Mekteb-i Derviş | İslam

    RAHMAN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU, ANLAMI, ARAPÇA YAZILIŞI VE ÖNEMİ

    Mekke döneminde inmiştir. 78 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan ve Allah’ın sıfatlarından biri olan “er-Rahmân” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah’ın nimetleri, birliğini ve kudretini gösteren kâinat delilleri ve günahkârların kıyamette karşılaşacakları korku ve şiddet konu edilmektedir.

    Bismillahirrahmanirrahîm

1. Errahmân(u)

2. ‘Alleme-lkur-ân(e)

3. Ḣaleka-l-insân(e)

4. ‘Allemehu-lbeyân(e)

5. Eşşemsu velkameru bihusbân(in)

6. Ve-nnecmu ve-şşeceru yescudân(i)

7. Ve-ssemâe rafe’ahâ ve vada’a-lmîzân(e)

8. Ellâ tatġav fî-lmîzân(i)

9. Ve akîmû-lvezne bilkisti velâ tuḣsirû-lmîzân(e)

10. Vel-arda veda’ahâ lil-enâm(i)

11. Fîhâ fâkihetun ve-nnaḣlu żâtu-l-ekmâm(i)

12. Velhabbu żû-l’asfi ve-rrayhân(i)

13. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

14. Ḣaleka-l-insâne min salsâlin kelfeḣḣâr(i)

15. Ve ḣaleka-lcânne min mâricin min nâr(in)

16. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

17. Rabbu-lmeşrikayni ve rabbu-lmaġribeyn(i)

18. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

19. Merace-lbahrayni yeltekiyân(i)

20. Beynehumâ berzeḣun lâ yebġiyân(i)

21. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

22. Yaḣrucu minhumâ-llu/lu-u velmercân(u)

23. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

24. Velehu-lcevâri-lmunşeâtu fî-lbahri kel-a’lâm(i)

25. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

26. Kullu men ‘aleyhâ fân(in)

27. Ve yebkâ vechu rabbike żû-lcelâli vel-ikrâm(i)

28. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

29. Yes-eluhu men fî-ssemâvâti vel-ard(i)(c) kulle yevmin huve fî şe/n(in)

30. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

31. Senefruġu lekum eyyuhâ-śśekalân(i)

32. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

33. Yâ ma’şera-lcinni vel-insi ini-steta’tum en tenfużû min aktâri-ssemâvâti vel-ardi fenfużû(c) lâ tenfużûne illâ bisultân(in)

34. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

35. Yurselu ‘aleykumâ şuvâzun min nârin ve nuhâsun felâ tentesirân(i)

36. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

37. Fe-iżâ-nşakkati-ssemâu fekânet verdeten ke-ddihân(i)

38. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

39. Feyevme-iżin lâ yus-elu ‘an żenbihi insun velâ cân(nun)

40. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

41. Yu’rafu-lmucrimûne bisîmâhum feyu/ḣażu bi-nnevâsî vel-akdâm(i)

42. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

43. Hâżihi cehennemu-lletî yukeżżibu bihâ-lmucrimûn(e)

44. Yatûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ân(in)

45. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

46. Velimen ḣâfe makâme rabbihi cennetân(i)

47. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

48. Żevâtâ efnân(in)

49. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

50. Fîhimâ ‘aynâni tecriyân(i)

51. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

52. Fîhimâ min kulli fâkihetin zevcân(i)

53. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

54. Mutteki-îne ‘alâ furuşin betâ-inuhâ min istebrak(in)(c) ve cenâ-lcenneteyni dân(in)

55. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

56. Fîhinne kâsirâtu-ttarfi lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cân(nun)

57. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

58. Ke-ennehunne-lyâkûtu velmercân(u)

59. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

60. Hel cezâu-l-ihsâni illâ-l-ihsân(u)

61. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

62. Vemin dûnihimâ cennetân(i)

63. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

64. Mudhâmmetân(i)

65. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

66. Fîhimâ ‘aynâni naddâḣatân(i)

67. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

68. Fîhimâ fâkihetun ve naḣlun ve rummân(un)

69. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

70. Fîhinne ḣayrâtun hisân(un)

71. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

72. Hûrun maksûrâtun fî-lḣiyâm(i)

73. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

74. Lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cân(nun)

75. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

76. Mutteki-îne ‘alâ rafrafin ḣudrin ve’abkariyyin hisân(in)

77. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

78. Tebârake-smu rabbike żî-lcelâli vel-ikrâm(i)

    RAHMAN SURESİ ANLAMI

1. Rahmân,

2. Kur’an’ı öğretti.

3. İnsanı yarattı.

4. Ona anlayıp açıkça anlatmayı öğretti.

5. Güneş ve ay bir belirli bir hesâba göre hareket etmektedir.

6. Yıldızlar da ağaçlar da Allah’a secde ederler.

7. Göğe gelince, Allah onu yükseltti, kâinattaki mükemmel ahengi sağlayan ölçü ve dengeyi koydu.

8. Ta ki siz de bundan ders ve örnek alıp ölçüyü aşmayasınız!

9. Öyleyse tarttıklarınızı adâletle dosdoğru tartın ve hiçbir zaman ölçüyü eksik tutmayın!

10. Yeryüzüne gelince, Allah onu tüm canlılar için yayıp döşedi.

11. Orada çeşit çeşit meyveler, ürünler ve salkımlarla yüklü hurma ağaçları vardır.

12. Sapları ve yaprakları hayvanlara yiyecek olarak kullanılan taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

13. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

14. Allah insanı kiremit gibi pişmiş bir çamurdan yarattı.

15. Cinleri de dumanı olmayan saf bir ateş alevinden yarattı.

16. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

17. O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

18. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

19. O, suyu acı ve tatlı iki denizi birbirine kavuşmak üzere salı­vermiştir.

20. Fakat aralarında bir engel vardır; onu aşıp da birbirine karış­mazlar.

21. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

22. O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.

23. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

24. Deniz üzerinde koca dağlar gibi yüzüp giden devâsâ gemiler O’nundur.

25. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

26. Yeryüzünde bulunan herkes fânidir.

27. Yalnız sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kala­caktır.

28. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

29. Göklerde ve yerde bulunan her canlı tüm ihtiyaçlarını O’ndan ister. O ise, sayısız isim ve sıfatlarıyla her an sınırsız tecellî ve yaratma hâlindedir.

30. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

31. Ey cin ve insan topluluğu! Yakında hesâbınızı görmek üzere sizin için de boş vaktimiz olacak!

32. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

33. Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin hududundan geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa, haydi geçin gidin bakalım! Şunu bilin ki, onları ancak üstün bir güç, kuvvetli bir delil ve bilgi ile geçe­bilirsiniz.

34. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

35. Üzerinize dumansız bir ateş alevi ve erimiş bir bakır gönderilir de ne yapsanız Allah’ın azabından kurtulamaz, kendinize yardım edecek kimse de bulamazsınız.

36. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

37. Gök yarılıp kızarmış yağ gibi kıpkırmızı bir güle dönüştüğünde son derece korkunç bir hal alacak ve müthiş işler olacak!

38. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

39. Artık o gün ne insanlara ne de cinlere günahları sorulur.

40. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

41. Ömürlerini günahla doldurmuş inkârcı suçlular sîmâlarından tanınırlar; derhal perçemlerinden ve ayaklarından kıskıvrak yakalanıp ce­henneme atılırlar.

42. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

43. İşte kâfirlerin dünyada iken varlığını inkâr edip durdukları cehennem!

44. Şimdi onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında devamlı döner dururlar.

45. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

46. Rabbinin huzuruna çıkıp hesap vermekten korkan kimseye iki cennet vardır.

47. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

48. Her iki cennet de türlü türlü meyveler veren sık yapraklı ağaç­larla doludur.

49. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

50. İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

51. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

52. İkisinde de her çeşit meyveden çifter çifter vardır.

53. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

54. Cennetlikler, orada astarları kalın atlastan dokunmuş dö­şekler üzerine kurulurlar. Her iki cennetin olgunlaşmış meyveleri de ellerinin altında, hemen erişilip toplanıverecek yakınlıktadır.

55. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

56. O cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir in­san eli değmiştir ne de cin.

57. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

58. O kadınlar güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercan­dırlar.

59. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

60. İyiliğin mükâfatı böyle iyilikten başka ne olabilir ki?

61. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

62. Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

63. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

64. Baştanbaşa yemyeşil iki cennet.

65. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

66. İkisinde de gürül gürül akan iki pınar vardır.

67. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

68. Her ikisinde de türlü türlü meyveler, hurmalar, narlar bulu­nur.

69. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

70. Bunların içinde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır.

71. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

72. Onlar çadırlarda sadece eşleri için ayrılmış gözlerinin siyahı simsiyah, beyazı bembeyaz fevkalade güzel hûrilerdir!

73. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

74. Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.

75. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

76. O cennetlerdekiler, yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işle­meli döşeklere yaslanırlar.

77. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

78. Sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin ismi ne yücedir! 

    RAHMAN SURESİ ARAPÇA YAZILIŞI

   بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

اَلرَّحْمٰنُۙ ﴿١

عَلَّمَ الْقُرْاٰنَۜ ﴿٢

خَلَقَ الْاِنْسَانَۙ ﴿٣

عَلَّمَهُ الْبَيَانَ ﴿٤

اَلشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍۖ ﴿٥

وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ ﴿٦

وَالسَّمَٓاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْم۪يزَانَۙ ﴿٧

اَلَّا تَطْغَوْا فِي الْم۪يزَانِ ﴿٨

وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ ﴿٩

وَالْاَرْضَ وَضَعَهَا لِلْاَنَامِۙ ﴿١٠

ف۪يهَا فَاكِهَةٌۖ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْاَكْمَامِ ﴿١١

وَالْحَبُّ ذُو الْعَصْفِ وَالرَّيْحَانُۚ ﴿١٢

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٣

خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِۙ ﴿١٤

وَخَلَقَ الْجَٓانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍۚ ﴿١٥

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٦

رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِۚ ﴿١٧

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٨

مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِۙ ﴿١٩

بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِۚ ﴿٢٠

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢١

يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ۬ وَالْمَرْجَانُۚ ﴿٢٢

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٣

وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَاٰتُ فِي الْبَحْرِ كَالْاَعْلَامِۚ ﴿٢٤

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ۟ ﴿٢٥

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ ﴿٢٦

وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ ﴿٢٧

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٨

يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ ﴿٢٩

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٠

سَنَفْرُغُ لَكُمْ اَيُّهَ الثَّقَلَانِۚ ﴿٣١

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٢

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ ﴿٣٣

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٤

يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِۚ ﴿٣٥

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٦

فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ ﴿٣٧

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٨

فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٣٩

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٠

يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِس۪يمٰيهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاص۪ي وَالْاَقْدَامِۚ ﴿٤١

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٢

هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَۢ ﴿٤٣

يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَم۪يمٍ اٰنٍۚ ﴿٤٤

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ۟ ﴿٤٥

وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِۚ ﴿٤٦

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۙ ﴿٤٧

ذَوَاتَٓا اَفْنَانٍۚ ﴿٤٨

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٩

ف۪يهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِۚ ﴿٥٠

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥١

ف۪يهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِۚ ﴿٥٢

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٣

مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى فُرُشٍ بَطَٓائِنُهَا مِنْ اِسْتَبْرَقٍۜ وَجَنَا الْجَنَّتَيْنِ دَانٍۚ ﴿٥٤

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٥

ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِۙ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٥٦

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٥٧

كَاَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُۚ ﴿٥٨

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٩

هَلْ جَزَٓاءُ الْاِحْسَانِ اِلَّا الْاِحْسَانُۚ ﴿٦٠

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦١

وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِۚ ﴿٦٢

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۙ ﴿٦٣

مُدْهَٓامَّتَانِۚ ﴿٦٤

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٥

ف۪يهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِۚ ﴿٦٦

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٧

ف۪يهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌۚ ﴿٦٨

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٩

ف۪يهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌۚ ﴿٧٠

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٧١

حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِۚ ﴿٧٢

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٧٣

لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٧٤

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٧٥

مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍۚ ﴿٧٦

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٧

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ ﴿٧٨

    RAHMAN SURESİ NUZÜLÜ

    Mushaftaki sıralamada elli beşinci, iniş sırasına göre doksan yedinci sûredir. Ra‘d sûresinden sonra, İnsân sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Tamamının Mekkî olduğu veya bir kısmının Mekke’de bir kısmının ise Medine’de indiği görüşleri de vardır (Zemahşerî, IV, 49). Şevkânî, sûrenin hem Mekke’de hem de Medine’de indiğine dair rivayetler bulunduğu dikkate alınarak kısmen Mekkî kısmen Medenî olduğunu kabul etmenin uygun olacağını belirtir (V, 151).

    RAHMAN SURESİ'NİN KONUSU

    İnsanın kendinde ve dış dünyada görebileceği dinî, dünyevî birçok nimete değinilerek bunların sorumluluğunu idrak etmesi ve kulluk bilinci içinde hareket etmesi gerektiği hatırlatılmakta, cinlere ve insanlara müşterek hitaplarda bulunulmakta, nisbeten kısa bir cehennem tasvirini takiben oldukça ayrıntılı bir cennet tasvirine yer verilmektedir.

    RAHMAN SURESİ'NİN FAZİLETİ

    Sûrede, edebiyatımızda terciibend denen edebî sanat benzeri bir üslûpla, “Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?” anlamındaki cümleye otuz bir defa yer verilmiştir.

RAHMAN SURESİ DİNLE



   


Etiketler: Rahman Suresi Türkçe Okunuşu, Anlamı, Arapça Yazılışı ve Önemi, Rahman Nedir, Rahman suresi ayeti, Rahman suresi nuzulü, Rahman suresi nerede indi, Rahman suresi ne için indi | Mekteb-i Derviş

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular