Mekteb-i Derviş | İslam

    HZ. HASAN (R.A.) KİMDİR? HAYATI, ZEHİRLENMESİ VE ŞEHİT OLMASI

    D.H.3.M.624 – V.H.48 M.669

    Hasan bin Ali bin Ebu Talib ya da Hasan el-Müctebâ

    Doğumu ve Aile Hayatı

    Rasûlullah (s.a.v)’ın erkek çocukları küçük yaşlarda iken vefat etmişler, kız çocukları ise büyümüş, evlenmiş ve çocuk sahibi olmuşlardır. Hz. Peygamber(s.a.v)’in torunları olan bu çocukların bazıları onunla birlikte güzel günler geçirerek onun eğitim ve terbiyesinden nasiplenmişlerdir. Kaynaklarımızda bu torunlarından, özellikle Hz. Peygamber(s.a.v)’in irtihalinden sonraki süreçte, etkili olup önemli gelişmelerde etkin rol üstlenen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma)nın haricindekiler hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Hadis ve tarih kaynaklarında Rasûlullah (s.a.v) ile torunları arasındaki ilişkiler hakkında bilgi veren rivayetlerin hemen hemen hepsi Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma) ile ilgilidir.

    Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma)nın dünyaya geldiği ev Hz. Ali(r.a) ve Hz. Fatıma(r.anha)’nın evidir. Bilindiği gibi Hz. Ali(r.a), Rasûlullah (s.a.v)’ın amcası Ebû Tâlib’in oğlu, kuzeni ve damadıdır, Ancak küçük yaşlardan itibaren Rasûlullah (s.a.v)’ın yanında ve onun evinde yetişmiş, âdeta onun ailesinden biri gibi olmuştur. İlk müslümanlardan olan Hz. Ali(r.a), Mekke dönemi İslam tebliğinde de önemli bir yere sahiptir. Mekke’den Medine’ye göç edişte, Peygamber Efendimiz(s.a.v)in yatağına yatıp kendi canını hiçe sayan, Peygamber (s.a.v)Efendimiz’e bırakılan emanetleri sahiplerine ulaştıran kişidir. Annesi Hz.Fatıma(r.anha)ise Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa(s.a.v)nın soyunu devam ettiren tek evladı olup en küçük ve en sevdiği kızıdır. Onun Hz. Ali(r.a) ile evlenmesinden sonraki yaşamına dair birçok bilgi kaynaklarda yer almaktadır.

    Hz. Fatıma(r.anha), Bedir Harbi’nden sonra Hicret’in ikinci yılında Hz. Ali(r.a) ile evlenmiş ve bu evliliklerinden Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep isimlerinde çocukları dünyaya gelmiştir. (İbn Sa’d, Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr, X, 27.) Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in haricinde Muhassin, doğumunun hemen akabinde vefat etmiş ancak büyüyen kızları çeşitli evlilikler geçirmişlerdir. (İbn Kesîr, el-Bidâye, I, 1020.)

    Hz. Hasan(r.a), Hicret’in üçüncü yılında Hz. Hüseyin(r.a) ise dördüncü yılında dünyaya gelmişlerdir. (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, II, 10,18.). Aralarında sadece bir yaş bulunan Hz. Hasan ve Hz.Hüseyin(r.anhüma) birlikte büyümüşler, günleri hep birlikte, bir arada geçmiştir. Bu nedenle özellikle çocukluk yıllarında Hz. Peygamber(s.a.v)’le geçen günleri hakkında bilgi veren rivayetlerin birçoğunda her ikisinin de ismi geçmektedir. Hz. Hasan(r.a)’a ismini bizzat Peygamber(s.a.v)Efendimiz vermiştir.

    Hz. Ali(r.a)’nin Harb ismini sevmesi nedeniyle dünyaya gelen oğluna Harb ismini vermek istediği, ancak Rasûlullah (s.a.v)’ın onu kucağına alarak onun ismini Hasan koyduğu bildirilmektedir. Bu bilginin devamında aynı konuşmaların Hz. Hüseyin ve Muhassin’in doğumlarında da meydana geldiği, Rasûlullah (s.a.v)’ın onlar için de Harb ismine rıza göstermeyip “Hüseyin” ve “Muhassin” isimlerini verdiği, daha sonra da: “Onları Harun’un evlatları Şibr, Şübeyr ve Müşebbir gibi isimlendirdiği” ifade edilmiştir. (İbn İshâk, es-Siyer ve’l-Meğâzî, s. 247.)

