
İNSANIN YARATILIŞ GAYESİ
Aziz Kardeşlerim!
Biz niçin dünyaya geldik, neden varız? Bu hayatta niye koşuşturup duruyoruz? Bizi yaratan ne için yarattı? Yaratılış gayemiz ne?‘ Şu kadar evimiz ya da arabamız olsun’ diye mi gönderdi, yoksa farklı bir incelik var, O'nu tanıyalım, O'nu bilelim, O'na kul olalım diye mi gönderdi? İnsanın Birinci Vazifesi Nedir? İnsan için en önemli mesele varlığının sebebini ve hikmetini öğrenmek ve bilmektir? Ben kimim? Var oluşumun sebebi nedir?. Bu soruların en doğru cevabını Peygamberler (aliyhüsselam) ve hassaten âhir zaman nebisi Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)Efendimiz bildirmiştir. Bu soruyu biz sorduğumuzda Kur'an bize cevap veriyor: Ey insan, sen yaratılmışsın ve senin bir Yaratıcın vardır. O Yaratıcı seni, Kendisine kulluk, ibadet ve itaat etmen için yarattı. Kendisini tanıman ve emirlerine uyman için Peygamberler, Kitaplar, Şeriatlar gönderdi. Dünya hayatı bir sınavdır. Sen dünya hayatına doğmadan önce, Yaratıcın ile ezelde Elest Bezmi’nde bir ahd ü misak yapmıştın. Bunu unutma, Peygamberine iman ve itaat et, gösterdiği İslam ve Tevhid yolundan git. Ve ey âhir zaman Ümmeti olan Müslümanlar! Hz.Muhammed Mustafa(s.a.v)in getirdiği Kur’anın hükümlerine sımsıkı yapışın, kulluk vazifelerinizi dosdoğru yapın, sakın ahd ü misakınızdan gafil olmayın. Allah’u Zülcelalin mahlûkatın en şereflisi, yeryüzünün halifesi olarak yarattığı ve Ahsen-i takvim sırrına mazhar kıldığı insanoğlu, dünyaya bir gaye için gelmiştir. Bu gayeyi bilmek, bulmak ve yaşamak insanın başlıca vazifesidir. Bu üstünlük sebebiyledir ki, imtihan dünyasında bir takım vazifeler verilmiştir. Bunların başında Allah’ı tanımak, Onun kulu olduğunu hiçbir zaman unutmamak ve bütün iman esaslarına inanmak gelir.﴾ وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿56 Cenab-ı Hak:”Ben insanları ve cinleri ancak beni tanısınlar, bana kulluk etsinler diye yarattım”buyurur. (Zariyat Suresi,56)Başka maksadı yok. Sen şimdi insanlığa dünyanın en iyi hizmetini yap ama Allah'a kulluk açısından, Allah rızasını kazanmak için bunları yapmazsan, yaptıklarını sıfırla çarpacaksın. Onun için yapılan her şeyin temelinde yaradılış istikametinde niyetini yola koyacaksın ve o şekilde yapacaklarını yapacaksın. Bizim bu âleme geliş maksadımız, Allah'ı tanımaktır, bilmektir. Peki, nasıl tanıyacağız? İbadetler bunun en güzel yolu. İbadet aslında bir ilim dalıdır. Sadece kitaplarda yazılan ilim değil... İbadet hal ilmidir, yaşanan ilimdir. İnsan maddesi ve manasıyla insandır. Manasız bir madde boş arı peteklerine benzer. Petek olmadan bal olmayacağı gibi, balsız petekte gayeyi temin edemez. Petek madde, yani insan vücudu ise, balda imandır, ruhtur. Şu halde insan, iki yönlü gelişmek, yani hem bedenen, hemde ruhen, manen olgunlaşmak zorundadır. Tek ayakla yürüyen bir canlı, tek kanatla uçan bir kuş varmıdır. Tek kanatla uçmaya çalışmanın insanı saadete ulaştırdığı hiçbir zaman görülmemiştir. Cenab-ı Hak, Kur’an’ı Kerimde: اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَام “Allah katında hak din şüphesiz İslam’dır.” (Âl-i İmrân Sûresi, ayet 19)Allah’u Zülcelalin katında razı olduğu ve Peygamberleri vasıtasıyla tebliğ ettiği,insanlarında uymasını istediği en doğru Hak din şüphesiz ki İslam dinidir.Bu dinin ilk tebliğcisi,Hz.Adem (a.s),son tebliğcisi ise Hatem-ül Enbiya Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)dır.Bütün beşeriyetin,ins ve cinin kurtuluşu buna bağlıdır.Kur’an’dan geçmeyen yollar saadete varamaz.İslamı yaşamayan ruhlar saadeti bulamaz. Hz. Âdem(a.s)den Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v)ya kadar bütün Peygamberlerin tebliğatında âhiret inancı vardır. Bu inanç, hak din İslamın temellerindendir. Varlık ölümle bitmiyor, ondan sonra berzah kabir âlemi var, sonra Kıyamet kopacak, insanlar yeniden diriltilecek ve Mahkeme-i Kübrada hesaba çekilecektir. İman edenler, iyiler Cennete konulacak, kâfirler müşrikler Cehenneme atılacaktır. Peygamberleri dinlemeyen, onlara, ilahî kitaplara uymayan, şirke ve küfre düşenler için ebedî cehennem felaketi vardır. Aziz Kardeşlerim! Dünya sahasına ağlayarak gelen insanoğlu, beşikle mezar arasında uzanan kısa bir ömrü vardır. İnsanoğlu bu ömrünü değerlendirebiliyor, ahirete giderken yüzü gülebiliyorsa mutludur. Dünya köprüsü üzerinde cereyan eden bu hayatın başı beşik sonu tabuttur. Gelirken beyaz bir kundağa sarılan insanoğlu giderken de beyaz bir kefene sarılmaktadır. İnsanoğlunun gelirken değil giderken gülebilmesi, mutlu olabilmesi önemlidir. En büyük vazifemiz önce kendimizi, sonra çoluk çocuğumuzu ve bütün insanları bu ebedî cehennem felaketinden korumaktır.Şer güçleri, Tağutlar, Deccallar, kezzablar, Süfyanîler halkımızı ve bilhassa gençliği imansız kılmak için var güçleriyle çalışıyor, menfi propaganda yapıyor.Biz mü’minler de onlara karşı var gücümüzle, olanca gayretimizle iman için, Kur’an için, İslam için, insanların ebedî saadetleri için, nasıl çalışmak gerekiyorsa öyle çalışmalıyız. Asıl, temel vazife ve hizmeti bırakıp da günlük dedikodularla, siyaset entrikalarıyla, magazin haberleriyle meşgul olmak hiçbir sağduyulu mü’mine yakışmaz.Her şuurlu Müslüman, iman ve Kur’an hizmetlerinin gönüllü ve ihlaslı askeri,mücahidi olmakla yükümlüdür.Söylemeye hacet yoktur ki, askerler kendi kafalarına göre hizmet edemez. Komutansız zafer kazanılamaz.Ümmet içinde hizmet büyükleri vardır. Onların emrinde, onlara itaat ederek hizmet edilmesi gerekir. Hizmet ordusunun başkumandanı, Resul-i Kibriya (s.a.v)Efendimizdir. Sonra onun Ashab-ı Güzini, Ehl-i Beyti, daha sonra Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn… Bu üç kuşaktan sonra her asırda gelip geçmiş müceddidler, din imamları, rabbanî ve râsih ulema ve fukaha… Meşayih-i kiram… Bu nurlu zatlara baktığımız zaman, onların hepsinde şu hasletleri görürüz: 1. İtikatları sahihtir…
2. Beş vakit namaz kılarlar…
3. Yüksek ahlak ve karakter sahibidirler…
4. Bazıları ticaret yapıp zengin olsalar bile hepsi âhirete dönüktür…
5. Hepsinde Ümmet şuuru vardır…
6. Hepsi din, iman, Kur’an, İslam, Şeriat hizmetlerini Allah rızası için muhlisen lillah yapar, bunları paraya dünyaya alet etmez, ücretlerini Allah’tan bekler ve ister…
7. Hepsi de mürüvvetli kimselerdir…
8. Bu hizmetkârlar Rahmanın velileridir… Bakın bu büyüklerden birkaç isim sayayım: Seyyid Abdülkadir Geylanî… Seyyid Ahmed er-Rufaî… İmamı Rabbanî… Hüccetülislam İmamı Gazalî… Şah Nakşibend… Ahmed Yesevî… Hasan eş-Şâzelî,Yunus Emre,Mevlana,Hacı Bayramı veli ve nice Allah dostları v.s.… Bunların hizmet ekolleri ve metotları vardır ama usulde, temelde, esasta hepsi birdir.Mü’minler ve Müslümanlar kendi kafalarıyla, re’y ve hevalarıyla hizmet hevesini bırakıp bu büyüklerin yollarına girmelidir.Bütün imana hizmet ekollerinin Ümmet çatısı altında birleşmeleri gereklidir.Ümmetin başında âlim, âbid, râşid, âdil bir İmam bulunması ve herkesin ona biat ve itaat etmesi gereklidir. Kur’an'a ve Sünnete uymayan kötü ve bozuk bir ahlakla iman hizmeti yapılamaz. İman ve Kur’an hizmetkârı olduğunu iddia eden biri gıybet ediyor, yalan söylüyor, iftira atıyor, tecessüs ediyorsa o gerçek bir hizmetkâr değildir, yalancı bir sahtekârdır. Şeriat ahkamından kıl kadar ayrılan kimse gerçek hizmetkar olamaz.Evet, hem kendi imanlarımızı korumak, hem de halkın imanını kurtarmak için rabbanî büyüklerin hizmet dairelerine girip, ilmimiz ve imkanımız ne kadarsa canla başla hizmet etmemiz gerekir. İşte en büyük, en kârlı ticaret budur. Aziz Kardeşlerim! Tevhid dini İslam, dün olduğu gibi, bugünde yarında insanlığı kurtuluşa götürecek tabiri caizse tek gemidir. Bu geminin sahibi bütün mahlûkatı “kün”emriyle yoktan vareden Allah’u Azimüşşan, kaptanı gelmiş geçmiş bütün insanların, bütün peygamberlerin en faziletlisi Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v),ışığı kararmış kalpleri ilahi hidayetle açan Kur’an-ı Kerimdir. Bu gemiye binmeyen bir ferdin, bir cemiyetin felaketlerden kurtuluş ümidi yoktur. Bundan başka kurtuluş gemisi arayanlar hüsrana yuvarlanırlar. وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ ﴿٨٥﴾ Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde: “Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve ahirette de hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Âl-i İmrân Sûresi, ayet 85) Hz.Adem(a.s) dan itibaren bütün Nebi ve Resuller Müslüman olarak yaşamışlar,çocuklarına ve kavimlerine müslümanca yaşamalarını ,ölürkende Müslüman olarak ruhlarını teslim etmelerini istemişlerdir.İnsanoğlu, kendisini kurtuluşa götürecek İslam gemisine binip binmemekte de serbesttir. Dileyen biner. Ancak bindikten sonra, onun kanunlarına kurallarına riayet etmek mecburiyeti vardır. Onun yap dediklerini yapacak, yapma dediklerini yapmayacaktır. Aksi takdirde o gemide barınamaz, İlahi cezaya çarpılır, felaketten felakete sürüklenir. Bu islam gemisine binen bir mümin; Sabrı, kanaati, tevekkülü, tefekkürü, izzeti, iffeti, muhabbeti, Allah korkusunu ancak ibadetle yaşar. Bunları hayatına geçirdiğin müddetçe Allah'ı tanırsın, Allah'ı tanıdıkça, Onu sevdikçe; sizin ona olan hasretiniz, aşkınız ve meyliniz artar. Aranızdaki perdeler Allah'ı zikirle kalkar. Zaman içinde bu yolu gidip gelen bir insanla arkadaş değilseniz, bir Hoca'nın talebesi değilseniz, Mülhimede tökezlersiniz. Şeytan gelir, sizi mağlup eder. ‘Sen erdin, senin daha çok ibadet etmene gerek yok, meleklerden de üste çıktın’ der. Onun için Allah dostları der ki: ‘Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır’. Bu yolda giderken, mutlaka bizim elimizden tutacak, yolu gösterecek, 'bu doğrudur, yanlıştır, sakın ha kanma diyecek, nasihatleriyle ikaz ve irşad edecek bir üstadı, bir Allah dostunu görmemiz, tanımamız lazım. Ne müthiş âlemler var? Öyle bir nokta gelir ki, aldığınız sinyallerin ötesinde kalbiniz mutmain olur. Nedir bu mutmain olmak? Allah mutlaka var. Bütün dünya bir araya gelse, Allah hakkında seni şüpheye düşüremez. Bütün dünya üzerine çullansa, ‘inkâr edeceksin’ dese, servetler verse mümkün değil. Çünkü sen O’nu yaşıyorsun.” İnsanoğlunun yeryüzünde tek ve değişmeyen gayesi Kelime-i Tevhid anahtarıyla açılan İslam saltanatıdır. Bu saltanatın hükümranlığını tanıyan herkes, gayesini bilmiş ve bulmuştur. Ancak, bu gayeyi yaşamak ve yaşatmak zarureti vardır. Dostu düşmanı tanıma, yaratana karşı kulluk görevlerini yerine getirme, en büyük düşmanımız olan nefis ve şeytana karşı uyanık ve tedbirli olmamız lazımdır. Eğer yaratılış gayesine uygun yaşanmaz ise nefis ve şeytan ordularının tuzağına düşer dünyamızı ve ahiretimizi berbat ederiz.Cenab-ı Hak Kur’an’ında bizlere hitaben:يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوٓا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ ﴿٧﴾ “Ey İman edenler! Eğer siz Allah’a, onun emrini tutar dinini uygular yardım ederseniz,O da size yardım eder ve düşmanlarınıza karşı ayaklarınızı sabit kılar, sağlam bastırır.” (Muhammed suresi, 7) Aziz Kardeşlerim! O halde, Müslümanların yeniden dirilişi, yeniden cihana hâkim oluşu ve kurtuluşu için tek yol vardır. O da İslam’a dönüştür. Allah’a ve Resulüne itaattir. Kendi öz değerlerine sahip çıkmaktır. Ebedi kurtuluşa ermek isteyen herkes, İslam’a koşmak ve hayatını İslam’a göre düzenlemek zorundadır. Çünkü İslam’ın bütün emir ve yasakları insan için, hayattır, diriliştir, emniyettir ve kurtuluştur. Bunun içinde gerçek mürşidi kâmillere ihtiyaç vardır. Onun için tuzaklarla dolu bu âlemden kurtulmak için, yaratılış gayemize uygun Allah’u Zülcelalin rızasını kazanma yolunda Peygamber varisi ilmiyle amil Allah dostlarının terbiyesine ihtiyacımız vardır. Cenab-ı Hak:”Ey İman edenler Allah’dan korkun ve sadıklarla beraber olun.”buyurmaktadır. (Tevbe Suresi,119) Bugün dünyada bütün engellemelere rağmen, İslam’a doğru hızlı bir yöneliş vardır. Bunun sebebi, İslam’ın Hak din oluşu, Son din oluşu, gönüllere huzur ve güven vermesidir. Tabiri caizse son can simidi olmasıdır. Allah’u Zülcelâl din olarak islamı seçmiş, onu habibi Hz.Muhammed Mustafa(s.a.v)le tamamlamış, bütün beşeriyetin ins ve cinnin kurtuluşunu buna bağlamıştır. İnanan iman eden ve yaşayan kurtulur. Aksi takdirde mahvolur.
Etiketler: İnsanın Yaratılış Gayesi, Yaratılış, Kul, Mekteb-i Derviş, insanın yaratılış amacı nedir, insan niçin yaratıldı, biz neden yaratıldık, yaratılma amacımız nedir, neden dünyadayız | Mekteb-i Derviş