Mekteb-i Derviş | İslam

      HZ.AİŞE (R.Anha) KİMDİR, HAYATI, PEYGAMBERİMİZLE EVLİLİĞİ, İFTİRA

    (D.M.614-Mekke - V.H.17 Ramazan 58 M.678-Medine)

    Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in eşi, Müminlerin annesi, Hz. Ebû Bekir Sıddık(r.a)’in kızı, Ashabın en fakihlerinden, Hayâ timsali.

    Hz.Aişe(r.anha) Validemiz. Bi’setin 4. yılında M.614yılında,Hicret'ten dokuz veya on sene önce Mekke-i Mükerreme'de doğdu. Annesi Ümmi Rûmân binti Âmir ibn Umeyr’dir. Babası Hz. Ebû Bekir’in “es-Sıddîk”(r.a) lakabıyla tanınması dolayısıyla “Aişe es-Sıddîka”, Hz. Peygamber’in hanımı olma şerefine nail olması dolayısıyla da “ümmü’l-müminîn” (müminlerin annesi) diye anılmıştır. Hz. Âise(r.anha) çok küçük yasta Müslüman olmustur. Hiç puta tapmamıştır. Hicretten sonra,17 Ramazan 58.M.678, tarihinde vitir namazını kıldıktan sonra altmış beş yaşında vefat etti, namazını Ebû Hüreyre(r.a) kıldırdı ve Medinede Cennet’ül-Baki’ mezarlığına defnedildi.

    Hz. Aişe(r.anha) Peygamber(s.a.v) Efendimizin eşi, Hicrette mağara arkadaşı Ebu Bekir(r.a)’in kızı, Ümmet’in annesi,haya sahibi ve İslâm kadınlarının nasıl âbide, zahide ve mücahide olunacağını bizzat şahsında gördüğü “üsve-i hasene”dir. Hem çok zeki, hem de çok güçlü bir hafızaya sahipti. Erken yaşta İslâm külliyesinin ana binası Peygamber(s.a.v) evine dâhil oldu, orada yetişti, hayatı orada tanıdı. Çok defa vahiy Onun evinde indi. Arap diline derin bir vukûfiyeti vardı. Bu yüzden Murad-ı İlahi gibi, Murad-ı Rasulü de iyi fehmederdi. Allah Rasulü’nden çok sayıda hadis rivayet etti. Anlamadığı her meseleyi tereddüt etmeden Efendimiz(s.a.v)’e sorardı. Allah Rasulü Ümmeti’nin yarıdan fazlasını oluşturan kadınlara İslâm ahkâmını -daha çok- Onun vasıtasıyla anlattı. Bu yönü, Onu diğer bütün İslâm kadınlarından ayırdı. Bu yüzden Amr b. Âs(r.a), Allah Rasulü’ne, “İnsanlar içinde kim size daha sevgili?” diye sorunca, “Aişe” buyurdu. Peki ya erkeklerden deyince, “Onun Babası Ebu Bekir” cevabını verdi.( İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 588)

    Rivayet ettiği hadislerin sayısı ikibinin üzerindedir. Sayısız öğrenciyle birlikte, öksüz ve yetimleri bakıp beslemiş, eğitmiş ve ilmini onlarla paylaşmıştır. Vefat ettiğinde vasiyeti üzerine Cennetü’l- Bakî Kabristanlığına defnedilen Aişe validemiz, ilmi, cömertliği, kahramanlığı, aile yaşantısı, edebi, vakarı, iffeti ve sabrı ile Müslüman kadınlara örnek olmuştur. Ashab-ı Kiram arasında Ümmü’l mü’minin (Mü’minlerin annesi) olarak da büyük hürmet görmüştür.

    Esas mevkiini ve şöhretini de Hz. Peygamberle evlendikten sonra elde etmiştir. Temellerini babasının evinde attığı ilmî seviyesini Hz. Peygamber’le beraber olduğu yıllarda geliştirmiş ve kadınlar arasında ilmî bakımdan haklı ve müstesna bir yer elde etmiştir. Evlilik yaşı etrafında çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Onun Hz. Peygamber’le evlendiğinde dokuz yaşında olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi, on dört, on yedi ve on sekiz yaşlarında olduğu kanaatini taşıyanlar da bulunmaktadır. Konuyu tartışmalı hale getirip bunu vesile edinerek Hz. Peygamber’e saldırı yapanlar Batılı müsteşriklerle, siyonist Yahudi, Hristiyan, Mecusi ve onlardan etkilenen rafizi, şia ve vahhabilerdir.

    Hz. Âişe(r.anhâ)validemiz, Rasûlullah (s.a.v)Efendimizin nikâhta ikinci, evlilikte üçüncü eşi... Nikâhı Allah Teâlâ’nın emriyle gerçekleşen genç, zekî, âlime, edîbe, afîfe, bâkire ve sâliha bir hanımefendi... Hizmetiyle, ilmî kabiliyetiyle ve İslâm’ı tebliğdeki gayretiyle Efendimizin özel sevgisine mazhar, devrin yedi fıkıh âliminden biri... Fıkıh ilminin kurucularından... Baba ocağından aldığı eğitimini vahyin aydınlığı ile daha da geliştiren, ilmi ilk kaynağından elde etme bahtiyarlığına eren ve çok hadis rivayet eden, ferâiz ilminde mâhir bir ilim eri... Mü’minlerin annesi... Sıddîk’ın kızı sıddîka...

PEYGAMBER EFENDİMİZ İLE NASIL EVLENDİ?

    Onun Rasûlullah (s.a.v) Efendimizle nikâhlanması Allah Teâlâ’nın emriyle gerçekleşti. Şöyle ki: Hz. Âişe; İslâm kadınlarının bir numunesi olması bakımından son derece önemli bir insandı. İlmiyle, ahlakıyla, siyâsi hayatıyla, kısaca; olgun bir insanda bulunması gereken yüce vasıflan üzerinde taşıyan bir şahsiyetti. Resûlûllah (s.a.v)Hz.Hatice(r.anha) annemizin vefatından sonra rüyasında Cebrâil aleyhisselâm’ı gördü. Efendimiz(s.a.v),  Hz. Aişe(r.nha)‘ye şöyle dedi: ‘Sen bana üç defa rüyamda gösterildin. Cibril(a.s)Bir mahfaza içinde kendisine resim takdim etti ve: “Melek seni bana, beyaz ipekler içinde getirip ‘Bu senin hanımın olacak. ‘ Ey Allah’ın Rasûlü! Senin hüzün ve yalnızlığını giderecek,” dedi. Efendimiz mahfazayı açtığında Âişe annemizin resmini gördü. Bu rüyadan Cenab-ı Hakk’ın emriyle Âişe ile evleneceğini anladı.

    O günlerde Osman İbni Maz’ûn (r.a.) ile ailesi Havle binti Hâkim, Efendimizi ziyarete geldi. Havle (r.anhâ) Efendimize dünürlük yaptı. Gönlünde saklı tuttuğu teklifi açığa çıkar dı ve iki isim söyledi. Sevde binti Zem’a ve Ebû Bekir’in kızı Âişe. Efendimiz gördüğü rüya üzerine Âişe’yi istemek için onu görevlendirdi.

    Havle (r.anhâ) derhal Ebû Bekir (r.a.)’ın evine geldi. Evde sadece Ümmü Ruman(r.anha) vardı. Ona: “Ey Ümmü Ruman! Allah’ın sizi hayır ve bereketten neye eriştirdiğini biliyor musun?” dedi. O da: “Nedir o?” dedi. Havle: “Allah’ın Rasûlü, Âişe’yi istemek üzere beni size dünür gönderdi,” dedi. Ümmü Ruman(r.anha) bu teklif karşısında “Ebû Bekir’in gelmesini bekle,” dedi. O sırada Ebû Bekir (r.a.) da eve geldi. Havle (r.anhâ) aynı teklifi ona da açtı. Ebû Bekir (r.a.)’ın gönlü kıpır kıpır oldu. Allah’ın rasûlüne kayınpeder olmak, ona hısım olarak daha da yakınla-ş mak ne büyük şerefti. Bu saadet bu bahtiyarlık nasıl kaçırılırdı? Fakat zihnine takılan bir husus vardı. Kısık bir sesle Havle(r.anha)’ye: “Âişe kardeşinin kızı demek olduğuna göre helâl olur mu?” dedi. Havle (r.anhâ) bu soruya cevap bulmak üzere hemen Efendimize koştu.

    İki Cihan Güneşi efendimiz(s.a.v) Havle(r.anha)’nin geldiğini gördü. Daha onun anlatmasına gerek duymadan; “Ebû Bekir(r.a)’in yanına dön ve şunları söyle:“Benim sana kardeş oluşum ancak din kardeşliğidir. Nesep ve sütkardeşliği değil. Senin kızın bana helâldir,” buyuruyor Rasûlullah de. Havle bu bilgiyi Ebû Bekir (r.a.)’a ulaştırınca aile efradıyle birlikte pek mesrûr oldular. Rasûlullah (s.a.v)’e akraba olmayı, ona hısım olarak yakınlaşmayı kendilerine büyük şeref bildiler.

    İki Cihan Güneşi Efendimiz(s.a.v) Ebû Bekir (r.a.)’ın evine davet edildi. Hz. Âişe (r.anhâ) ile nikâh merasimi yapıldı. Efendimiz nişanlılık döneminde Ebû Bekir (r.a.)’ın evine günde iki defa sabah-akşam uğrardı. Âişe’nin hal ve hatırını sorar ona sevgi nazarlarıyla bakar tebessüm ederdi. Bu hal uzun sürmedi. Zira Mekke’de müslümanlar çoğalmağa başlayınca Müşrikler zulüm ve işkencelerini artırmıştı. Efendimiz(s.a.v) de onların yaptıkları ezâ cefâdan çok bunalmıştı. Artık Mekke’den çıkmak istiyordu. Ashabıyla bir başka şehirde yerleşip İslâm’ı yaşamayı ve yaymayı düşünüyordu. Bunun için İlâhi bir işaret beklemekteydi. Aradan kısa bir zaman geçmişti ki, ilâhî işâret gelmiş, Allah’u Teâlâ hicrete izin vermişti.

    Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimiz sevincinden öğle vakti olmasına rağmen, şiddetli sıcağa aldırış etmeden doğruca Ebû Bekir (r.a.)’ın evine geldi. Birlikte yol proğramı ve hazırlıklar yapıldı. Ertesi gün iki sevgili dost, aile efrâdını Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret etti.

HİCRETİ

    Medine’ye yerleştikten üç-beş ay sonra aynı sene içerisinde aile efrâdının hicretleri için bir kafile hazırlandı. Resûl-i Ekrem (s.a.v) âzadlı kölesi Zeyd İbni Hârise ve Ebû Râfi’yi iki deve ile, Ebû Bekir (r.a.) da Abdullah İbni Ureykıt (r.a.)’ı üç deve ile Mekke’ye gönderdi. Oğlu Abdullah İbni Ebû Bekir(r.a)’e de bir mektup yazıp, hanımı Ümmü Ruman(r.anha) ve kızları Âişe(r.anha) ile Esmâ(r.anha)’yı develere bindirip göndermesini istedi. Küçük kafile birlikte Medine’ye geldi. Hz. Âişe babasının evine yerleşti. Bir müddet orada ikamet etti. Günler geçmekteydi. 

EVLİLİK HAYATI VE İLMİ 

    Efendimiz düğün için bir vakit tayin edememişti. Bu durum firaset sahibi Ebû Bekir (r.a.)’ın dikkatini çekti ve İki Cihan Güneşi (s.a.v)Efendimiz’e:“Ya Rasûlallah! Ehlinle evlenmekten zâtını alıkoyan nedir?” diye sordu. Efendimiz(s.a.v) de: “Mehirdir” buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekir (r.a.) mehir için gerekli olan parayı, 500 dirhemi ödünç olarak gönderdi. Efendimiz(s.a.v) bu parayı aldı ve Şevval ayı içerisinde düğünü yaptı.

    Mescid yapılırken Âişe ve Sevde (r.anhâ) annelerimize de birer oda yapılmıştı. Hz. Âişe Mescid-i Nebevî’ye bitişik 6 arşın genişliğindeki küçücük bir eve gelin geldi. Kendi odasına yerleşti ve mü’minlerin annesi olarak yeni bir hayata başladı.

    Hz. Âişe(r.anha) düğünü şöyle anlatıyor: ‘Resûlûllah (s.a.v) evimize geldiğinde Ensardan bir takım kadın ve erkekler de toplandılar. Ben bahçede sallanıyordum. Annem beni götürüp yüzümü yıkadı. Saçlarımı düzeltti. Daha sonra Allah Resulü‘nün (s.a.v) olduğu odaya götürdüler. Benim düğünümde ne bir deve, ne de bir koyun kesilmedi. 

    Evinin kapısı Mescid’e açıldığı için Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in bütün sohbetlerini, vaaz ve hutbelerini dinlerdi. Mükemmel zekâsı, kuvvetli hâfızası ve güzel konuşmasıyla Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in takdirini kazanmıştı. Efendimiz(s.a.v)’in evlendiği hanımlardan bâkire olan sadece Hz. Âişe(r.anha)validemizdi. Hanımları içinde Hz. Hatice(r.anha)’den sonra en fazla onu severdi. Resûl-i Ekrem(s.a.v)Efendimizle 9 yıl evli kalan Hz. Âişe(r.anha)’nin hiç çocuğu olmadı. Hadisimizde geçen Abdullah’ın annesi anlamındaki Ümmü Abdullah künyesini ona Peygamber Efendimiz(s.a.v) verdi. Zira Araplarda kadın, erkek  herkes bir künye alırdı. “Teyze anne sayılır” buyuran Nebiyy-i Muhterem Efendimiz(s.a.v), ona kız kardeşi Esmâ(r.anha)’nın oğlu Abdullah İbni Zübeyr(r.a)’den dolayı bu künyeyi verdi. Peygamber Efendimiz(s.a.v) onun odasında vefat ettiğinde Hz. Âişe daha 28 yaşındaydı.

    Varlıklı bir âilede büyüyen Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz Fahr-i Kâinat (s.a.v) efendimizle birlikte yaşadılar. Sıkıntılı günler de geçirdiler. Evlerinde ateşin yanmadığı, yiyecek bir şeyin bulunmadığı zamanlar da oldu. Ama bir defa olsun bundan şikâyetçi olmadı. Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimizin gönlünü incitecek bir harekette bulunmadı. O, sevgi dolu bir gönle sahipti. Efendisini çok severdi. İki Cihan Güneşi efendimiz(s.a.v) de onu severdi. Genç ve zekî idi. İslâm’ı öğrenme konusunda büyük bir aşkı ve şevki vardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v)’i dikkatle dinler, onun mübarek ağzından çıkan her şeyi ezberlerdi. Anlamadığı hususları hemen sorardı. Dini meseleleri kavrayışındaki üstünlüğü Efendimizin pek hoşuna giderdi. Bu sebebten ona ayrı bir sevgi gösterir ve diğer hanımlarından daha fazla değer verirdi. Onu dâima ilme teşvik ederdi. Âişe(r.anha) annemiz de bu fırsattan yararlanarak Efendimize(s.a.v) çok soru sorar, İslâm’ı öğrenmeğe çalışırdı.

    Bir defasında Âişe annemiz: “Ya Rasûlallah! Benim iki komşum var. Hangisine daha öncelik vereyim. İkram edeyim?” diye sordu. Efendimiz(s.a.v) de: “Kapısı sana en yakın olana” buyurdu.

    Bir gün süt amcası Hz. Hamza(r.a), Hz. Âişe(r.anha) annemizi ziyarete geldi. İçeri buyur etmedi. Durumu Efendimize(s.a.v) açınca: “O senin süt amcandır. Onun ziyaretini kabul edebilirsin” buyurdu.

    Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz ahlâk ve faziletiyle örnek bir hayat yaşadı. Peygamber evinde büyüdü. Onun nuruyla yetişen en büyük talebelerinden biri oldu. Vahyin ışığıyla aydınlanan evinde, dokuz küsür yıl boyunca İslâm eğitimi gördü. Efendimiz(s.a.v) onu her konuda bilgilendirirdi. Gönlünü almak için samîmi ve içten davranırdı. Onunla koşu yapar dı. Bazen başını omuzuna koydurur, mescidde savaş oyunları oynayan Habeşlileri seyrettirirdi. Bazen de birlikte gece gezintisine çıkar ve ay ışığı altında sohbet ederdi. Onunla ilmî müzâkereler ve ciddi konular görüşürdü. Âişe(r.anha) annemizle aralarında derin bir muhabbetin oluşması için gayret ederdi.

    Genç annemiz Âişe (r.ânha) Kur’an’ı ve Rasûlullah’ı iyi anlamak istiyordu. Gençliğini, zekâsını bu yola harcadı. Kabiliyetini bu yönde geliştirdi. Efendimiz(s.a.v) de onu bu vasfıyla çok seviyordu. Onun eğitimi konusunda titiz davranıyordu. Baba ocağında aldığı eğitimini, vahyin aydınlığı ile daha da geliştirmesini istiyordu. Zira müslüman hanımların birçok meselesi onun rivayet ettiği bilgiler sayesinde halledilecekti. Hatta daha ileri safhada birçok fıkhî konular onun görüşüyle çözümlenecekti. Efendimiz(s.a.v) bunu biliyor ve ileriyi görüyordu. Hz. Âişe(r.anha) annemiz çok kısa zamanda âlim sahabilerin müracaat kaynağı haline geldi. Bu hususta Ebû Musa elEş’arî (r.a.) şöyle diyor: “Bizler, Peygamber’in ashâbı bir hadisi anlayamadığımızda, müşkül bir mesele ile karşılaştığımızda gider Hz. Âişe’ye sorardık. O da bize doyurucu bilgi verirdi.”

    Abdurrahman İbni Avf (r.a.)’ın oğlu Ebû Seleme de: “Rasûlullah’ın sünnetini Âişe’den daha iyi bilen, ferâiz ilminde mâhir bir kimse görmedim.” diyerek onun engin ilmini tasdik ediyordu.

    O yedi fıkıh âlimi içinde yer aldı. Bunlar, Hz. Ömer, Hz. Ali, İbni Mes’ûd, İbni Abbas, İbni Ömer, Zeyd ibni Sâbit ve Hz. Âişe (r.anhûma) idi. Fıkıh ve ictihadda görüşü keskindi. Ferâiz ilmini iyi bilirdi. Talebesi Mesrûk: “Allah’a yemin ederim ki, sahabenin ileri gelenlerinden birçoğu ferâize ait konuda gelir Hz. Âişe’ye sorarlardı.” diye itirafta bulunmuştur.

    Geceleri namaz kılar, çoğu zaman oruç tutardı. Öksüz ve yetimleri himâye edip yetiştirir, sonra da onları evlendirirdi.

    Tekrarlarıyla birlikte 2210 hadis rivayet etmiş olan Hz. Âişe(r.anha)validemiz, sahâbe arasında en çok hadis bilen yedi kişiden biriydi. Kur’ân-ı Kerîm’i bütün incelikleriyle anlar ve tefsir ederdi. Arap şiirini ve soy bilgisi demek olan ensâp ilmini de çok iyi bilirdi. Kur’ân-ı Kerîm’i, hadîs-i şerîfleri, kısaca İslâmiyet’i pek çok insana öğretti.

    Peygamber(s.a.v) Efendimizin vefatından sonra 47 yıl daha yaşadı. Hicretin 58. yılında, tıpkı Peygamber Efendimiz gibi 63 yaşında iken Medine’de vefat etti. (Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları) 

    Hz. Aişe(r.anha) “dareyn saadeti” noktasında Allah Rasulü(s.a.v)’nden çok şey öğrendi. Onun hayatında olduğu gibi, Ondan sonra yaşadığı elli yıllık zamanda da, kendini Efendimiz’den dinlediklerini yaşamaya ve anlatmaya adadı. Kadınlar gibi erkekler de Hz. Aişe(r.anha)’den çok şey öğrendi; ahkâm ve âdâb noktasında ondan pek çok mesele nakletti. Şer’i hükümlerin dörtte biri “Aişe’den rivayet edildi.” dense hiç de mübalağa olmaz. (İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, VII, 107.)

    İlk Defa Bir Kadın İlme Mercî Oldu

    Peygamber(s.a.v) Efendimizin baş asistanı olma şerefi, Hz. Aişe(r.anha)’yi İslâm kadınlarına “başmuallim” olma makamına yükseltti. Sahabenin takıldığı ilmi meselelerde hacet kapısıydı O. Dünya tarihinde ilk defa bir kadın ilme merci oldu. Sahabe hiçbir yerde bulamadığı cevapları Ondan dinledi. Zaman zaman kibar-ı ashab da Ondan fetva sorardı. Bu noktada Ebû Musa el-Eşarî (v. 50 h.) şöyle demektedir: “Biz Peygamber’in ashabına bir hadis müşkil olduğunda/bir mevzu anlaşılmadığında gider Hz. Aişe’ye sorar; konuyla alakalı onda yeterli derecede ilim bulurduk.”(Tirmizî, H. No: 38)

    Kabîsa bin Züeyb(r.a) de, Onun ilmî derinliğine şu ifadelerle tanıklık etmektedir: “Aişe insanların en âlimiydi. Sahabenin büyükleri de Ona sorardı.” (Zehebî, Siyer-u A’lâmi’n-Nübelâ, IV, 282.) 

    Kız kardeşi Esma(r.anha)’nın oğlu olması cihetiyle Hz. Aişe(r.anha)’ye en yakın olanlardan Urve b. Zübeyr(r.a) de, “Allah’ın kitabı, Rasulü’nün Sünnet’i, Arap şiiri ve bir farzı Hz. Aişe’den daha iyi bilenini görmedim.” demiştir .(İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 517.) 

    Hadiste kol başı olan İbn Şihâb ez-Zührî’ye göre (v. 125 h.), “Eğer Aişe’nin ilmiyle bütün kadınların ilmi bir araya getirilse, Aişe’nin ilmi daha ağır basar.”( Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, H. No: 299; Hakîm, Müstedrek, H. No: 6734. )

    İslâm kadınla erkeği aynı vasatta ele aldı, hedef olarak onlara aynı ufku gösterdi. Müslüman erkekler ne kadar yükselebilirse, kadınların da o kadar yücelebileceğini söyledi. Hz. Aişe(r.anha)validemiz bunun en müşahhas misalidir.

    EFENDİMİZİN(S.A.V) EN SEVDİĞİ KİŞİLER

    Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz bu ilmî üstünlüğü ile Efendimize kendisini çok sevdirmişti. Bir gün Amr İbni As (r.a.) Rasûlullah (s.a.v)’e en çok kimi sevdiğini sordu. Efendimiz: “Âişe’yi” buyurdu. Erkeklerden kimi dedi. “Âişe’nin babasını” buyurdu.

Bir defasında: “Dininizin üçte birini Hümeyrâ’dan öğreniniz.” buyurdu. Âişe(r.anha) annemiz beyaz tenli idi. Ona Hümeyrâ diyerek iltifat ederdi. Yine bir defasında Efendimiz(s.a.v) kızı Fâtıma(r.anha)’ya: “Ey kızım benim sevdiğimi sen sevmez misin?” buyurdu. O da: “Elbet severim babacığım.” dedi. Efendimiz(s.a.v): “O halde Âişe’yi sev!” buyurdu.

    Hz. Aişe(r.anha), zengin bir babanın üzerinde titrediği biricik kızı, devlet başkanının da eşiydi. Ömrünü daracık bir evde, çoğu defa karnını doyuramadan tamamladı. Zühd hayatından önce daraldı, sıkıldı, her kadın gibi o da dünyalıklar istedi. Sonra ayet nazil oldu; Ahzâb, 33/28-9. Muhayyer bırakıldı. Allah Rasulü’nü tercih ederek dünyalıklardan vazgeçti. Zamanla da ihtiyarî fakirliğe alıştı. Âhir ömründe hiçbir şeyden olmadığı kadar fakirlikten zevk aldı. Kız kardeşinin oğlu Urve’ye Peygamber(s.a.v)in ev halini anlatırken, “İki ay geçer, evde ocak tütmezdi.” demişti. Urve, “Teyze! Maîşetiniz neydi?” diye sorunca, “İki siyah şey; hurma ve su.(Esasında siyah olan hurmadır. Lakin birini diğerine tağlib etmek cihetiyle “esvedân” yani iki siyah şey denmektedir. ) Yalnız, Allah Rasulü’nün ensardan olan komşularının koyunları vardı. Sütünden bize ikram eder, içirirlerdi.”( Buhari, H. No: 2575; Müslim, H. No: 2972)buyurdu.

    Anneler yemez yedirir. Peygamber’in eşleri de Ümmet’in anneleriydi. Evleri bütün zamanlarda yaşayacak ve yoksulluğun acısını çekecek fakirlere teselli kaynağı olmalıydı. Kadınlar, ekmeğin yanında katık bulamayan çocuklar, “Eğer Allah kulun kendine yakınlığına göre ona dünyalık verseydi, Peygamber’in eşleri saraylarda yaşar, mükellef sofralara otururlardı.” diyerek onlara bakıp istikametlerini korudu. Hz. Aişe(r.anha), Allah Rasulü’nün hanesini o kadar muşahhas anlattı ki, israfa savrulanlar ya da kanaati unutanlar; “Efendimiz günde iki öğün yemek yer, biri hurma olurdu.”( Buharî, H. No: 6455; Müslim, H. No: 2971)

    Ya da “Peygamber’in ailesi, Allah Rasulü ruhunu teslim edene kadar üç gün peş peşe buğday ekmeğinden karnını doyurmadı.”( Buharî, H. No. 6454; Müslim, H. No: 2970.)rivayetlerini dinleyip kendilerine geldi.

    HZ.AİŞE(R.ANHA)'Yİ İNCİTMEYİNİZ HADİSİ

    Bir gün aileleri arasında Âişe(r.anha) annemiz hakkında konuşuluyordu. Efendimiz(s.a.v) onlara: “Beni, Âişe hakkında incitmeyiniz! Cebrâil aleyhisselâm bana yalnız Âişe’nin yanında iken geldi.” buyurdu. Fahr-i Kâinat (s.a.v) efendimiz Hz. Âişe(r.anha) annemizin sağlığında diğer hanımlarıyla da evlenmişti. Âişe(r.anha) annemiz genç olduğu için Efendimizin öbür aileleriyle ilgilenmesine tahammül edemezdi. Kendisi daha çok sevgiye mazhar olsun isterdi. Efendimiz(s.a.v) onun bu zaafını tamir sadedinde hasta olduğu bir gün iltifatla karışık ona şöyle dedi:“Yâ Âişe! Sen benden evvel ölsen, ben seni kendi elimle kefenlesem, cenazeni kılsam kabre yerleştirsem.” buyurdu.

    Âişe(r.anha) annemizin gençlik ve kıskançlık damarları kabardı da: “Yâ!.. Ben öleyim de siz benim evime yeni zevce getiresiniz öyle mi?”dedi. Efendimiz tatlı tatlı gülümsedi. Onu böyle gülerek eğitti.

    HZ.AİŞE(R.ANHA) ANNEMİZİN KISKANÇLIĞI

    Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v) onun odasında kaldığı bir gün gece yarısı kalktı, üzerini giyindi ve dışarı çıktı. Âişe(r.anha) annemiz de peşini takip etti. Kendisi şöyle anlatıyor:“Beni bir kıskançlık aldı. Diğer hanımlarının yanına gidecek sandım. Ben de arkasından çıktım ve takip ettim. Rasûlullah (s.a.) Bakiu’l-Garkad kabristanlığına vardı ve orada yatan ashabına duâ etmeye başladı. Ben yaptığımdan utanarak kendi kendime:“Anam-babam sana feda olsun Ya Rasûlallah! Sen Rabbi’nin rızası peşindesin. Ben ise nefsimle meşgulüm.” diyerek geri döndüm.

    Bir müddet geçince Rasûlullah (s.a.v) eve geldi. Durumu kendisine aynen naklettim. Bana:“Ya Âişe! Allah Rasûlü’nün sana haksızlık yapacağını mı sandın?” buyurdu. Sonra benden: “Ya Âişe! Bu gece rabbime ibadetle meşgul olabilmem için bana müsaade eder misin?” diye izin istedi. Ben de: “Anam-babam sana feda olsun. Elbette...” dedim. Bunun üzerine kendini ibadete verdi. Bütün geceyi tazarrû ve niyazla geçirdi.

    Ne güzel bir eğitim... Ne yüce bir terbiye... Ne üstün ahlâk... Hatasını, kusurunu, hasedini, kinini, kibrini yüzüne vurmadan, ortaya dökmeden terbiye edebilmek... Onu rahmet ve muhabbet ışınlarıyla tedavi etmek... Şefkat nazarlarıyla eğitmek... Karşısındakine değer vererek onu elde etmek... İzin isteyerek onun gönlünü fethetmek... Ve bütün hayatında bu yüce ahlâk ile hak yolunda devam etmek... Rabbimiz hak yolda karşımıza çıkacak engelleri bu yüce ahlâkla aşabilmeyi bizlere de nasib eylesin. Âmin.

    Orucun Gölgesinde

    Hz. Aişe(r.anha) validemiz, Kurban ve Ramazan bayramları dışındaki bütün günlerde oruç tutardı. (İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, VIII, 68.) 

    Zorlanır, mecali kalmaz; fakat yine de nafile oruçlarını bozmazdı. Aşırı derecede sıcakların olduğu günlerde de orucunu terk etmezdi. Bir Arefe günü kardeşi Abdurrahman(r.a) yanına girdiğinde Onu oruçlu bir halde üzerine su serpilirken görür ve “Artık orucunu boz.” der. Hz. Aişe(r.anha), “Allah Rasulü’nden ‘Arafe günü tutulan oruç, geçen bir yılın günahına kefaret olur.’ hadisini duyduğum halde mi iftar edeyim?” dedi.(Ahmed, Müsned, H. No: VI, 128.) 

    O halde oruca devam etti. Mümin; orucu bir tohum gibi yüreğine atıp zevkine varınca, Hz. Aişe gibi onunla birlikte, hep onun gölgesinde yaşamak ister. Hz. Aişe(r.anha), hasırın izleri yüzünde görülen Peygamber(s.a.v)Efendimizle aynı evde yıllarca yaşamış; Onun, bulunca tasadduk eden, bulamayınca da fukaraya, ”Git al! Benim üzerime yazdır.” deyişine şahit olmuştu. Bu yüzden o da ne bulursa tasadduk ederdi. Bundan dolayı en yakınları tarafından da tenkit edilirdi. Hz. Muaviye(r.a) kendine 100 bin dirhem gönderince tamamını fakirlere taksim etmiş, yanında tek bir dirhem bırakmamıştı. Bunun üzerine Berîre, “Oruçlusun! Bir dirheme bize et alsaydın ya!” deyince, “Eğer hatırlasaydım yapardım.” demişti.( İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, VIII, 67.)

    EV HALİ

    Hz. Aişe(r.anha) diğer annelerimiz gibi Allah Rasulü(s.a.v)’ne hizmet etmekten büyük bir keyif almasına rağmen, Efendimiz(s.a.v) hususi işlerini kendi yapmaya meyilliydi. Elbisesindeki söküğü diker, ayakkabısını siler, koyununu sağardı. Fakat bütünüyle de eşlerini Ona hizmet etme şerefinden mahrum bırakmazdı. Hz. Aişe(r.anha)validemiz; Allah Rasulü’nün misvağını yıkar. (Ebû Davûd, H. No: 52.) itikâfta da olsa saçlarını tarar. (Buharî, H. No: 5925.) kokusunu sürerdi. Efendimiz yolda, izde uyuduğunda başını Hz. Aişe(r.anha)’nin dizi üzerine koyardı. (Buharî, H. No: 334.)

Allah Rasulü, bir eşin hanımını rahatlatmasına, ailede muhabbeti korumasına katkı sunacak pek çok şeyi Onunla yaptı. Bu bağlamda Hz. Aişe(r.anha)’yle iki defa yarıştı. Birinde Hz. Aişe(r.anha) geçti; Kilo alınca ise Allah Rasulü… Ona hem moral, hem de mesaj verme noktasında kilo aldığını işaret ederek, “İşte bu, o sebepledir.” (Ebû Davud, Sünen, H. No: 2580; Ahmed, Müsned, H. No: 25075.)buyurdu.

    Kadın Eşinin Derdine Çare, Sırrına İse Mezardır

    Eşler birbiriyle dertleşir; sonra da dertlerine çare, sırlarına mezar olurlar. Allah Rasulü(s.a.v) de Hz. Aişe(r.anha)’yle dertleşir, zaman zaman da hususi bilgileri onunla paylaşırdı. Efendimiz(s.a.v) bir gün Hz. Aişe(r.anha)’ye, Mekke’nin fethi için hazırlık yapmasını fakat bu durumu kimseye açmamasını emreder sonra da evden ayrılır. Biraz sonra Hz. Ebu Bekir(r.a) içeriye girer. Hz. Aişe(r.anha)’nin yanında kalburlanan buğdayı görünce kızına, “Niçin bu yiyeceği hazırlıyorsun?” diye sorar. Hz. Aişe(r.anha) susar, cevap vermez. Hz. Ebu Bekir(r.a), “Allah Rasulü bir yere cihada gitmeyi mi murad etti?” diye sualini yeniler. Hz. Aişe(r.anha) yine susar. Ebû Bekir(r.a), sırasıyla, “Nereye gitmek istiyor; Bunu’l-Esfer, Necid Halkı, Kureyş mi?” diye sorar, fakat Aişe(r.anha) bunların hiç birine cevap vermez. Daha sonra içeriye Allah Rasulü(s.a.v) girer. Hz. Ebû Bekir(r.a) aynı soruları ona da sorar. “Belki de Kureyş üzerine gideceksiniz?” deyince, Allah Rasulü(s.a.v), “Evet.” buyurur. (Beyhakî, Delâilu’n-Nübüvve, V, 9.)

    Hz. Aişe(r.anha), kendisine emanet edilen sırrı, Allah Rasulü’nün en yakın sahabisi olan babasından da saklayarak, İslâm kadınlarına eşlerinin sırlarını evin dışına -dolaylı olarak da erkeklere, hanımlarının hallerini harice- taşımamayı telkin etmektedir.



Etiketler: Hz. Aişe (r.anha) Kimdir Hayatı Peygamberimizle Evliliği Atılan İftira, Hz.Aişe (r.anha) Müminlerin Annesi | Mekteb-i Derviş

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular