ile “Rây’e” adlı beyaz ve muhtemelen biraz siyahı bulunan bir râye’si vardı.
    Ensârın Bayrağı, Râye’sinin Rengi
    İbn Hacer el-İsâbe'de, Mezîde el-Asariyye'nin özgeçmişini vererek, Ebû Nuaym’da onu anarak kendisinden şu tahricde bulunur: "Resulullah (s.a.v) Ensara râyeler bağladı (çektirdi) ve onları sarı renkte yap¬tı." İbn Sa'd'ın Tabakât'ında şu bilgi verilir: Süleym kabilesinin elçi heyeti Hz, Peygamber'e (s.a.v) geldiğinde "bizim liva’mızı kırmızı ve parolamızı da 'öncü' yap dediler” o da öyle yaptı.
    Peygamber Efendimizin (s.a.v) Vahiy Kâtipleri 
    Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisine inen âyetleri okuma yazması olan sahabelere yazdırmış ve vahyi yazan bu kâtiplerin sayısı kırka kadar varmıştır. Mekke'de ilk vahiy kâtipliğini Abdullah b. Sa'd b. Ebi Sarh(r.a), Medine de ise, Ubey b. Ka'b(r.a) yapmıştır. Ondan sonra Zeyd b. Sabit(r.a) bu görevi devamlı sürdürmüştür.
    Resûlullah'ın (s.a.v) vahiy kâtipliğini yapan diğer bazı sahabeler de şunlardır:
    Ebu Bekir (r.a), Ömer b. el-Hattab (r.a), Ali b. Ebi Talib (r.a), Osman b. Affan (r.a), Amr b. el-As (r.a), Muaviye (r.a), Şurahbil b. Hasene (r.a), Muğire b. Şu'be (r.a), Muaz b. Cebel (r.a), Hanzele b. er-Rebi' (r.a), Cehm b. es-Salt (r.a), Huseyn en-Nemerî (r.a), Zubeyr b. el-Avvâm (r.a), Amir b. Fuheyre (r.a), Ebân b. Said (r.a), Abdullah b. Erkâm (r.a), Said b. Kays (r.a), Abdullah b. Zeyd (r.a), Halid b. Velid (r.a), Alâ b. el-Hadremî (r.a), Abdullah b. Revâha (r.a), Huzeyfe b. el-Yemân (r.a), Muhammed b. el-Mesmele (r.a) vs. (İbn Hacer el-Askalanî, Fethu'l-Barî bi Şerhi Sahihi'i-Buharî, Bulak 1300, IX,18; Ahmed b. Ebi Ya kub, Tarihu Ya'kûbî, Necef,1385, II, 64)

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ ﴿107﴾
    “Ey Habibim. Biz Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.”(Enbiya Suresi,107)
وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا كَآفَّةً لِلنَّاسِ بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٢٨﴾
    “Habibim, Biz seni rahmetimizin müjdecisi, azabımızın habercisi ve bütün insanların Peygamberi olmaktan başka bir sıfatla göndermedik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe suresi, 28)
﴾     يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًا
    “Ey Nebi! Şüphesiz Biz seni bir şahid, bir müjdeci ve bir uyarıcı ve Allah’a Onun izniyle bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.”(Ahzab Suresi,45)
لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
    "Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. "(Tevbe Suresi, 128)
يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوٓا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَاَنْتُمْ تَسْمَعُونَۚ ﴿٢٠﴾ 
    “Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin. (Kur’an nasihatlarını) dinlediğiniz halde, Peygamberin emirlerinden yüz çevirmeyin.” (Enfal suresi, 20)
يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوٓا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوٓا اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٣﴾ 
    “Ey iman edenler! Allah’a iman edin. Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın”(Muhammed suresi, 33)
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٣١﴾ قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ ﴿٣٢﴾
    “(Resulüm) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. De ki: Allah’a ve Resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.”(Âl-i İmrân suresi, 31-32)
مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَآ اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ ﴿٨٠﴾
     “Kim Resule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince..seni onların başına bekçi göndermedik.”(Nisa suresi, 80)
وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَآءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ ﴿٦٩﴾
    “Kim, Allah’a ve Resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehitler, salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.”(Nisa suresi, 69)
... وَمَآ اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ ﴿٧﴾
    “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr suresi, 7)
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ ﴿٣﴾ اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ ﴿٤﴾
    “Zira O, arzusuna göre konuşmaz. O’nun bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir.”(Necm suresi, 3-4)
Peygamber Efendimiz (s.a.v); Şu üç haslet kimde bulunursa imanın tadını tatmıştır. Allah’ı ve Onun Resulünü herkesten ve her şeyden fazla sevmek. Sevdiğini ancak Allah için sevmek. İman ettikten sonra ateşe atılmaktan nefret eder gibi küfre dönmekten nefret etmek.”(Buhari, Tecrid-i Sarih 16)
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ ﴿٤٦﴾
    “Allah’a ve Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer, kuvvetiniz gider (yıkılırsınız). Birde sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”(Enfal suresi, 46)
يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوٓا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَاْو۪يلًا۟ ﴿٥٩﴾
    “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e ve sizden olan idarecilere itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz. Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resulüne götürün. Kur’an ve sünnete göre halledin. Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa suresi, 59)
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ ﴿١٣٢﴾
    “Allah’a ve Resulinü itaat edin ki, ebedi rahmete kavuşturulasınız.”(Âl-i İmrân suresi, 132)
وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَآئِزُونَ ﴿٥٢﴾
“Her kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir.” (Nur suresi, 52)
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ...
    “Hepiniz toptan Allah’ın ipine (Kur’an’a, İslam’a, Resulüne) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın…”(Âl-i İmrân suresi, 103)
Peygamber Efendimiz (s.a.v):
اِنَّ اَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ وَاَحْسَنَ الْهَدْىِ هَدْىُ مُحَمَّدٍ
    “Sözün en doğrusu Allah’ın kitabı, yolun en güzeli de Muhammed (s.a.v)’in yoludur.”(Buhari; Müslim; Tac, c.1, sh. 44)
    “Ümmetimin hepsi cennete girer. Yalnız istemeyenler hariç.” Ya Resulellah, cennete girmeyi kim istemez? Denilince;
    “Bana itaat eden cennete girer. Beni dinlemeyen cenneti istememiş demektir.”(Buhari, R.S.Terc. c. 1, sh. 198, No: 158) buyurur.
قُلْ يَآ اَيُّهَا النَّاسُ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ جَم۪يعًاۨ الَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْي۪ وَيُم۪يتُۖ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْاُمِّيِّ الَّذ۪ي يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمَاتِه۪ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ﴿١٥٨﴾
    “Ey Muhammed (s.a.v) de ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O diriltir ve öldürür. Öyleyse, siz de, Allah’a ve O’nun bütün sözlerine îmân eden ümmî nebîsi Resûlüne îmân edin. O’na uyun ve doğru yolu bulun.”(A’raf suresi, 118)
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا ﴿٥٦﴾“Muhakkak ki Allah ve Melekleri Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s.) hep salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.”(Ahzab suresi, 56)

    PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (S.A.V.) ŞEMAİLİ ŞERİFİ

    Hz. Peygamber (s.a.v)'in fazlasıyla uzun ve pek de kısa boylu olmaması onun şerefli sıfatlarındandır. Peygamber (s.a.v)Efendimiz, tek başına yürüdüğü zaman orta boyluluğa nisbet edilirdi. Bununla beraber, bir kimse uzun boylu sayıldığı halde, Hz. Peygamber (s.a.v) ile yürüdüğünde mutlaka Hz. Peygamber (s.a.v) ondan uzun görünürdü. Bazen iki uzun boylu kişi, kollarına girerdi ve Hz. Peygamber (s.a.v) kendilerinden daha uzun görünürdü. Onlar Hz. Peygamber (s.a.v)'den ayrıldıkları zaman, kendilerine 'uzun boylu' denirdi ve Hz. Peygamber(s.a.v) de 'orta boylu' diye vasfedilirdi. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Hayrın tamamı orta boyluluktadır. (Ebu Nuaym)
Mübârek rengi beyazdı. Tam esmer değildi ve beyazlığı da pek fazla değildi. Rengine ne sarılık, ne kırmızılık ve ne de herhangi bir renk katılmıştı. Çünkü hadîste geçen 'el-Ezher' kelimesi bu mânâyı ifade eder.
    Amcası Ebu Tâlib, kendisini vasıflandırırken şöyle dedi: 'Beyazdır. Onun yüzüyle yağmur istenir. Yetimlerin sığınağı ve dul kadınların kalesidir'. Bazıları da Hz. Peygamber (s.a.v)'i şöyle vasıflandırıyordu: 'Beyazlığına hafifçe kırmızılık karışmıştır'. Dediler ki: 'Ancak Hz. Peygamber (s.a.v)'in, güneş ve rüzgâr gören yüzü ve boynu gibi âzalarının beyazlığına hafif kırmızılık karışmıştı. Kırmızının karışmadığı duru ve saf bulunan kısımlar ise, elbise altında, güneş ve rüzgâr görmeyen yerlerdi'.( Beyhakî)
    Hz. Peygamber (s.a.v)'in mübarek yüzündeki ter, inci gibiydi. En güzel kokan miskten daha güzel kokuluydu.
Mübârek saçı güzel ve taranmıştı. Ne kıvırcıktı ve ne de tamamen düzdü. Hz. Peygamber (s.a.v), saçını taradığı zaman kum taneleri gibi tarağın önünden akardı. Denildi ki: 'Hz. Peygamber (s.a.v)'in saçları omuzlarına kadar inerdi'. Rivayetlerin çoğunda 'Kulaklarının memesine kadar' indiği vârid olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) bazen saçını dört örgü yapar, her kulağını iki örgü arasına alırdı. Bazen saçını kulaklarının üzerine kıvırır, uçları saçların arasında pırıl pırıl parlayarak görünürdü.
    Mübârek başında ve sakalında onyedi beyaz kıl vardı. Ondan fazlası yoktu.(Beyhakî)
    Hz. Peygamber (s.a.v), yüz bakımından insan güzeli ve insanların en nûrlusuydu. Onu her vasfeden mutlaka kendisini 'ayın ondördüne' benzetmiştir. Derisinin pürüzsüzlüğünden ötürü kızması da sevinmesi de yüzünden anlaşılırdı. Ashabı kirâm derlerdi ki: 'Hz. Peygamber(s.a.v), arkadaşı Ebubekir (r.a)'in vasfettiği gibidir'. Nitekim Ebubekir (r.a) kendisini şöyle vasıflandırmıştır: 'Emindir, seçilmiştir. Hayra dâvet eder. Tıpkı kendisinde karanlığın kalmadığı ondördündeki ay gibi parlar'.
    Hz. Peygamber (s.a.v)'in alnı oldukça geniş, kaşları kavisliydi ve tamdı. Kaşlarının arasında açıklık vardı. Sanki iki kaşın arası saf gümüş gibiydi. Efendimizin iki gözü oldukça büyüktü. Göz bebeği simsiyahtı. İki gözünde de kırmızılık vardı. Kirpikleri oldukça uzun ve çokluğundan dolayı nerdeyse karışır bir vaziyette idiler. Mübarek burnu dümdüzdü. Dişleri hafif aralıklıydı. Gülerek ağzını açtığı zaman şimşeğin parladığı zamanda olduğu gibi olurdu. Dudakları bakımından Allah'ın en güzel kuluydu. Ağız yönünden insanların en lâtifi idi. Yanakları, elmacık kemikleri yüksek olmaksızın çekikti. Yüzü ne uzun ve ne de yuvarlaktı. İkisinin arasındaydı. Mübarek sakalı gürdü. Mübarek sakalını uzatırdı. Bıyıklarından (uzayınca) alırdı. Boynu bakımından insanların en güzeliydi. Boynu ne fazla uzun ne de fazla kısa idi. Güneş ve rüzgâr gören boyun kısmı, sanki gümüşten yapılmış ve altın ile süslenmiş bir ibrik gibiydi. Gümüşün beyazlığında ve altının kırmızılığında pırıl pırıl parlıyordu.
    Hz. Peygamber (s.a.v)'in göğsü oldukça genişti. Bir kısmının eti diğer kısmının etini geçmezdi. Düzlükte ayna, beyazlıkta ayın ondördü gibiydi. Göğsün üst kısmı ile göbeği, tüylerle bitişikti. Bunlardan başka ne göğsünde, ne de karnında herhangi bir tüy yoktu. Göbeğinde üç kat vardı. Bağladığı izar onların birini örter, diğer ikisi dışarda kalırdı. Omuzlarının arası geniş ve tüylüydü. Omuz, dirsek, kalça ve mafsal kemiklerinin başı oldukça büyüktü. Mübarek sırtı genişti. İki omuzunun arasında nübüvvet mührü vardı. Bu mühür sağ omuza daha yakındı. O mührün içerisinde siyah bir ben vardı. Sarıya çalardı. Etrafında birbirini takip eden tüyler vardı. Sanki atın alnı gibiydi.( İbn Ebî Heyseme)
Hz. Peygamber (s.a.v)'in pazuları ve kolları kalındı. Bilekleri uzun ve büyüktü. El ayaları oldukça genişti. Elinin etrafı, yanı, parmakları uzundu. Sanki parmakları gümüşçubuklardan yapılmıştı. Mübarek ayası ipekten daha yumuşaktı. Güzel kokuyu ister sürsün, ister sürmesin sanki ayası, güzel koku satan bir aktarın ayası idi. Hz. Peygamber (s.a.v)'le el sıkışan bir kimsenin elinden bütün gün mestedici bir koku gelirdi. Hz. Peygamber (s.a.v) herhangi bir çocuğun başına elini koyduğu zaman, çocuklar arasında Hz. Peygamber (s.a.v)'in başını meshettiği çocuk olduğu bilinirdi.
    İzar altında kalan baldırları ve dizden aşağı kısımları kalındı. Gürbüzlük bakımından yaradılışı normaldi. Son zamanlarında vücudu ağırlaştı. Bununla beraber eti sıkıydı. Etine dolgun olmak ona zarar vermezdi. Neredeyse ilk yaradılışında olduğu gibiydi. Yürüyüşüne gelince, sanki taştan koparılmıştı ve sanki yukardan akan bir seldi. Yürüyüşün ahengine uygun adımlar atar, kuvvetli ve ciddi, kibirsiz ve gurursuz yürürdü. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:'Âdem (a.s)'e herkesten daha fazla benzemekteyim. Yaradılış ve ahlâk bakımından bana en fazla benzeyen atam İbrahim(a.s) idi.'(İbn Ebî Heyseme)
    'Rabbimin nezdinde benim on ismim vardır. Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben o Mahi'yim ki, Allah benimle küfrü mahveder. Ben Akib'im ki benden sonra herhangi bir kimse (peygamber) yoktur. Ben o Hâşir'im ki, Allah’u Teâlâ, benim peygamberliğimin akabinde insanları haşreder, Ben rahmet peygamberiyim. Ben tevbe peygamberiyim. Ben savaş peygamberiyim, Ben bütün peygamberlerin sonunda gelen bir peygamberî zîşânım. Ben maddî ve manevî mükemmelliğin bir araya geldiği peygamberî zîşânım.'(İbn Adîy)
Ebu Buhterî der ki: Hadîsteki 'kusem' kelimesi, mükemmel ve bütün iyilikleri kendinde toplayan kişi demektir. En doğrusunu Allah bilir.
    

    ALLAH’U TEÂLÂ'NIN HZ. MUHAMMED'İ (S.A.V) KUR'ÂN İLE TERBİYE ETMESİ

    Hz. Peygamber (s.a.v) çokça yalvarır, çokça yakarır ve daima Allah'tan edeplerin en güzelleriyle, ahlâkların en yüceleriyle kendisini donatmasını ister ve duasında şöyle derdi:”Ey Allah’ım! Benim yaradılışımı ve ahlâkımı güzelleştir”. (İ.Ahmed Müsned)
    “Ey Allah’ım! Beni ahlâkların çirkinlerinden uzaklaştır ve koru”.( Tirmizî)
Allah’u Teâlâ da onun duasını, va'd'i ilahîsini yerine getirmek için kabul buyurmuştur.”Beni çağırınız ki size cevap vereyim.”(Mü'minSuresi,60)
    Allah’u Teâlâ onun üzerine Kur'an'ını indirdi ve onu Kur'an ile edeplendirdi. Bu bakımdan onun ahlâkı Kur'an dır.Hişam'ın oğlu Said der ki: Aişe (r.anha) validemizin huzuruna girdim. Hz. Peygamber (s.a.v)'in ahlâkını kendisinden sordum. Şöyle dedi:-Sen Kur'an okumuyor musun? -Evet, okuyorum. -Hz. Peygamber'in ahlâkı Kur'an'dı.
Kur'an onu şu ayetlerin benzerleriyle edeplendirmiştir:” Sen bağışlama yolunu tut! İyiliği emret ve cahillerden yüzçevir.” (A'rafSuresi,199)
    “-Muhakkak ki Allah adaleti, ihsan etmeyi, yakınlara vermeyi emreder. Fuhşiyatı, münkeri ve zulmü yasaklar.” (NahlSuresi,90)
    “-Başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işlerdendi”. (LokmanSuresi,17)
    “-Kim de sabredip bağışlarsa, işte bu işlerin en hayırlısındandır.” (ŞuraSuresi,43)
    “-Böyleyken yine onları bağışla ve aldırma! Çünkü Allah iyilik edenleri sever.” (MaideSuresi,43)
    “Bağışlasınlar, aldırmasınlar. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?” (Nûr Suresi,22)
    “-Sen kötülüğü en güzel olan hareketle önle! O vakit bakarsın ki seninle arasında bir düşmanlık bulunan kimse, yakın bir dost gibi olmuştur.” (FussiletSuresi,34)
    “-Onlar bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah da güzel davrananları sever”.(Â’li   İmranSuresi,134)
    “-Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. (Müslümanların ayıp ve kusurlarını) araştırmayın. Bir kısmınız bir kısmınızı (arkasından) çekiştirmesin. Hem sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?”(HucuratSuresi,12)
    Hz. Peygamber(s.a.v)'in Uhud savaşında başı yarılıp ön dişleri kırıldığı zaman, üzerine kan akmaktaydı. Bir taraftan kanını siliyor, diğer taraftan şöyle diyordu: Acaba peygamberlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim, nasıl felaha kavuşacaktır? Oysa o peygamber kendilerini rablerinin yoluna davet ediyor. Onun bütün yaptıkları bundan ibarettir.(Müslim)
    Böylece Allah Teâlâ şu ayeti, peygamberini bu sözünden dolayı edeplendirmek için inzal etmiştir:”Senin elinde (onları cezalandırmak ve affetmek hususunda) hiçbir şey yoktur!”(Â’li İmran Suresi,128)
    Bu gibi ilahî te'dibler, Kur'an'da sayılamayacak kadar çoktur. Bu te'dib ve tehzibin ilk hedefi Hz. Peygamber (s.a.v)'dir. Sonra nûr ondan bütün insanlık âlemine feyezan eder. Allah’u Teâlâ Kur'an ile peygamberini edeplendirmiş, o da Kur'an'ın edebini kabul etmiş ve onunla halkı edeplendirmiştir. Bu sırra binaen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: Ben mekârimi ahlâkı (güzel ahlâkı) tamamlamak üzere gönderildim.(İ,Ahmed, Hâkim, Beyhakî)
    Hz. Peygamber (s.a.v) halkı güzel ahlâka, tergib ve teşvik etmiştir. Allah’u Zülcelal, dostu Muhammed Mustafa (s.a.v)'nın ahlâkını kemale vardırdığı zaman onu överek şöyle buyurmuştur:”Muhakkak sen pek büyük bir ahlâk üzeresin.”(KalemSuresi,4)
    Allah’u Teâlâ ortaktan münezzehtir. Şanı yücedir. Kullarına yapmış olduğu minneti tastamamdır. Sonra Allah’u Zülcelalin umumi lütfûna büyük faziletine dikkat et ki, nasıl veriyor ve verdiğini nasıl övüyor? Peygamberi güzel ahlâk ile süslendiren O... Sonra lütfundan vermiş olduğu ahlâkı peygambere izafe ederek şöyle buyurmuştur: “Muhakkak sen ahlâkça çok yükseksin”.Sonra Hz. Peygamber (s.a.v), halka belirtti ki, Allah’u Teâlâ güzel ahlâkı sever, kötü ahlâktan nefret eder.(Beyhakî)
    Hz. Ali (r.a) diyor ki: 'Müslüman bir kişiye şaşıyorum ki, Müslüman kardeşi bir ihtiyaç için kendisine geldiğinde o ihtiyaç sahibine yardım etmek suretiyle kendini nasıl hayrın ehli olarak görmüyor? Farzı muhal yapacağı iyilikten sevap ummaz, yapmadığı takdirde herhangi bir azaptan korkmasa yine de güzel ahlâka acele etmesi kendisine daha uygun düşerdi. Çünkü böyle yapması, insanı kurtuluş yoluna iletir'. Bunları söyledikten sonra Hz. Ali'(r.a)ye adamın biri dedi ki:'Sen bunun böyle olduğunu Hz. Peygamber (s.a.v)'den dinledin mi?'
    Hz. Ali (r.a) şöyle dedi:'Evet! Dinledim! Hatta bundan daha hayırlısını da dinledim. Hz. Peygamber'e Tayy kabilesinin esirleri getirildiği zaman, esirler arasından ayağa kalkan bir cariye şöyle dedi: 'Ya Muhammed! Ne olursun, beni serbest bırak! Arab kabilelerine gülünç olmayayım. Çünkü ben kavmimin efendisinin kızıyım. Benim babam himayesindeki insanları korur, esirleri bırakır, açları doyurur, yemek yedirir, selâmı yayar ve hiçbir ihtiyaç sahibini geri çevirmezdi. Ben Hatem et-Tâî'nin kızıyım'. Bu sözleri işiten Hz. Peygamber (s.a.v) şu karşılığı verdi: —Ey cariye! Bu saydığın sıfatlar gerçekten mü'minin sıfatıdır. Eğer senin baban Müslüman olsaydı biz ona rahmet okurduk. Ey ashabım! Cariyeyi serbest bırakınız! Çünkü onun babası ahlâkın güzelini seviyormuş. Allah’u Teâlâ da ahlâkın güzelini sever.(Hâkim-i Tirmizî, Nevadir)
    Bu esnada Niyar'ın oğlu Ebu Burde(Asıl ismi Hani'dir. Belvi kabilesine mensuptur. Büyük sahabîlerdendir.Meşhur sahabî Berra b, Azib'in dayısıdır. (Bazı rivayetlere göre amcasıdır).Bedir'e, Uhud'a ve diğer savaşlara iştirak etmiştir. H.41 senesinde vefat etmiştir.) ayağa kalktı ve dedi ki: 'Allah ahlâkın güzelini sever mi?' Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle cevap verdi: Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim, cennete ancak ahlâkı güzel olan kimseler girecektir.
    Muaz b. Cebel (r.a) Hz. Peygamber (s.a.v)'den şu hâdisi rivayet eder: Muhakkak ki, Allah’u Teâlâ, İslâm dinini ahlâkın en güzelleriyle ve amellerin en iyileriyle kuşatmış bulunmaktadır.
    Güzel davranış, iyilik yapmak, yumuşaklık göstermek, hayır ve hasenatta bulunmak, yemek yedirmek, selâmı yaymak, Müslüman hastayı ziyaret etmek, ister adil ister ise facir olsun; Müslüman’ın cenazesini teşyi etmek, her komşusuna; ister Müslüman, ister kâfir olsun güzel muamele etmek, ihtiyar Müslüman’a hürmet göstermek, yemeğe davet edildiğinde icabet etmek ve bundan dolayı duada bulunmak, Müslüman’ı affetmek, insanların arasını bulmak, cömert olmak, şerefli olmak, müsamahalı olmak, önce selâm vermek, öfkeyi yutmak, halkı affetmek, İslâm'ın haram ettiği oyun ve batıllardan kaçınmak, (haram) teganniden, oyun aletlerinin tamamından kaçınmak ve her telli aleti çalmaktan sakınmak, her hileli işten; gıybet, yalan, cimrilik, başkasına zahmet vermek, hile yapmak, kandırmak, koğuculuk yapmak, müslümanların arasını bozmak, sılayı rahmi kesmek, kötü ahlâk, kibir, fahr, gurur, gevezelik, büyüklenmek, müstehcen konuşmak, kindar olmak, haset etmek, fal bakmak, zulüm, tecavüzkârlık ve adaletsizlikten sakınmak, güzel ahlâktandır.
    Enes (r.a) der ki: Hz. Peygamber (s.a.v) bizi her güzel nasihate davet etti ve her güzel şeyi bize emretti. Hiçbir ayıp veya hile veya çirkinlik bırakmadı ki, bizi ondan sakındırmasın ve onu bize yasaklamasın. Bütün bunların yerinde şu ayeti celile yeter de artar:
“Muhakkak Allah, adaleti, ihsanı, yakın akrabalara iyilik etmeyi emreder. Fuhşiyattan, münkerden ve zulümden sakındırır.” (NahlSuresi,90)
Muaz (r.a) der ki: Hz. Peygamber (s.a.v) bana tavsiyede bulunarak şöyle dedi: Ey Muaz! Sana Allah'tan sakınmayı, doğru söylemeyi, sözüne sahip olmayı, emaneti yerine getirmeyi, hıyaneti terk etmeyi, komşuluk hakkını korumayı, yetime merhamet etmeyi, yumuşak konuşmayı, selâm vermeyi, güzel amel yapmayı, dünyada emeli kısaltmayı, imanın eteğine yapışmayı, Kur'an'da anlayışlı olmayı, ahireti sevmeyi, hesaptan kaçınmayı, kanatları germeyi tavsiye ediyorum. Herhangi bir hakîme sövmekten veya herhangi bir araziyi ifsad etmekten seni sakındırıyorum. Sana her taşın, her ağacın, her toprağın yanında Allah'tan sakınmayı tavsiye ediyorum. Her günah için bir tevbe etmeni tavsiye ediyorum. Gizli günahlara gizlice, açık günahlara da açıkça tevbe etmeni tavsiye ediyorum. (Ebu Nuaym, Beyhakî)İşte böylece Allah’u Teâlâ kullarını terbiye etti ve onları ahlâkın güzeline ve edebin iyisine davet etti.

Etiketler: Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.) Ailesi Şemaili, Hz.Muhammed Mustafa(s.a.v), Son nebi, Peygamberimiz, Salat ve Selam, Ailesi ve Şemaili Şerifi

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular