Mekteb-i Derviş | İslam

    KURBAN İBADETİ NEDİR, FARZ MI VACİP Mİ, HANGİ PEYGAMBERE DAYANIR?

    Elhamdulillâhi Rabbil âlemin Vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihi ecmeîn.
    Aziz Kardeşlerim!
    (Kevser suresi, 1-3) اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَۜ ﴿١﴾ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾ اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ ﴿٣
    Kurban, kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabit olan bir ibadettir.
    İmanlı gönülleri Allah’a yaklaştıran ve O’nun sayısız nimetlerine karşı bir şükür ifadesi olan ibadetlerden biri de kurban kesmektir.
    Kurban; kelime olarak, yaklaşmak, yakın olmak demektir. Dini bir terim olarak ise; Allah’u-Zülcelale yaklaşmak ve O’nun rızasını kazanmak niyetiyle Kurban bayramı günlerinde (Eyyam-ı Nahr’da – Zilhicce ayının 10-11-12. günleri) kesilen hayvanın adıdır. Buna “Udhiye” denir.
    Kurban kesmek bir ibadettir. Malla yapılan bir fedakârlıktır. Bu fedakârlığı yapan Müslüman, Allah’ın rızasına ve ahiret saadetine kavuşur. Günahlardan arınır, sevaba erer.
    Her hayvan kurban olmaz. Dinimiz hangi hayvanların kurban edileceğini ve hangi özellikleri taşıması gerektiğini de belirtmiş, Peygamber Efendimiz (s.a.v) bunu aynen uygulamış, biz ümmetine örnek olmuştur.
    Kurban edilecek hayvanlardan Koyun ve Keçi bir yaşını (veya besili gelişmiş 6 aylık), Sığır’ın 2 yaşını, Deve’nin de 5 yaşını doldurmuş olması, sağlıklı ve özürsüz olması gerekir.
    Kurban kesmek, Zekât ve bayram namazları gibi hicretin ikinci yılında emredilmiştir.
    Kurban ferdi bir ibadet olduğu gibi, içtimai bir özellikte taşır. Kesilen kurban etlerinden fakirlere verilmesi akraba, eş, dostlara ikram edilmesi, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşlik duygularının gelişmesine sebep olur.
    Zenginlerle fakirler arasında kurulan sevgi ve kardeşlik köprüleri, sosyal düzenin güçlenmesini sağlar. Böylece toplum huzur bulur, ahenge kavuşur.
    Bu bakımdan Müslümanlar, ister kadın ister erkek dinen zenginlik ölçüsüne sahip olanlar, Allah’ın ve Resulullah (s.a.v)’ın emirlerine uyarak Kurbanlarını kesmelidirler.
    Birtakım inanç ve itikadı bozuk, düşünce yapısı hastalıklı, kendi şahsi görüşü veya batıl mezheplerin görüşünü söyleyip ehlisünnet inancına ters düşen kişilerin söz ve fiillerine göre değil, Kur’an-ı Mübin’in tercümanı Allah’u Zülcelal’in son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v)’ın uygulamasına göre Müslüman hareket edecektir. Müslüman mensubu olduğu ehlisünnet mezhebine göre ibadetini, Kurbanının kesecektir.
    Kurbanın dinî dayanağı nedir?
    Genel anlamda kurbanın bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet yer almaktadır.
    Hz. İbrahim(a.s)in oğlu Hz. İsmail(a.s)’in yerine, Allah tarafından bir kurbanın verildiği açıkça bildirilmektedir. (Saffat Suresi,107)
    Ayrıca aşağıdaki ayetler de genel anlamda kurban ibadeti ile ilgilidir:  “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hac Suresi,34)
    “... kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allâh’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”(Hac Suresi,28)
    “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” “Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Allah'a ulaşacak olan ancak, sizin takvanız (O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadet) dir.” (HacSuresi,36-37)
    Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin ibadet amaçlı birer uygulama olduğu açıktır. Bu amaçla kesilen hayvanların, et ve kanlarının Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlâs ve takva olduğunun vurgulanması kurban kesmenin ibadet olduğunun açık göstergesidir.
    Yine Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَۜ ﴿١﴾ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾ اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ ﴿٣﴾  “(Habibim) şüphesiz biz sana Kevseri verdik. O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan (adı şanı ortadan kalkacak olan), şüphesiz sana kin besleyenlerdir.” (Kevser suresi, 1-4)
    Bir hadisi şeriftede: “O, cennette bir nehirdir. Rabbim onu bana va’detti. Onda pek çok hayır var. Suyu baldan tatlı, sütten beyaz, kardan soğuk, kaymaktan yumuşaktır. İki kenarı zeberceddir. Bardakları gümüştendir. Ondan içen bir daha susamaz” (Beyzavi, Medarik-Kur’an-ı Hâkim ve Meali Kerim, H.Basri Çantay)
    Müşriklerden Âs bin Vail Resulullah (s.a.v) ilk çocuğu Kasım’ın ölümünden dolayı Resulullaha (s.a.v) Ebter-Nesli kesilmiş demişti. Bu surenin sebebi Nuzulü budur. Asıl ebter, sana diyenin kendisi zürriyetsiz, şerefsiz ve namussuzdur. Sana gelince Habibim senin tertemiz neslin, şanu şerefin kıyamete kadar bakidir. Ahirette ise daha büyük şerefler tahsis edilecektir.
    Hz. Enes (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste, Allah’ın Resulü (s.a.v) birgün mescidde Kevser suresini sonuna kadar okuduktan sonra şöyle buyurdular:
اَتَدْرُونَ مَا الْكَوْثَرُ؟ قُلْنَا: اَللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَعْلَمُ قَالَ: اِنَّهُ نَهْرُ وَعَدَنِيهِ رَبِّى عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْهِ كَثِيرٌ وَهُوَ حَوْضٌ تَرِدُ عَلَيْهِ اُمَّتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ اٰنِيَتَهُ عَدَدَ نُجُومُ السَّمَاءِ فَيَحْتَلِجُ الْعَبْدُ مِنْهُمْ فَاَقُولُ: رَبِّ اِنَّهُ اُمَّتِى فَيَقُولُ مَا تَدْرِى مَا اَحْدَثَ بَعْدَكَ.  
    “Biliyor musunuz, Kevser nedir?” Biz:  “Allah ve Resulü bilir.” dedik. Buyurdular ki: “ O bir nehirdir. Rabbim onu bana vaat etmiştir. O nehir üzerinde pek çok hayırlar vardır. O bir havuzdur da. Kıyamet gününde ümmetim onun başında (su içmek üzere) toplanacaktır. Bu havuzdaki bardaklar gökteki yıldızlar kadar çoktur. Derken, içlerinden bir kul çıkarılıp atılacaktır. Ben müdahale edip: “Ey Rabbim, O benim ümmetimdendir.” diyeceğim. Ancak, Cenâb-ı Hak: “Bu, senden sonra ne bid’atler işledi, senin haberin yok” diyecek.”(Kütübü Sitte, Hadis Ansiklopedisi, c. 3, sh. 300)
    Ayeti kerime ve hadisi şeriflere dayanarak çokluk ifade eden Kevser hakkında İslam müfessirleri çeşitli açıklamalar yapmışlardır.

    1-Kevser, Resulullah (s.a.v)’a cennette verilen bir nehirdir. (Baldan tatlı, sütten beyaz, tertemiz)
    2-Kevser, bir havuzdur. Havuzun mahşerde, nehrin cennette olduğu da söylenmiştir.
    3-Kevser, Resulullaha (s.a.v) verilen mübüvvet şerefidir. Bütün hayırlar onun içindir.
    4-Ümmetin ülemasıdır.
    5-Kevser, Resulullaha (s.a.v) tabi olanların çokluğudur ki, Cennet halkının çoğunu Onun ümmeti teşkil edecektir.
    6-Resulullahın (s.a.v) neslinin çokluğudur.

    Bu surei celile, Mekke-i Mükerremede, Resulullah (s.a.v)’ın erkek evladının vefatı üzerine, müşriklerden bazılarının “o epterdir” yani “nesli kesiktir” diye alay etmeleri üzerine nazil olmuş, Ayette; “Asıl nesli kesik olan sana kin tutandır” buyurulmuştur. (Kütübü Sitte, c. 3, sh. 301-302)
    Surei Celilenin ikinci ayetinde:
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾  “O halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” Buyurulmaktadır. Meşhur görüşe göre, buradaki “Namaz”dan maksat, bayram namazı,     “Kesmek”ten maksak ise, Kurban bayramı günlerinde kesilen kurbandır.
    Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v):
مَنْ وَجَدَ سَعَةً وَلَمْ يُضِحَّ فَلَا يَقْرَبَنَّ مُصَلَّانا.  “Kim ki, kurban kesmeye gücü yeter de kesmezse, bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.” (İbn Mace, Kitabul Edahi, 2; Tecrid Terc. c. 12, sh. 33)
ضَحَّى النَّبِىُّ بِكَبْشَتَيْنِ اَمْلَحَيْنِ اَقْرَنَيْنِ ذَبَحَهُمَا بِيَدِهِ وَسَمَّى وَكَبَّرَ.  “Peygamber (s.a.v) iki beyaz ve boynuzlu koç kurban etti. Onları kendi eliyle kesti, besmele çekti ve tekbir getirdi.” (Müslim ve Şerhi, c. 9. sh. 218, No: 17)
    “Ey insanlar, hersene ev halkına kurban kesmek vaciptir.” (İbn Mace, Edahi, 2; Tirmizi, edahi, 18)
    Hz. Aişe (r.anha)’nın rivayet ettiği hadis’te: “Âdemoğlu Kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş ile Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan kıyamet günü boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Yüce Allah katında, yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz.”(İ.Malik, Muvatta, Kur’an, 24; Tirmizi, Edahi, 7; İbn Mace, Edahi, 3))
    Bu günkü şekliyle dinimizdeki kurban ibadeti, Hz. İbrahim (a.s.) ile başlar.Hz. İbrahim bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban etmeyi adamıştı. Zaman geçip oğlu dünyaya gelince, kendisine bu ahdi rüyasında hatırlatılmış, İbrahim (a.s.) rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde yorumlamış ve büyük bir imtihan karşısında olduğunu anlamıştı. Hz İbrahim(a.s) hiç tereddüt göstermeden bu konuyu oğlu Hz. İsmail(a.s)’e açmış, baba oğul büyük bir teslimiyetle ilâhî emri yerine getirmeye yöneldikleri sırada, yüce Allah(c.c), onların bu bağlılıklarına karşılık Hz. İsmail(a.s)’in yerine bir koçun kurban edileceğini Cebrail(a.s) vasıtasıyla kendisine bildirmişti. Bu tarihî olay Kur'ân’ı-Kerimde şöyle haber verilmektedir:
رَبِّ هَبْ لى مِنَ الصَّالِحينَ فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَليمٍ فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْىَ قَالَ يَا بُنَىَّ اِنّى اَرى فِى الْمَنَامِ ْ اَنّى اَذْبَحُكَ فَانْظُر مَاذَا تَرى قَالَ يَا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنى اِنْ شَاءَ اللّهُ مِنَ الصَّابِرينَ فَلَمَّا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبينِوَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَا اِبْرهيمُقَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَا اِنَّا كَذلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنينَ اِنَّ هذَا لَهُوَ الْبَلؤُا الْمُبينُ وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظيمٍ وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى الْاخِرينَ سَلَامٌ عَلى اِبْرهيم كَذلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنينَ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنينَ
    “(İbrahim), 'Ey Rabbim! Bana iyilerden (bir oğul) ihsan et', dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince; 'Ey oğlum!, Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?' dedi. (İsmail), 'Babacığım! Sana ne emrolunuyorsa onu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın' dedi. Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) teslim olup. İbrahim de onu yüz üstü yere yatırınca, ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız” “Şüphesiz bu apaçık imtihandır.” (İsmail'e karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisinden sonra gelenler arasında ona güzel bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim’e, 'İşte biz iyi insanları böyle ödüllendiririz. Çünkü o mü’min kullarımızdandır.” (Saffat, Suresi,100-111).
    Kurban kesmenin amacı nedir?
    Kurban ibadetinin asıl amacı Allah’u Zülcelal’in rızasını kazanmak ve O’na yakınlaşmayı arzu etmektir. Kurban kesen, bu ibadetiyle Allah’a yaklaşmış ve O’nun hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır. Görüldüğü gibi bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban; -fıkhi hükmü ne olursa olsun- Müslüman toplumların simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri dini hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun sembolik bir ifadesidir.
    İslam Dini; ferdi, ruhi-derûni hikmetlere ve insanî erdemlere ulaştırmayı öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve uygulamalar da getirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekât, hac ve kurban gibi sosyal boyutlu malî ibadetlerde, daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler başlangıçtan bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiç bir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir.
    Kurban ne zaman kesilir?
    Kurban, kurban bayramının ilk üç gününde kesilir. Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise sabah namazı vakti girdikten sonra başlar. Bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar devam eder. Bu süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Şafii mezhebine göre ise kurban bayramın dördüncü günü de kesilebilir.

    KURBAN KESMENİN FAZİLETİ

    Resulullah (s.a.v) buyurdular ki:

مَا عَمِلَ اٰدَمِىٌّ مِنْ عَمَلِ يَوْمِ النَّحْرِ اَحَبَّ اِلَى اللّٰهِ مِنْ اِهْرَاقِ الدَّمِ اِنَّهَا لَتَأْتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِقُرُونِهَا وَاَشْعَارِهَا وَاَظْلَافِهَا وَاِنَّ الدَّمَ لَيَقَعُ مِنَ اللّٰهِ بِمَكَانٍ قَبْلَ اَنْ يَقَعَ مِنَ الْاَرْضِ فَطِيبُوا بِهَا نَفْسًا.

    “Âdemoğulları Allah nezdinde, kurban gününde kurban kesmekten daha sevgili bir iş işlememiştir. O kurban kıyamet gününde boynuzları, postu ve tırnakları ile gelir. Kurban kanının Allah nezdinde büyük değeri vardır. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. (Öyle ise) gönüllerini kurban ile hoş edin (kurbanı temiz ve halis bir kalple Allah’a takdim edin).” (Tirmizi, Et Tac, c. 3, sh. 111)

    Görülüyor ki, Cenab-ı Hak kurban kesmeyi emretmiş ve Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu emre uyarak bizzat kurban kesmiş ve bizim de kesmemizi istemiştir. Hadisi şerifteki: “Mescidimize yaklaşmasın” Kurban ibadetinin yerine getirilmesi hususunda fevkalade dikkat çekicidir.

    Kurbanın emredilmiş olduğu hususunda İcma teşekkül etmiştir. Öyleyse, şartlarını taşıyan her Müslüman, Cenab-ı Hakk’ın kendisine verdiği sayısız nimetlere şükür olarak ve yalnız Allah rızası için kurban kesecektir.

    Asırlar boyu Müslümanlar, Arefe gününden başlayarak, Bayram günlerinde tekbirler getirerek, kurban keserek, yoksullara iyilik yaparak, ana-baba, akraba, eş, dost ve kabir ziyaretlerinde bulunarak yüce Mevla’ya yakınlaşmanın ve rızasına ermenin yollarını aramaktadırlar.

    Bayramlar, Dini şuur, millî birlik ve beraberliğin güçlenmesine, manevi değerlerin güçlenmesine, birlik, kardeşlik, sevgi, saygı duygularının kuvvetlenmesine, yardımlaşma ve dayanışmanın tesisine katkılar sağlarken, dargınlık, düşmanlık, çekişme tefrika ve ihtilafların giderilmesine, toplum bünyesinde açılan yaraların sarılmasına, akraba, komşu ve büyüklerin ziyaret edilmesine, fakir, yetim ve kimsesizlerin gözetilmesine, çocukların sevindirilip manevi havayı teneffüs etmelerine vesile olan müstesna günlerdir.

    Kur’an-ı Mübinde, Hac suresi 37. ayette:

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَآؤُهَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٣٧﴾

    “Onların (kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Lakin sizin takvanız Allah’a ulaşır. İşte kurbanlıkları bu şekilde sizin emrinize boyun eğdirdi ki, size doğru yolu gösterdiği için, Allah’ı tekbir getirerek yüceltiniz. Ey Resulüm, ihlasla güzel iş yapanlara (cenneti) müjdele.”

    Yüce Mevla’yı hoşnut kılabilmek için girişilen her ibadetin, samimiyet ve içtenlikle yapılması, gösteriş ve riyadan uzak tutulması büyük önem taşır.

    Kurban ibadeti, Müslüman toplumların belirli simge ve şiarı sayıla gelen ibadetlerden biri olarak dini sosyal hayatımızda her zaman önemli bir yer alır.

    Kurban, çocukluğumuzda ayrı, gençliğimizde ayrı, olgunluğumuzda ayrı anlamlar ifade eder.

Bir hayvanın kesilmesinin ötesinde, Allah’u Zülcelal’e kurban sunmanın büyük bir manevi hazzı duyulmaktadır.

    İslam anlayışına göre, ibadet bağlamında icra edilen her eylemin bir şekli, bir de amacı vardır.

    Müminler, kurban kesmekle Allah’u Zülcelal’in kendisine lütfedip bahşettiği sayısız nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmeye, güç yetirmenin ruh huzurunu yaşamakta fıtraten insan nefsinde bulunan aşırı mal ve dünyalık sevgisini frenlemekte, bencillik ve cimrilik duygusunu yenmektedir.

    KURBAN KESMENİN HÜKMÜ

    a) Kurban Ne Zaman Kesilir?

    b) Kimler Kurban Keser?

    c) Kurbanın Rüknü

    d) Sahih Olmasının Şartları

    Kurban Kesmek Vaciptir. İmam-ı Azam hazretlerinin ve Hanefi mezhebinin görüşü ve uygulaması budur.
    Hanefi Mezhebi, Kevser suresindeki “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrini amel bakımından “vucub” ifade eder demişlerdir.
    Bu sebeple, bayram namazı kılmak ve kurban kesmek şartlarını taşıyan müminler için vacib kabul edilmiştir.
    Ayrıca, hadisi şerifte ki “Namazgâhımıza yaklaşmayın” ifadesinde de bir tehdit vardır. Böyle bir ifade, ancak vacip olan bir ibadetin terki için kullanılır denilmiştir. Öyleyse Kurban kesmek vaciptir. Diğer mezheplere göre ise müekked sünnettir.

    a) Kurban Ne Zaman Kesilir?
    Kurban (udhiye), eyyâm‐ı nahr (Kurban kesme günleri) denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri kesilir. 
    O halde, Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise ikinci fecrin doğumundan sonra başlar; Zilhiccenin on ikinci günü güneş batıncaya kadar devam eder. Bu geçen süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Kurban Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Kurbanı gece kesmek mekruhtur.Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir.

    b) Kurbanı Kimler Keser?
    1-Müslüman olanlar.
    2-Hür olanlar.
    3-Zengin olanlar: Nisab miktarı mala sahip olan (80 gr. Altın) 560 gr gümüş veya karşılığı paraya, kişinin temel ihtiyacından oturacağı ev, eşya, binek, üç kat elbisesi, kendisinin ve ailesinin bir yıllık nafakası ve borcundan başka mala sahip olan kimseler kurban nisabına malik demektir. 
    Zekât nisabı ile kurban nisabı aynıdır. Ancak, Kurban için malın üreyici ve üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Daha önce fakir olan kimse, kurban günlerinde zengin olursa Kurban vacip olur.
Mukim olanlar
    4-Akil ve buluğ çağına erenler.

    c) Kurbanın Rüknü

    Kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini kesmektir. Hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini fakirlere vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz.
    d) Kurbanın Sahih Olması İçin

    1-Kurban niyetiyle kesilmiş olması lazımdır. Niyet şarttır. Bilhassa ortak kesilen kurbanlarda, bütün ortakların Kurban niyetini taşımaları gerekir. İçlerinden biri veya birkaçı et yemek niyetiyle keserlerse hiçbirinin kurbanı sahih olmaz.
    2-Kurban edilecek hayvanlarda (sığır, manda, deve, koyun, keçi)’de Kurban olmasına mani kusurların bulunmaması lazımdır.
    3-Kurban Vaktinde kesilmiş olması şarttır. Kurban kesmenin vakti, bayramın ilk üç günüdür. (Eyyam-ı Nahr). Arefe günü ve bayramın ilk üç gününden sonra kesilen hayvan kurban sayılmaz.
    İmam Şafi’ye göre, bayramın dört günüdür.
    Resulullah (s.a.v)Efendimiz:
اِنَّ اَوَّلَ مَا نَبْدَأُ بِهِ فِى يَوْمِنَا هٰذَا نُصَلِّى ثُمَّ تَرْجِعُ فَنَنْحَرُ فَمَنْ فَعَلَ ذٰلِكَ فَقَدْ اَصَابَ سُنَّتَنَا وَمَنْ ذَبَحَ فَاِنَّمَا هُوَ لَحْمٌ فَدَمَّهُ لِاَهْلِهِ لَيْسَ مِنَ النُّسُكِ شَىْءٍ.  “Şüphesiz ki, şu günümüzde kendisinden ilk başlayacağımız iş, evvela namaz kılar, sonra döner de kurban keseriz. Bunu kim yaparsa bizim sünnetimize isabet etmiştir. Kim, evvela kurbanı keserse, o da ailesine takdim ettiği bir ettir. Kurbandan bir şey değildir.”buyurdu. (Müslim ve Şerhi, c. 9, sh. 210)

    TEŞRİK TEKBİRİ

    Kurban bayramı günlerinde vacip olan üç çeşit ibadet vardır. Şartlarını taşıyan Müslümanların 1-Kurban kesmesi.2-Teşrik tedbirleri.3-Bayram namazı.
    Arefe günü Sabah namazında başlayıp, bayramın dördüncü günü ikindi namazında sona eren 23 vakit farz namazlardan sonra getirilen tekbirlere “Teşrik Tekbirleri” denir. Getirmek Vaciptir. İster cemaatle, ister yalnız başına kılınsın, farzlardan sonra bu tekbirlerin getirilmesi gerekir. Bu kadın erkek için vaciptir.
    Teşrik Tekbiri: “Allahu ekber, Allahu ekber, La ilahe illellahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd” “Allah büyüktür, Allah büyüktür, Allah’tan başka kulluk edilecek hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür, Allah büyüktür, Hamd Ona mahsustur.”
    AREFE GÜNÜ
    Hicri takvime göre Zilhicce ayının dokuzuncu günü, yani Kurban bayramından bir gün öncesi Arefe günüdür.
    Arefe tanışmak, öğrenmek, itiraf etmek ve güzel koku manalarına gelir. İslam alimleri bu dört manayı izah ederken:Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz cennetten yeryüzüne indirildikten sonra, arefe günü Arafatta buluştukları için bu yere bu isim verilmiş. Diğer bir görüşte, Hz. İbrahim (a.s.) Allah’ın emri üzerine eşi Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail (a.s.)’ı Mekke’de bırakıp, Şam’a gittikten yıllar sonra gelerek Arafatta buluşmuşlar, bundan dolayı bu güne arefe, buluştukları yere de Arafat ismi verilmiştir.
    Cebrail (a.s.) Hz. Adem (a.s.) Haccın menasikini öğretmiş,sonra arafatta arefe günü vakfe yaptığında ona,“artık öğrendinmi?” dediğinde. Hz. Adem (a.s.) da “evet,öğrendim” demiş. Bunun üzerine buraya Arafat, o günede arefe denmiştir.
    Diğer bir ifadede: “Hacılar arefe günü vakfe yaptıkları zaman Allah’u zülcelalin rububiyetini, celâlini, büyüklüğünü,kimseye ihtiyacı olmamasını, kendilerinin de Allah’a son derece muhtaç olduklarını itiraf ederler.
    Zaten Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz arafatta buluştukları zaman: “Ey Rabbimiz biz nefsimize zulmettik.Günahlarımızı bağışla” diye itirafta bulunmuşlardı.
    İşte bu sebeple de o güne arefe denilmiştir. Bir başka ifade ile de: “Müminler arefe gününde Arafat’ta günahlardan tövbe ederler. Böylece günahların manevi pisliğinden temizlenen müminler, manen güzel kokulu olurlar.” (Tefsiri Kebir Terc. 4/511)
    Önemli olan dinimizde arefe gününün önemli bir gün olmasıdır. Çünkü bu günün faziletine gerek ayeti kerimelerde, gerekse hadisi şeriflerde dikkat çekilmiştir.
    Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi ayet 188’de: “Arafat vakfesinden sonra seller gibi boşanıp Müzdelifeye aktığınız zaman, Meş’ari haramın yanında Allah’ı zikredin size nasıl hidayet etti ise siz de onu öylece anın.”“Sayılı günlerde Allah’ı anın (Telbiye, tekbir getirin).”(Bakara suresi, 203)
    Peygamber Efendimiz (s.a.v) de: “Duaların hayırlısı arefe gününde yapılandır.”(Camius Sagir, 3/471)
    Cenab-ı Hak hiçbir günde arefe günündeki kadar kullarını ateşten kurtarmaz. O gün Allah, rahmetiyle kullarına yaklaşır. Meleklere karşı onlarla iftihar eder ve “onlar ne istiyorlar? diye sorar.” (Müslim, Hac, 436; İbn Mace,Menasik, 56)
    “Kim arefe günü dilini kulağını ve gözünü haramdan korursa, iki arefe arasındaki küçük günahları bağışlanır.”(Camius Sagir, 246)
    “Günlerin en faziletlisi arefe günüdür.” (Muvatta, Hac,246)
    Bu günlerde getirilen tekbirler, kâinatın manevi çehresini değiştirmektedir. Bütün arz ve semalar, dağlar ve taşlar tekbirlerle çınlamaktadır.Arefe günü sabah namazının farzından sonra başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazının farzından sonra ya kadar, toplam 23 vakitte, kadın erkek her Müslümanın teşrik tekbirleri getirmesi vaciptir. Resulullah(s.a.v) böyle yapmıştır. Dinin tamamlandığını bildiren ayet bugün nazil olmuştur.(Maide suresi, 3)
    Allah’u Zülcelal’in son dini İslam, başka bir din gelmeyecektir.Son ilahi kitap Kur’an-ı Kerim, Son Peygamberi de Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir.İnsanlığın kurtuluşu, dünya ve ahiret saadeti buna bağlıdır.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Kim Kurban bayramı arefesinden birgün önce Oruç tutarsa, Allah’u Zülcelal ona Hz. Eyyûb (a.s.)’ın karşılaştığı belalara karşı sabrederek kazandığı sevap kadar sevap verir. Arefe günü Oruç tutana da Allah, Hz. İsa (a.s.)’ın ki kadar sevap yazar.” (Mükasefetül Kulub, İ. Gazali)


Etiketler: Kurban İbadeti Nedir, Farz mı Vacip mi, Hangi Peygambere Dayanır? | Mekteb-i Derviş

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi
Benzer Konular