Hasan, Hüseyin ve Muhassin isimlerinin cahiliye döneminde bilinmediği ve ilk olarak Peygamber(s.a.v)Efendimiz tarafından torunlarına verildiği kaynaklarda yer almaktadır. İmran b. Süleyman: “Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin isimlerindendir. Bu isimler cahiliyede yoktur.” demektedir. (İbn Sa’d, Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr, VI, 357.)

    Hz. Peygamber(s.a.v)’in, torunları Hasan ve Hüseyin(r.anhüma)nın doğumundan sonra kulaklarına ezan okuduğu ve her biri için de akika kurbanı kestirdiği nakledilmektedir. Her ikisinin de doğumlarının yedinci günlerinde sünnet edildiği ve Rasûlullah (s.a.v)’ın Hz.Fatıma(r.anha)’ya onların saçlarının kesilip ağırlığınca gümüş tasadduk etmeyi emrettiği, Hz. Fatıma(r.anha)annemizinde öyle yaptığı belirtilmiştir. (Tirmîzî, Edâhî, 17; Ebû Dâvud, Edâhî, 21; İbn Hanbel, Müsned,VI, 390-392.) 

    Hz. Hasan(r.a), beyaz ve güzel yüzlü olup, yüzü Resulullah (s.a.v)a çok benzeyen yedi kişiden birisidir. Resulullah (s.a.v)efendimize ondan daha çok benzeyen kimse yoktu.

    Hz. Ali(r.a)-Hz.Fatıma(r.anha) ailesi Hz. Peygamber(s.a.v) nezdinde farklı ve önemli bir konumda olmuştur. O, onların her türlü ihtiyaçlarıyla ilgilenirken onları eğitmekten de geri kalmamıştır. Rasûlullah (s.a.v)’ın bu aileye gösterdiği hassasiyet gerek o günlerde ashabın, gerekse tarih boyunca bütün müslümanların onlara sevgi ve saygı temeline dayalı ilgilerine sebep olmuştur.

    Peygamber(s.a.v)Efendimizin Hasan ve Hüseyin(r.anhüma)yı sevmesi ve insanların da onları sevmelerini istemesi ile onlar için yaptığı dua birçok rivayete konu olmuştur. Ebu Hureyre(r.a)’den nakledilen bir bilgide, Hz. Peygamber(s.a.v) Hz. Hasan(r.a)’ı aramak için Ebu Hureyre’nin elinden tutarak Benî Kaynuka çarşısına gitmiş, dolaşmış bakmış onu bulamamış, sonra oradan ayrılarak mescide gelmiş ve Hz. Hasan’ı kendisine bulmalarını istemiştir. Hz. Hasan(r.a)gelince hemen onu odasına götürmüş, onun elini sakalına dokundurmuş, sonra yüzünü ona iyice yaklaştırarak “Allah’ım ben onu seviyorum, sen de onu ve onu seveni sev.” demiştir. Yine onun “Kim Hasan ve Hüseyin’i severse beni sever, kim de onlara buğz ederse bana buğz eder.” dediği nakledilmiştir. (İbn Sa’d, VI, 360, 362.) 

    Bir defasında Rasûlulla(s.a.v) mescitte onların birini sağ, diğerini sol dizine oturtmuş, bir ona bir diğerine sevgi gösteriyor idi. Sahabeden birisi “Ya Rasûlullah (s.a.v), onları seviyorsun herhalde?” deyince “Kim onları severse beni sever, kim onlara buğz ederse bana buğz eder.” buyurmuştur. “Ehl-i Beyt’inden en sevimli olanlar kimlerdir?” diye sorulunca PeygamberEfendimiz(s.a.v): “Hasan ve Hüseyin’dir.” diye cevap vermiştir. Hz. Fatıma(r.anha)’ya onları çağırmasını söylemiş, onlar gelince de kucaklamış ve öpmüştür. Hasan veya Hüseyin’in ağladığını duyduğu anda hemen onların yanına koşan Hz. Peygamber(s.a.v), etrafındaki insanlara da, onların sesini duyunca elinde olmadan kalktığını söylemiştir. (İbn Kesîr, el-Bidâye, I, 1208; Zehebî, Târîhu’l-İslam, (41-60), 36,37.)

    Resulullah (s.a.v), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma)’e olan sevgisini onların “Cennet ehli gençlerin efendileri” olduğunu müjdeleyerek vurgulamıştır. Onları bulduğu her fırsatta kucağına alıp öpmüştür. Ebu Seleme b. Abdurrahman(r.a), Rasûlullah (s.a.v)’ın dilini çıkarıp Hasan’la oynaştığını ifade etmektedir. Ebu Hureyre(r.a) ise Rasûlullah (s.a.v)’ın onu ağzından zaman zaman da karnından öptüğünü bildirmiştir. Bu nedenle o, Hasan’a rast geldiğinde “Bana müsaade et, Rasûlullah’ın seni öptüğü gibi öpeceğim.” der, yeleğini kaldırır ve karnından öperdi.(İbn Sa’d, VI, 359-361.)

    Yine bir gün Rasûlullah (s.a.v)’ın Hasan’ı öptüğünü gören Akra b. Hâbis ona: “Benim on çocuğum var ama daha hiç birini öpmedim.” deyince Peygamber(s.a.v)Efendimiz: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” buyurmuştur. Başka bir rivayette ise “Allah senden rahmet duygusunu almışsa ben ne yapayım.” demiştir.(İbn Sa’d, VI, 362.) 

    Hz. Peygamber(s.a.v)’in namaz kılarken gerek Hz. Hasan(r.a)’ın gerekse Hz. Hüseyin(r.a)in onunla oynaşmaları rivayetlere konu olmuştur. Ebu Bekre’den nakledildiğine göre Hz. Hasan, Rasûlullah (s.a.v) namaz kılarken onun üzerine çıkmış, o ayağa kalktığında onu düşmemesi için tutmuş, tekrar ikinci defa eğildiğinde ise onu bırakmıştır. Diğer bazı rivayetlerde ise Hz. Peygamber(s.a.v) namaz kılarken Hasan onun altından girip, üstüne çıktığı ve Resulullah(s.a.v)ın ona bir şey yapmadığı bildirilmektedir. Namaz dışında ise Rasûlullah (s.a.v)’ın onları sırtına alarak dizlerinin üzerinde dolaştırdığını görüyoruz. Onları bu durumda gören birisi: “Çocuk ne güzel bir bineğin üzerindesin.” deyince Rasûlullah (s.a.v) da: “O da ne güzel bir binici.” diye cevap vermiştir. Hz. Peygamber(s.a.v) halkın arasında iken dahi onları omuzlarına almış ve gezdirmiştir. Ebu Hureyre (r.a.) onun bir omzunda Hz. Hasan(r.a), diğer omzunda Hz. Hüseyin(r.a), bir ona bir diğerine oyun yaparak yanlarına geldiğini ve “Kim onları severse beni sever, kim de onlara buğzederse bana buğzeder.” dediğini nakletmiştir.(İbn Sa’d, VI, 360; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 329.)

    Bir defasında Resulullah (s.a.v) mescitte Müslümanlara hitap ederken geri taraftan Hz. Hasan(r.a) ve Hz. Hüseyin(r.a)’in düşe kalka geldiklerini görmüştür. Sözünü keserek hemen minberden inmiş ve onları kucağına alarak evine götürmüş, tekrar gelerek: “Allah mallarınız ve evlatlarınız sizin için birer fitnedir.” (EnfalSuresi, 28.) derken ne kadar doğru söylemiştir. Onların düşe kalka geldiğini gördüm ve daha fazla sabredemedim” demiştir. (İbn Sa’d, VI, 361.)

    Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma) zaman zaman Peygamber(s.a.v)’in huzurunda güreş yapmışlardır. Ebu Hureyre(r.a)’den nakledilen bir rivayette onların Hz. Peygamber(s.a.v)’in huzurunda güreşirlerken Rasûlullah (s.a.v): “Haydi Hasan!” diye heyecana ortak olunca Hz. Fatıma(r.anha): “Niçin ‘Haydi Hasan’ diyorsun?” diye sormuş. O da: “Cebrail de ‘Haydi Hüseyin’ diye sesleniyor da onun için.” buyurmuştur. (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, II, 20.)

    Onların isminin geçtiği yerlerde yine çok zikredilen diğer bir olay Hz. Peygamber(s.a.v)’in onlardan birinin ağzına aldığı sadaka hurmayı onun ağzından çıkarması olayıdır. Ehl-i Beyt’e ait bir özelliği belirleyen bu durum, sonraki dönemlerde fıkhî hükümlere delil olmuştur. Konu ile ilgili nakledilen bir rivayete göre “Hz. Peygamber(s.a.v)’e hurma dolu bir sepet getirilmişti. Hasan ile Hüseyin bu hurma ile oynaşıyorlardı. Onlardan biri bir hurma tanesini alarak ağzına götürdü. Rasûlullah (s.a.v) bunu görünce onun ağzından hurmayı çıkarmış ve: “Sen Âli Muhammed’in sadaka yemediğini bilmiyor musun?” demiştir.” (Buhârî, Zekat, 58.)

    Bazı rivayetler, onların Hz. Peygamber(s.a.v)’e olan benzerliklerinden bahsetmektedirler. Tirmizî’de nakledilen rivayet Hz. Hasan(r.a)’ın baş ve göğüs arası, Hz. Hüseyin(r.a)’in de göğüsten aşağısının, Hz. Peygamber(s.a.v)’e çok benzediğini ifade etmektedir. (Tirmîzî, Menâkıb, 31.)

Bir defasında Hz. Hüseyin(r.a) arkadaşları ile oynarken Hz. Peygamber(s.a.v) ona rast gelmiş, onu yanına çağırmış ancak o gelmemiştir. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) onu yakalamak istediyse de o, bir o tarafa bir bu tarafa kaçmış, Rasûlullah (s.a.v) gülerek onun peşinden koşmuş onu yakalamış, sevmiş öpmüş ve: “Hüseyin benden ben de Hüseyin’denim.

    Hüseyin’i çok seviyorum, o benim torunumdur.” demiştir. (İbn Mâce, Mukaddime, 11.) Mübahele Ayeti’nde;"Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra beddua edip yalvaralım da Allah’ın lanetini yalancıların üzerine okuyalım." (Âl-i İmrân Suresi,61.) ayeti gelince Muhammed, Ali, Fatma, ve Hüseyin’le birlikte onu da yanına çağırmış ve şu şekilde dua etmiştir; "Ey Allah’ım! Bunlar benim Ehlimdir." 

    Âlemlerin efendisi olan sevgili Peygamberimizin terbiyesiyle yetişip, büyüyen Hz. Hasan(r.a), mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Peygamberimiz(s.a.v), Hz.Hasan(r.a)'ı çok sever, ona şefkatle muamele ederdi.

Ebu Eyyûb-el-Ensarî(r.a), Hasan ile Hüseyin'(r.anhüma)in, Resulullahın huzurunda oynadıkları sırada huzurlarına girince dedi ki: - Ya Resulallah! Sen bunları çok mu seviyorsun?

    Peygamber Efendimiz(s.a.v) de buyurdu ki:” Nasıl sevmem. Bunlar benim dünyada öpüp, kokladığım iki reyhanımdır.”

Ebu Hureyre(r.a)'nin naklettiğine göre, birgün Resulullah(s.a.v) Efendimiz Hz. Hasan'(r.a)ı kucağına oturtmuştu. O da mübarek sakallarıyla oynuyordu. Resulullah(s.a.v) Efendimiz üç defa buyurdu ki: - Ben bunu çok seviyorum. Sen de sev! Onu sevenleri de sev!

    Hz. Hasan(r.a) henüz akıl ve baliğ olmadan Resulullaha biat eden çocuklardandı. Sekiz yaşına geldiği zaman, 632'de, önce dedesi, sonra da annesi Fatıma-tüz-Zehra vefat edince, yetim kaldı. Bundan sonra da babası Hz. Ali'nin terbiyesinde büyüdü.

    Hz. Hasan hakkında sevgili Peygamberimiz; “Hasan ile Hüseyin, cennet gençlerinin büyüğüdür. Babaları onlardan efdaldir” buyurdu.

Hz. Hasan oniki imamın ikincisidir. Birincisi Hz. Ali'dir. Vilâyet yolunda bütün velîlere feyz ve ihsanlar, bu oniki imam vasıtasıyla gelir.

Onbeş erkek ve sekiz kız evladı olan Hz. Hasan'ın soyundan gelenlere Şerif denir. Resulullah efendimizin soyu, Hz. Hasan ve kardeşi Hz. Hüseyin'in çocukları ile devam etmiştir.

    Hz. Peygamber(s.a.v)’in Hz. Hasan(r.a) için sarf ettiği “Şu benim oğlum Seyyid’dir. Umulur ki Allah onunla iki Müslüman grubu barıştıracaktır.” (Buhârî, Fiten, 20; Sulh, 9.) ifadesi birçok kaynak tarafından nakledilen bir bilgi özelliğine sahiptir. İbn Abdilber konu ile ilgili: “Hz. Peygamber(s.a.v)’in Hasan(r.a)’a seyyid dediğini nakleden rivayet tevatür derecesindedir. Sahabeden bir grup bunu nakletmişlerdir. Ebu Bekre bununla ilgili olarak Rasûlullah (s.a.v)’ın başka hiç kimseye “Seyyid” ismini vermediğini belirtmektedir.” demektedir. (İbn Abdilberr, el-İstiâb, I, 369.) 

    Resulullaha Benziyor 

    Birgün Hz. Ebu Bekir(r.a), ikindi namazını kıldıktan sonra, yolda oynayan Hz. Hasan(r.a)’ın yanına gitti. Onu omuzlarına aldı. Hz. Ali(r.a)’ye buyurdu ki: “- Ya Ali! Sana değil de, tamamen Resulullah efendimize benziyor.”Bunun üzerine, Hz. Ali tebessüm etti.

    Hz.Hasan (r.a):Hilm, yani yumuşaklık, rıza, sabır ve kerem, yani cömertlik sahibiydi. İki defa her şeyini Allah rızası için dağıttı. Bir kişinin, münacatında; “Ya Rabbî! Bana on bin altın ihsan eyle!” dediğini işitince, aceleyle evine gitti ve adamın münacatında istediğini gönderdi. Bol sadaka verirdi. Alış-verişlerinde pazarlık eder, ucuz almaya çalışırdı. Kendisine dediler ki: “ Bir günde binlerce dirhem sadaka veriyorsun da bir şey satın alırken niçin uzun uzun pazarlık edip yoruluyorsun?”- Verdiklerimi Allah rızası için veriyorum. Ne kadar versem yine azdır. Fakat alış-verişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır.”Aldığı bir hediyeye değerinden fazla karşılık verirdi. Yirmibeş kere yaya olarak hacca gitti. Birgün Abdullah bin Zübeyr(r.a) ile yola çıkmıştı. Bir hurmalıkta dinlendiler. Abdullah bin Zübeyr (r.a)dedi ki: “- Ağaçta hurma olsaydı, iyi olurdu.”Hz. Hasan(r.a), sessizce duâ etti. Bir ağaç hemen yeşerip hurma ile doldu. Orada bulunanlar; “Bu sihirdir” dediler. Hz. Hasan(r.a) buyurdu ki: “- Hayır, sihir değil, Resulullahın torununun kabul olan duâsı ile cenab-ı Hak yaratmıştır.”

Hz. Hasan(r.a), kızına ve yeğenlerine nasihat eder; “İlme çalışınız! Ezber zorunuza gidiyorsa, yazınız ve evlerinize götürünüz” buyururdu.

    Aslında Ben Bilmiyormuşum 

    Hz. Hasan ve Hüseyin (r.anhüma) bir gün çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyarın abdest aldığını gördüler. Abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, “Böyle abdest sahih olmaz” demeye sıkıldılar. Yanına giderek dediler ki: “- Mübarek efendim! Birbirimizden daha iyi abdest aldığımızı söylüyoruz. Birer abdest alalım. Hangimizin haklı olduğunu bize bildirir misiniz?”

Önce Hz. Hasan(r.a), sonra Hz. Hüseyin(r.a) güzel bir abdest aldılar. Aldıkları abdest tamamen birbirinin aynıydı. İhtiyar, dikkatle baktı ve sonra dedi ki: “- Evlatlarım! Aldığınız abdestin birbirinden hiçbir farkı yok. Aslında ben abdest almasını bilmiyormuşum. Abdest almasını şimdi sizden öğrendim.”Siz kimin çocuğusunuz? Deyince. Hz.Ali(r.a),Hz.Fatma(r.anha)nın Resulullah(s.a.v)ın torunlarıyız. Dediler. İhtiyarda, belli. Resulullah(s.a.v)ın torunlarına bu yakışırdı. Diyerek memnuniyetini arzetmişti.

    Halifeliği ve Muaviye'yle Çatışma 

    Söz konusu ifade, çok daha sonraları Hz. Hasan(r.a) ile Hz.Muaviye(r.a) taraftarlarının karşı karşıya gelip çarpışma için hazırlık yaparlarken, Hz. Hasan(r.a)’ın bir barış anlaşması yaparak hilafeti Muaviye’ye devretmesi, böylece iki Müslüman grubu barıştırarak can ve kan kaybını önlemesi olayıyla çok daha önemli ve meşhur hale gelmiştir. 

    Bu nedenle Hz. Peygamber(s.a.v)’in bir mucizesi olarak kabul edilmiş ve Hz. Hasan(r.a)’ın faziletiyle ilgili olarak en çok zikredilen rivayet olmuştur. Hz. Hasan(r.a) daha küçük yaştayken, Resulullah (s.a.v)Efendimizin;  “Bu oğlum seyyiddir. Ümit ederim ki, Allahü teâlâ onun vasıtasıyla iki tarafın arasını bulur” (Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, 214.)

    Yahudi asıllı Abdullah bin Sebe taraftarları fitne çıkarıp, Hz. Osman(r.a)'ın evini sardıkları zaman, onun yardımına koştu. Babasının şehit olmasından sonra, altı ay halifelik yaptı.

    VEFATI

    Şehit olması ve Son Yılları 

    Hz.Hasan(r.a), Hz.Muaviye(r.a) hilafetinin onuncu M.669 yılında, karısı; Eş’as bin Kays kızı Cude’, Kıskançlık ve siyasi entrikalarla, yüz bin dirhem karşılığı, babası Eşas’ın da kendisini yönlendirmesiyle, zehirlemiştir. Kırk gün ağır bir şekilde hasta yatmış, kendisine verilen kuvvetli zehir karşısında ciğerleri parçalanmış ve hicretten elli yıl sonra sefer ayı’nda,  şehit olmuştur. Son nefesinde şehadet getirerek ruhunu Allah’a teslim etmiştir.

    Defnedilmesi 

    Hz.Hasan(r.a), kardeşi ve vasisi Hz.Hüseyin(r.a) tarafından gasledilip kefenlenmiş Medine-i münevveredeki Cennetül Bakî kabristanlığına defnedilmiştir. Cenaze namazını Said bin As(r.a) kıldırmıştır.

    Peygamber(s.a.v) ile torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma) arasındaki ilişki, temeli sevgiye dayalı dede ile torun arasındaki bir ilişkidir. Hz. Peygamber(s.a.v) onlara olan sevgisini her zaman izhar etmiş, öpmüş, okşamış, kucağına almış ve omzuna bindirmiştir. Bunların yanında onları terbiye açısından da ikaz ve uyarılar yeri geldiğinde devreye konmuştur. Bütün bu davranışlar insan olarak fıtrî bir durumu göstermesinin yanında, Rasûlullah (s.a.v)’ın etrafına vermek istediği mesajlar açısından da önemlidir. Ashab ve dolayısıyla Müslümanlar; sevgi, merhamet, fedakârlık ve çocuklarına karşı muamelenin nasıllığını onda görmüşlerdir. İslam Tarihi’nin devam eden sürecinde hilafet çevresinde cereyan eden hadiselerde Hz. Ali(r.a) ile oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin(r.anhüma) taraf olmuşlar, bu da istenmeyen görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hz. Ali(r.a), Haricîlerden İbn. Mülcem tarafından bir suikastla şehit edilirken, Hz. Hasan(r.a) Müslümanların kanlarının dökülmemesi için hilafetten feragat ederek Hz.Muaviye(r.a)’ye biat etmiştir. Hz.Muaviye(r.a)’nin vefatından sonra onun oğlu Yezid’e biat etmeyen Hz. Hüseyin(r.a) ise, Kerbela’da yakınlarıyla birlikte şehit edilmiştir. Onların karşı karşıya kaldığı bu üzüntü verici durumlar o gün olduğu gibi günümüze kadar devam eden süreçteki bütün Müslümanların gönüllerini dağlamış, onlara olan sevgi, saygı ve bağlılığı bir kat daha artırmıştır.


Etiketler: Hz. Hasan (r.a.) Hayatı Vefatı, Cennet gençlerinin efendisi, Kerbela, Hz. Hasan kimdir? Hz.Hasan'ın şehid edilmesi, Hz.Hasan mezarı, Hz.Hasan peygamberimize benzerdi | Mekteb-i Derviş

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular