İMAM-I DÂREKUTNÎ KİMDİR? HAYATI, VEFATI, ESERLERİ, BAZI HADİSLERİ
(D.H. 306.M. 918 Bağdât.V.H. 8 Zilka’de 385.M. 995 .Bağdat)
Meşhur Hadis hâfızı ve kıraat âlimi. Şafii fıkıh bilgini, muhaddis. Ehl-i Sünnet âlimi, veli...
DOĞDUĞU YER VE KÜNYESİ
Onuncu yüzyılda yetişmiş büyük hadis âlimi. İsmi, Ali bin Ömer bin Ahmed bin Mehdî bin Mes’ûd bin Nu’man bin Dinar bin Abdullah el-Bağdâdî olup, künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Dâre Kutnî diye meşhûr olmuştur. M.918 (H. 306) senesinde Bağdât’ın Dâre Kutn Mahallesinde doğdu. M.995 (H. 385) senesinde Bağdat’ta vefât etti.
Büyük hadîs âlimi, her türlü ilimde zamanının bir tanesi olup, asrının en meşhurlarındandır. Babası da bir muhaddis olduğu için daha çocukken ilim meclislerinde bulunmaya başladı ve hıfzını tamamladı.
EĞİTİMİ VE HOCALARI
Hayatı Bağdat’ın bir semti olan Dâru’l-kutn’da başladı. Büyük hadîs âlimi, her türlü ilimde zamanının bir tanesi olup, asrının en meşhurlarındandır. Babası da bir muhaddis olduğu için daha çocukken ilim meclislerinde bulunmaya başladı ve hıfzını tamamladı.
Ebu’l-Kâsım el- Beğavî, İbn Ebû Dâvûd, Mehâmilî gibi meşhur muhaddislerden ders alan ed-Dârekutnî, devrin önemli ilim merkezlerinden Bağdat, Basra, Küfe, Şam, Mısır ve Vâsıt’ı dolaşmıştır.
Bağdat’ta, Ebû Saîd el-İstahrî’den Şâfiî fıkhını, Ebû Bekir en-Nakkāş ve İbn Mücâhid’den kıraat ilmini okudu. Çok küçük yaşta başladığı tahsil hayatını bir ömür boyu sürdürdü. 357’de (968) Şam ve Mısır’a giderek oralarda hem hadis okuttu, hem de buralardaki âlimlerden faydalandı.
TALEBELERİ
Aynı zamanda Edebiyât ve şiirle de meşgul olan ed-Dârekutnî, bazı divanları da ezberlemiştir. Dârekutnî’nin tanınmış talebeleri arasında Bâkıllânî, Ebû Hâmid el-İsferâyînî, Ebû Zer el-Herevî, Hâkim en-Nîsâbûrî, Ebû Bekir el-Berkānî, Abdülganî el-Ezdî, Ebû Nuaym el-İsfahânî ; Ebü’l-Abdullah Hakim, Abdülganî İbni Sa’îd el-Mısrî, Temmam-ür-Razî, Ebû Bekr el-Berkanî, Ebû Zer Abd İbni Ahmed, Ebû Nuaym el-İsfehânî, Ebû Muhammed bin Hallal, Ebû Kasım et-Tenuhî, Ebû Tahir bin Abdürrahîm el-Kâtib, Kâdı Ebü’l-Tayyib Taberî, Ebü’l-Hasen el-A’tikî, Hamza es-Sehmî, Ebû Muhammed el-Cevherî ve daha pekçok âlim ilim öğrenmiş, rivâyetlerde bulunmuştur.
Seyyid Himyerî’nin divanını ezbere bildiği için kendisini Şiîlik’le itham edenler oldu. Hâlbuki Bağdatlılar’ın Hz. Osman ile Hz. Ali’den hangisinin daha faziletli olduğuna dair kendisine yönelttikleri soruya Hz. Osman’ın daha faziletli olduğunu söyleyerek cevap vermesi bile onun Sünnî bir âlim olduğunu göstermeye yeterlidir. (Zehebî, XVI, 457)
Nitekim İbn Hacer el-Askalânî de Şiî olduğu iddiasını reddetmiştir. (Lisânü’l-Mîzân, VI, 249).
Fakat içlerinde en meşhûr olanları; Hâkim Nişâbûrî (vefâtı 405), Ebû Hamîd İsfehânî (vefâtı 406), Ebü’t-Tayyib Taberî (vefâtı 450) ve meşhûr, Hilyet-ül-evliyâ kitabının sahibi Ebû Nuaym el-İsfehânî’dir.
Ebü’l-Hasen Dâre Kutnî, hadîs ilminde hafız olup, yüzbin hadîs-i şerîfi sened ve râvileriyle ezbere bilirdi. Çok meşhûr bir âlim, fazîletler sahibi, muhaddis-i kâmil ve ilmiyle de amel eden bir zât idi. Hadîs ilminde, hadîsin illetlerini bilmede, zamanının bir tanesiydi. Rivâyet ettiği hadîsler doğru ve sağlamdı. Allah’u Teâlâ’nın dînine uymakta çok gayretliydi. Ondan sonra hadîs ilminde illetler mevzû’unda onun gibi bir âlim gelmedi ve bu ilim onunla tamam oldu ve mühürlendi, denilmiştir. Zamanında hadîs, fıkıh, kırâat ve nahiv ilminde parmakla gösterilecek şekilde tanınır, ilminden istifâde edilirdi.
Güçlü hâfızası ve zekâsı, derin anlayışı ve takvâsıyla devrinin en önde gelen simalarından biri olan Dârekutnî’ye pek az kişiye nasip olan “emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs” pâyesi verilmiştir.
Ancak Dârekutnî, yaşadığı yüzyılda kendisi gibi başka bir muhaddisin bulunup bulunmadığını soran birine, “Kendinizi beğenip temize çıkarmayın” (en-Necm Suresi,32) meâlindeki âyeti okuyarak cevap vermiştir.
Abdülganî el-Ezdî ondan hocam diye söz eder; Ali b. Medînî ve Mûsâ b. Hârûn kendi devirlerinde nasıl birer hadis otoritesi iseler Dârekutnî de kendi zamanında öyledir, derdi.
Dârekutnî kıraat ve nahiv ilimlerinde de üstat kabul edilmiş, fıkıhta Şâfiî mezhebini benimsemiş görünmekle beraber fıkhın inceliklerini bütünüyle kavrayan bir âlim olarak taklit yoluna gitmemiştir. Onun muhaddisler hakkındaki değerlendirmeleri daha sonraki âlimler tarafından kesin hüküm olarak benimsenmiş, Hatîb el-Bağdâdî’ye göre ilelü’l-hadîs, esmâü’r-ricâl gibi ilimler Dârekutnî ile sona ermiştir. Dârekutnî, devrine göre en kısa sened kabul edilen ve dört râvisi olan (rubâî) rivayetlere de sahipti. Aynî onun zayıf sayılması gerektiğini ileri sürmüşse de ne Dârekutnî’nin çağdaşı olan âlimler ne de daha sonrakiler böyle bir görüş belirtmemiş, herkes onu güvenilir bir muhaddis olarak kabul etmiştir. Dârekutnî Selef akîdesini benimsediği için kelâm konuları üzerinde durmamış ve bu hususta münakaşa etmekten kaçınmıştır. Ehl-i Sünnet vel-Cemaatten ayrılmamıştır.
DÂREKUTNÎ'NİN VEFATI
Ömrünün sonlarına doğru hacca gitmiş, Hicri 8 Zilka’de 385.Miladi 995 tarihinde Bağdat’ta vefat etmiş ve Bâbu’d-deyr Kabristanı’nda Ma’rûf-i Kerhî(r.a)Hazretlerinin (ö. 200/815) yanına defnedilmiştir. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin.Şefaatlerine mazhar kılsın.Amin.
DÂREKUTNÎ'NİN ESERLERİ
Dâre Kutnî’nin eserlerine gelince: Bunların en meşhûru, “Sünen” hadîs kitabıdır. Bu eserinde, diğer sünen kitaplarının belli şekline uymayarak yahut mühim fıkıh mes’elelerine dâir hadîsleri ve bunların muhtelif rivâyetlerini (senetlerini) verir. Bu eseri, onu fıkıh ilmindeki yüksek derecesini göstermeye kâfidir. “İlel-ül-hadîs” kitabı, hafızasından talebelerine yazdırdıklarından meydana gelmiş olup neşredilmiştir. “İlzâmât ale’s-Sahihayn” adlı eserinde, Buhârî ve Müslim’in hadîs alma şartlarına uyduğu hâlde, eserlerine almadıkları Sahih hadîsleri toplamıştır.
Kitâb-ul-istidrâkât ve’t-tetebbu’: Buhârî ve Müslim’deki ba’zı hadîsler hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca Kitab-ül-erba’în, Kitâb-ül-ifrâd, Kitâb-ul-emâlî, Kitâb-ül-müstacâd, Kitâb-ur-rü’yâ, Kitab-üt-tashîf, Kitab-ül-kırâat gibi çok kıymetli kitapları vardır. Dârekutnî’nin, büyük kısmı hadis ilimlerine ait olmak üzere otuzdan fazla eser ve risâlesi günümüze ulaşmış bulunmaktadır. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. es-Sünen. Fıkıh konularına dair hadislerin muhtelif rivayetlerini bir araya toplayan eser Kütüb-i Sitte’den farklı bir yapıya sahiptir. Meselâ es-Sünen’in ilk bahsi olup “Kulleteyn” hadisi diye bilinen rivayetin beş değişik şekline dair elli dört farklı senedi zikretmiştir. Hatîb el-Bağdâdî, bunun müellifin fıkhî ihtilâflara olan derin vukufunu gösterdiğini söylemektedir. Dârekutnî es-Sünen’de ayrıca ricâlle ilgili değerlendirmelere fazlaca yer vermiş, onun bu tenkitleri İbn Züreyḳ el-Hanbelî (ö. 803/1401) tarafından Men tekelleme fîhi’d-Dâreḳuṭnî fî Kitâbi’s-Sünen mine’ḍ-ḍuʿafâʾi ve’l-metrûkîn ve’l-mecrûḥîn (Zâhiriyye, Mecmûa, nr. 33, 22 varak) adıyla bir araya getirilmiştir (Sezgin, I, 207). Ancak râvileri çok iyi tanımasına rağmen eser sünenlere nisbetle daha fazla zayıf, münker hatta mevzû hadis ihtiva etmektedir. es-Sünen Delhi’de (1306), Ebü’t-Tayyib Şemsü’l-Hak el-Azîmâbâdî’nin et-Taʿlîḳu’l-muġnî ʿalâ Süneni’d-Dâreḳuṭnî adlı kitabıyla birlikte dört cilt olarak basılmıştır. Ebû Muhammed Abdullah b. Yahyâ el-Cezâirî’nin (ö. 682/1283) Taḫrîcü’l-eḥâdîs̱i’ḍ-ḍıʿâf min Süneni’d-Dâreḳuṭnî adlı elli altı varaklık eseri Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Ayasofya, nr. 464).
2. Kitâbü’ḍ-Ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn. 632 zayıf ve metrûk râviyi alfabetik olarak kısa notlarla tanıtan eser Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî tarafından yayımlanmıştır. (Beyrut 1406/1986).
3. Suʾâlât. Bu adla başlayan ve cerh ve ta‘dîle dair Hâkim en-Nîsâbûrî, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Hamza b. Yûsuf es-Sehmî, Ebû Bekir el-Berkānî, Ebû Zer el-Herevî, Ebû Nuaym el-İsfahânî ve Abdülganî el-Ezdî tarafından Dârekutnî’ye sorulan soruları ve cevaplarını ihtiva eden eserler vardır. Bunlardan Hâkim ile Hamza b. Yûsuf es-Sehmî’nin sorularına dair olanı Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkādir tarafından Riyad’da, Berkānî’nin sorularını ihtiva edeni ise Abdürrahîm Muhammed el-Kâşgarî tarafından İslâmâbâd’da 1404’te (1984) yayımlanmış, Sülemî’ye dair olanı üzerinde de Halîl Hasan Hammâde yüksek lisans tezi hazırlamıştır. (el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif, nâşirin girişi, I, 47-48).
4. ʿİlelü’l-ḥadîs̱. Dârekutnî’nin talebesi Ebû Bekir el-Berkānî’ye ezberinden yazdırdığı, onun da müsned tertibine koyduğu eser beş cilt hacminde olup yazmaları çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. (Sezgin, I, 207). Eser el-ʿİlelü’l-vâride fi’l-eḥâdîs̱i’n-nebeviyye adıyla Mahfûzurrahmân Zeynullah es-Selefî tarafından yayımlanmaya başlamıştır. (I, Riyad 1405).
5. Ġarîbü’l-ḥadîs̱. Hindistan’da (Râmpûr 511/1 lugat, 316) bir nüshası bulunan eseri Kâtib Çelebi Ġarîbü’l-luġa adıyla vermekte (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1208) ve İbnü’l-Kayserânî’nin (ö. 507/1113) burada mevcut hadisleri bir araya getirerek kitap üzerinde bir etrâf çalışması yaptığını söylemektedir. Ancak bu eser, Dârekutnî’nin el-Fevâʾidü’l-efrâd’ı üzerine yazılmış olan el-Eṭrâf li’l-efrâd li’d-Dâreḳuṭnî olmalıdır.
6. el-İlzâmât ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn (ʿalâ ṣaḥîḥayi’l-Buḫârî ve Müslim). Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek’i gibi, Buhârî ve Müslim’in şartlarına uyduğu halde Ṣaḥîḥayn’da yer almayan yetmiş hadisi toplayan müsned tertibinde bir eserdir. Ebû Abdurrahman Mukbil b. Hâdî el-Vâdiî tarafından yayımlanmıştır (Beyrut 1405/1985, 2. bs.). Dârekutnî’nin çağdaşı Ebû Mes‘ûd ed-Dımaşkī bu eserde Ṣaḥîḥ-i Müslim’e yöneltilen iddiaları cevaplandırmak üzere bir reddiye yazmıştır. (Sezgin, I, 208).
7. Kitâbü’t-Tetebbuʿ. Buhârî ve Müslim’in sahîhlerinde yer alıp da Dârekutnî’nin illetli olduğunu söylediği 218 hadisi ihtiva eden bir cüzdür. İbn Hacer el-Askalânî Hedyü’s-sârî’de (I, 100-137), bunlardan Buhârî ile ilgili olan 110 hadisi tek tek ele alarak Dârekutnî’nin iddialarına cevap vermiştir. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr el-Medhalî de Dârekutnî’nin Müslim’e yönelttiği tenkitleri Beyne’l-imâmeyn Müslim ve’d-Dâreḳuṭnî adlı yüksek lisans tezinde incelemiştir (Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi, 1396/1976). Kitâbü’t-Tetebbuʿ, el-İlzâmât ile birlikte Ebû Abdurrahman Mukbil b. Hâdî el-Vâdiî tarafından yayımlanmıştır. (el-İlzâmât ve’t-Tetebbuʿ, Beyrut 1405/1985, 2. bs.).
8. Ẕikru esmâʾi’t-tâbiʿîn ve men baʿdehüm mimmen ṣaḥḥat rivâyetühû ʿinde’l-Buḫârî ve Müslim. Râvilerin sadece ismen zikredildiği bu eser Bûrân ed-Denâvî ve Kemal Yûsuf el-Hût tarafından yayımlanmıştır. (I-II, Beyrut 1406/1985).
9. Ricâlü’l-Buḫârî ve Müslim. Haydarâbâd’da (Âsafiye, Ricâl, nr. 172, 40 varak) bulunan bu eserin Ẕikru esmâʾi’t-tâbiʿîn ile Esmâʾü’ṣ-ṣaḥâbeti’lletî ittefeḳa fîhe’l-Buḫârî ve Müslim ve mâ inferede bihî küllün minhümâ adlı risâleyi de ihtiva ettiği söylenmektedir (el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif, nâşirin girişi, I, 43, dipnot 2). Sezgin Esmâʾü’ṣ-ṣaḥâbe’nin 103 varak olduğunu kaydetmektedir. (GAS, I, 208).
10. el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif. İsim, künye, lakap ve nisbeleri yazılışta aynı veya birbirine yakın olup okunuşta farklılık gösteren kimselere dair bu eser Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkādir tarafından biri fihrist olmak üzere beş cilt halinde yayımlanmıştır. (Beyrut 1406/1986).
11. Eḥâdîs̱ü’l-Muvaṭṭaʾ ve’ttifâḳu’r-ruvât ʿan Mâlik ve’ḫtilâfühüm ziyâdeten ve naḳṣan. Risâle Zâhid Kevserî’nin yazdığı bir mukaddimeyle birlikte İzzet Attâr el-Hüseynî tarafından yayımlanmıştır .(Kahire 1365/1946).
12. el-Fevâʾid. Dârekutnî’nin el-Fevâʾidü’l-efrâd, el-Fevâʾidü’l-münteḳāti’l-ġarâʾibi’l-ḥisân, el-Fevâʾidü’l-münteḳāti’l-ḥisân li’bni Maʿrûf, el-Fevâʾidü’l-münteḫabeti’l-(el-münteḳāti’l) ġarâʾibi’l-ʿavâlî gibi her biri beş on varak hacminde on altı kadar fevâidi bulunmaktadır. (bk. Sezgin, I, 208; el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif, nâşirin girişi, I, 50-53).
13. Kitâbü’ṣ-Ṣıfât. Eḥâdîs̱ü’ṣ-ṣıfât olarak da bilinen eser, Dârekutnî’nin Kitâbü’n-Nüzûl’ü (Eḥâdîs̱ü’n-nüzûl) ile birlikte Ali b. Muhammed b. Nâsır el-Fukayhî tarafından “Silsiletü akāidi’s-Selef” serisinde yayımlanmıştır. (Beyrut 1983).
14. Kitâb fîhi mâ verede mine’n-nuṣûṣi’l-vâride fî kitâbi’llâh ve’l-eḥâdîs̱i’l-müteʿalliḳa bi-rüʾyeti’l-bârî. Bir nüshası İspanya’da Escurial Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (nr. 1445, 154 varak).
15. Fezâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe ve menâḳıbühüm. Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’in faziletlerine dair olan bu risâlenin yazma bir nüshası Zâhiriye Kütüphanesi’ndedir (Mecmû, nr. 47/2, vr. 14a-24b).
16. Kitâb fîhi erbeʿûne ḥadîs̱en min Müsnedi Büreyd b. ʿAbdillâh b. Ebî Bürde. Eserin yazma bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Şehid Ali Paşa, nr. 541, vr. 136a-174b).
17. Kitâbü’l-Ḳırâʾât. Ömrünün sonlarına doğru kıraat okutan müellif, sahasında ilk defa kıraat esaslarını belli bablara ayırarak açıklayan bu eseri yazmış, kendisinden sonraki kıraat âlimleri kitap telifinde Dârekutnî’nin bu eserindeki metodunu benimsemişlerdir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1449).
18. Kitâbü’l-Esḫiyâʾ ve’l-ecvâd. Kaybolduğu sanılan eserin Bankipûr nüshası S. Vecâhet Hüseyin tarafından Kalküta’da yayımlanmıştır (JASB, New serie 30 [1934], s. 39-149).
19. Aḫbâru ʿAmr b. ʿUbeyd. Mu‘tezile’nin ileri gelenlerinden biri olan ve zâhidliğiyle tanınan Amr b. Ubeyd ve görüşlerine dair bu risâle basılmıştır (Beyrut 1967).
Dârekutnî’nin bunlardan başka Kitâb fî beyâni nüzûli’l-cebbâr külle leyletin min ramażân, Kitâbü’l-İḫve ve’l-uḫuvve (el-eḫavât), el-Eḥâdîs̱ü’r-rubâʿiyyât gibi eserleri vardır (bk. Sezgin, I, 209). Bu sonuncu kitap, Ḫumâsiyyâtü’d-Dâreḳuṭnî diye anılan ve onun es-Sünen’indeki kırk kadar humâsî rivayeti ihtiva eden eser olmalıdır. (Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, I, 333).
Muhtelif kaynaklarda belirtildiğine göre Dârekutnî’nin seksen kadar eseri olup (bk. el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif, nâşirin girişi, I, 41-56) bunlar arasında Esmâʾü’l-müdellisîn, Taṣḥîfü’l-muḥaddis̱în, Şüyûḫu’l-Buḫârî, Kitâbü’l-ʿİlel, Ġarâʾibü Mâlik (Eḥâdîs̱ü Mâlik elletî leyse fi’l-Muvaṭṭaʾ), el-Müdebbec, Müsnedü Ebî Ḥanîfe de yer almaktadır.
HAKKINDA SÖYLENENLER
Ebü’t-Tayyib: “Dâre Kutnî, hadîste emîr-ül-mü’minîn idi” buyurmuştur.
Hakim: “Dâre Kutnî, hadîs ilminde hafız, kuvvetli fehim sahibi, şüphelilerden uzaklaşan, kırâat ilminde ve nahivde imam olan, asrının bir tanesi bir zât idi. 367 senesinde dört ay Bağdâd’da kalıp, gece ve gündüz onunla beraber bulundum ve onun, bana anlatılanların çok fevkinde (üstünde) bir âlim olduğunu anladım.”
Hatîb-i Bağdadî ise: “Dâre Kutnî, asrının bir tanesi, zamanının imâmı ve müracaat kapısı idi. Hadîs ilmi onunla son bulmuştur. Hadîsin illetlerini, hadîs âlimlerini ve hadîs râvilerinin hallerini bilme, onunla mühürlenmiştir. Doğruluk ve emanet sahibi bir zat olup, sika (sağlam, güvenilir) idi. Hadîs ilmi dışındaki diğer ilimlerde de üstaddır. Mesela; kırâat ilmi. Bu ilimde muhtasar (kısa) bir kitabı olup, bu kitabın başında kırâat ilminin kısımları üzerinde ma’lûmat vermek sûretiyle, yeni bir usul ortaya koymuş ve bu usulü sonra gelen âlimler tarafından takib edilmiştir. Dâre Kutnî, fıkıh ilminde de büyük âlimdir ki, onun yazmış olduğu Sünen hadîs kitabı buna delalet eder. O, Ebû Sa’îd el-İstahrî’den Şafiî fıkhını öğrenmiştir.”
Reca bin Muhammed, Dâre Kutnî’ye; “Kendin gibi bir âlim gördün mü?” diye sordu. Dâre Kutnî, Necm sûresi 32. âyetindeki, nefslerin temize çıkarılmamasını beyân eden kısmı okudu. Reca bin Muhammed bunda çok ısrar edince, “Benim topladığım şekilde (hadîs-i şerîfi yazdıktan sonra onunla ilgili fıkhî hükümleri beyân ederek) toplayan görmedim” buyurdu.
Ebû Zer Abd bin Ahmed, Hatim bin Beyyi’e, “Dâre Kutnî gibisini gördün mü?” diye sordu. Hatim, “O, kendi gibisini görmedi. Nasıl olur da ben onun gibisini görürüm” cevâbını verdi. Ezherî ise şöyle buyurdu: “Dâre Kutnî, çok zekî idi. Hangi ilimden olursa olsun onun yanında bir şeyden bahsedildiği zaman, onun o ilimde mutlaka bir ma’lûmâtı olduğu görülürdü.
Muhammed bin Talha, Dâre Kutnî ile beraber bir yemek da’vetinde bulundu. Söz yemekten açıldı. Konuşma Dâre Kutnî’ye gelince, yemek yeme âdabının en ince bilgilerine varıncaya kadar anlattı. Gecenin çoğu bununla geçti.”
Yine Ezherî şöyle anlatır: Dâre Kutnî’yi, İbn-i Ebîl-Fevaris’e hadîs ilminin illetleri husûsundaki bir sorusuna cevap verirken gördüm. Sonra şöyle dedi: “Yâ Ebü’l-Feth, şark ve garb arasında, bu ilmi benden daha iyi bilen yoktur.”
İmâm-ı Zehebî ise, “Bu müthiş bir şeydir. Kim bu sözün kıymetini anlamak isterse, Dâre Kutnî’nin “el-İlel” kitabını mütâlâa etsin” buyurmuştur.
Hâfız Abdülganî bin Saîd: “Resûlullahın ( aleyhisselâm ) hadîslerini bilme husûsunda insanların en iyisi Dâre Kutnî’dir; Ali bin el-Medînî kendi vaktinin, Mûsâ bin Hârûn kendi vaktinin, İbn-i Ömer Dâre Kutnî de kendi vaktinin en iyisi, en âlimidir.”
İmâm-ı Buhârî’nin Sahîh’i ve daha başka hadîs kitaplarında, ba’zı hadîs-i şerîfler senedinin (hadîs-i şerîfin rivâyet edenler kısmının) başından bir veya birkaç kişi atlanarak, sadece, falan söyledi, falandan bildirildiği gibi ifadeler kullanılıyor, rivâyet edenlerin isimleri söylenmiyordu. Dâre Kutnî, falan falandan kelimelerini kaldırarak, onların yerine, rivâyet edenlerin bizzat ismini yazdı. Dâre Kutnî buna, hadîs ilminde ilk olarak ta’lik ismini verdi.
Yine kendisinin metin ve isnadında, ba’zı râviler tarafından yapılan, ba’zı râvilerin atlanılmasına (musahhaf), böyle hadîslere de (musahhaf hadîsler) denmiştir. Metin ve isnadlara tam ma’nasıyla vâkıf hadîs imamlarının bilebileceği bu çeşit illet, hadîs ilminin en mühim konularından biridir. İşte, Dâre Kutnî bu mevzû’daki ilmi ve tasnîf ettiği kitabıyla çok büyük şöhrete kavuşmuştur. Böylece Dâre Kutnî, kendisinden sonra gelen her âlime ışık tutmuş, rehberlik yapmış büyük bir âlim, ilmiyle amel eden büyük abid olmuştur.
Buyurduğu şu söz, onun ilminin en açık alametlerindendir: “Ey Bağdadlılar, ben sağ iken, hiçbir kimse Resûlullaha ( aleyhisselâm ) yalandan söz isnâd edebilir zannetmeyiniz” buyurmuştur. Zamanındaki bid’at ehli, bozuk inanç ve amel sahibi kimseler ile büyük mücâdeleler yapmış, onlarda söz söyleyecek herhangi bir hal bırakmayıp, böylece Ehl-i sünnet vel-cemâate, i’tikâd ve amel bakımından büyük hizmeti olmuştur.
Ebû Nasr bin Mâkul: “Rü’yâmda âhiret bana gösterildi. Dâre Kutnî’nin halinden sordum. Bana, “Şu Cennette imam diye çağırılan zât mı?” denildi.
İMAM DAREKUTNİNİN RİVAYET ETTİĞİ HADİSLERDEN BAZILARI
Peygamberimiz ( aleyhisselâm ): “Ferâiz ilmini öğrenmeye çalışınız. Bu ilmi gençlere öğretiniz. Ferâiz ilmi din bilgisinin yarısı demektir. Ümmetimin en önce unutacağı şey, bu ilim olacaktır” buyurdu.
Enes bin Mâlik(r.a)’in şöyle dediğini rivâyet etti:
“Allah’u Teâlâ’nın gönderdiği hiçbir Peygamber yoktur ki, yüzü ve sesi güzel olmasın! Peygamberimize ( aleyhisselâm ) gelince; O yüz ve ses bakımından bütün peygamberlerin en güzelidir.”
Hazreti Aişe(r.anha) vâlidemizden rivâyetle haber veriyor; Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) buyurdu: “Benim üzerime salât-ü selâm getirmeyenin namazını Allah’u Teâlâ kabûl etmez.”
“Bütün hastalıkların başı fazla yemekdir.”
“Vefâtından sonra kim beni ziyâret ederse, beni hayatımda ziyâret etmiş gibi olur.”
“Benim evimle (bir rivâyette ise kabrimle) minberim arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Benim minberim, Cennet bahçelerinden bir bahçenin üzerindedir.”
“Kim ki, Mekke’de veya Medîne’de hac veya umreyi yaparken ölürse, Allah o kimseyi kıyâmet günü öyle diriltir ki, kendisinden hesap sorulmaz, hiç bir azâb da görmez.”
“Hac edip kabrimi ziyâret eden kimse, beni diri iken ziyâret etmiş gibi olur.”
“Hac edip de, beni ziyâret etmiyen kimse, beni incitmiş olur.”
“Kabrimi ziyâret edene, şefaatim vâcib oldu.”
“Mü’min, mü’minin aynasıdır.”
“Benden sonra ba’zı kimseler çıkacak. Onlara rastlarsanız, öldürünüz! Çünkü onlar, müşriktir.” Ali ( radıyallahü anh ) bunun alâmeti nedir? diye sordu: “Onlar sana aşırı bağlılık gösterecek, sende bulunmayacak şeyleri, sana söyleyeklerdir. Bunlar, Ebû Bekr’le, Ömer’i kötülerler. Bunlara söğerler. Ashâbıma söğenlere, Allah’u Teâlâ ve melekler ve bütün insanlar la’net etsin.”
Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Allah’u Teâlâ’nın, meleklerin ve bütün insanların la’neti, ümmetimi gaşyeden kimsenin üzerine olsun” buyurdu. “Ümmetinizin gaşyi nedir?” diye Ashâb-ı kiram sordular. Peygamberimiz cevâbında “Dinde olmayan bir şeyi (bid’at) çıkarıp, insanları onu yapmaya sürüklemektir” buyurdu.
Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Abdest alırken Allah’u Teâlâ’nın ismini zikreden, Besmele-i şerîf ile başlayan kimsenin bütün bedeni, Besmele-i şerîf söylemiyenin ise, yalnız yıkadığı (abdest) a’zâları (küçük günahlardan) temizlenir.”
Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), Hazreti Bilal’e “Yâ Bilâl (ezan ve namaz ile) bizi rahatlandır” buyurdu.
Yine Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) “Namazınızın tamamlanmasını (kamil olmasını) isterseniz, imamete en hayırlınızı geçiriniz” buyurdu.
Ebû Hureyre’den ( radıyallahü anh ) rivâyetle Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) “Namazını vaktin sonunda kılan kimse; namazını kaçırmış olmamakla beraber, ilk vakitte kılmadığından dolayı kaybettiği fazîlet, bütün dünyâ ve içindekilerden daha hayırlıdır” buyurdu.
Yine Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), “Cum’a günü benim üzerime seksen salevât-i şerîfe getiren kimsenin, Allahü teâlâ seksen yıllık günahını mağfiret eder” buyurdu.
“Sizden biriniz bir arkadaşının bir iyiliğini bilirse, onu duyursun. Zîrâ, bu o kimseyi iyiliğe teşvîk eder ve iyiliğe olan hevesini artırır.”
“Her şeyin bir anahtarı vardır. Cennetin anahtarı da fakîr ve miskînleri sevmekdir. Fakîr ve miskînler, sabırları sebebiyle kıyâmet günü Allahü teâlâya yakîn bulunacaklardır.
Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) şöyle buyurdu: “Kul, birçok iyi ameller işler. Bu ameller mühürlü bir zarfla melekler tarafından Allah’a yükseltilir ve bu zarf Allah’ın huzûruna konur. Allah’u Teâlâ: “Bu zarfı atınız, zîrâ bunun içindeki amel, benim rızâm için yapılmamıştır” buyurur. Sonra Allah’u Teâlâ melekleri çağırır ve “Şu şu amelleri ona yazınız” buyurur Melekler, “Yâ Rabbi, o bunların hiçbirini yapmadı” derler. Allah’u Teâlâ “Yapmadı amma, yapmaya niyet etti” buyurur.”
Peygamberimiz (s.a.v.) “Allah’u Teâlâ’nın indinde bir dirhem faiz, otuz zinâdan daha büyük günahtır”
Yine Peygamberimiz, “Bir mü’minin, din kardeşi hakkında gıyaben yaptığı duâ reddolmaz” buyurdu.
“Allah’u Teâlâ bu dîni kendi zâtı için hâlis kıldı. Sizin bu dîninize cömertlik ve güzel huydan başkası yakışmaz. Dikkat ediniz, dîninizi bu iki hasletle süsleyiniz.”
“Allah’u Teâlâ bütün velîlerini (dostlarını), cömert ve güzel ahlâklı kılmıştır.”
“Cömertlik Cennette bir ağaçtır. Cömerd olan kimse, onun bir dalını yakalamıştır. O dal, onu Cennete götürmeden bırakmaz. Cimrilik de Cehennemde bir ağaçtır. Cimri de bu ağacın bir dalına yapışmıştır. O dal, o kimseyi Cehenneme götürmeden bırakmaz.”
“Cömerdin (ikram ettiği) yemeği şifâ, cimrinin (ikram ettiği) yemeği ise hastalıktır.”
Peygamberimiz ( aleyhisselâm ): “Ümmetimin sâlihlerinin Cennete girmeleri, namaz ve oruçları sebebiyle değil, cömerdlik, Müslümanlara karşı kalplerinde kötülük beslememeleri ve Müslümanlara nasihatleri sayesindedir” buyurdular. (Tabakât-üş-şafiiyye cild-3, sh. 462.Târih-i Bağdâd cild-12, sh. 34.Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh. 991.Miftâh-üs-se’âde cild-1, sh. 166, 167, cild-2, sh. 82, 129, 140, 141, 297.Vefeyât-ül-a’yân cild-3, sh. 297.Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh. 116)
BİBLİYOGRAFYA
Dârekutnî, es-Sünen, Kahire, ts. (Dârü’l-Mehâsin).el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif (nşr. Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkādir), Beyrut 1406/1986, nâşirin girişi, I, 9-56, ayrıca bk. s. 43, dipnot 2.Hatîb, Târîḫu Baġdâd, XII, 34-40.Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 245-247.İbn Hallikân, Vefeyât, I, 331.Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVI, 449-461.Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, III, 991-995.Sübkî, Ṭabaḳāt, III, 462-466.İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 317-318.İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 558.İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, VI, 249.Hedyü’s-sârî (Hatîb), I, 100-137.Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 55, 87, 149, 832; II, 1208, 1394, 1403-1404, 1421, 1440, 1449, 1458, 1637, 1739.Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 683.Kettânî, er-Risâletü’l-müsteṭrafe, s. 23.Sezgin, GAS, I, 206-209.Ziriklî, el-Aʿlâm, V, 130.Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî, Bağdad 1978, I, 333.Heffening, “Dârekutnî”, İA, III, 481-482.J. Robson, “al-Dāraḳuṭnī”, EI2 (İng.), II, 136.
Etiketler: İmam-ı Darekutni Kimdir? Hayatı, Vefatı, Eserleri, Hadisleri | Mekteb-i Derviş